Bu yazıda sizi Türk Edebiyatı’nın ve Sanat Müziği’nin tanık olduğum, tanıdığım, sevdiğim ve rahmetle andığım bir çınarının anıları arasında bir zihinsel yolculuğa davet edeceğim.

 

Biliyorum, bu tür anılar ve geçmişimize damga vurmuş isimler, genç kuşağın pek, hatta hiç umurunda değil. Aslında bu tespit ya da aymazlık beni hüzünlendiriyor, hatta panikletiyor. Geçmişini bilmeyen bir toplum, geleceğini nasıl tasarlayabilir ki?

 

Neyse… Bu sorunun yanıtını siyasetçilere ve sosyologlara bırakıp, konuya gireyim.

 

--- ---

 

Güftenin sahibini yakından tanıdım. Çünkü benim gibi İzmirli’ydi. Ve çünkü talihimin eseri, benim ilk gençlik yıllarımda çalıştığım İzmir-Alsancak’taki Fransız Kültür Merkezi’nin kütüphanesinin (Biz “Bibliotheque” derdik) abonesiydi. Gerçi, bir-iki haftalığına aldığı kitapları aylarca getirmezdi ama biz ona hep hoşgörülü yaklaşırdık.

 

O güftecinin adı, Rüştü Şardağ’dı. Tam adı, Mehmet Rüştü Şardağ. İran, ya da onun ısrarla düzeltmeye çalıştığı tanımla, Fars edebiyatının Türkiye’deki en önemli, en aşina uzmanlarından biriydi. Hele Ömer Hayyam’ın dörtlüklerinin dilimize çevirisinde onun üstüne yoktu. 1971’de İran’ın “Büyük Şükran Madalyası”nı kazandı. (Elbette, Şah Muhammed Rıza Pehlevi döneminden söz ediyorum)

 

Sadece güfte yazarı değil, ayrıca bestekardı da. Hem de önemli bir bestekar.

 

1950’li yıllarda İzmir Radyo Müdürlüğü döneminde başlayan bestekarlığının ilk ürünü, “Bahçende safa hükmediyorken” diye başlardı.

 

Güftesi de, bestesi de Şardağ’ındı.

 

Makamı rast, usulü curcuna idi.

 

Güfte şöyleydi:

 

“Bahçende safâ hükmediyorken solayım (aman) Gösterme yüzün, verme sözün mahvolayım Ruhumda azâb olmayacaksan (Ah) n’olayım Gösterme yüzün, verme sözün mahvolayım”

 

---

 

Yazının burasında Şardağ’ın biyografisini özetleyeyim:

 

1916’da babası Mehmet Atıf Bey’in görev yaptığı Halep’te doğdu. Soyadını babasının memleketi Elbistan’ın yaslandığı Şar Dağı’ndan aldı. 27 Kasım 1994’te İzmir’de öldü. Narlıdere Mezarlığı’nda yatıyor. İstanbul Beylerbeyi'nde ilk ve ortaokuldan sonra öğrenimine Balıkesir Necatibey İlköğretmen Okulu’nda devam etti ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü 1938'de bitirdi. Babasının teşvikiyle ünlü besteci Lemi Atlı’dan Türk Sanat Müziği dersleri aldı

 

Eğitimini bitirince öğretmenliğe başladı. Türk Ansiklopedisi'nde danışmanlık yaptı. İzmir'e yerleşip 1950'de İzmir Radyosu’nun kurucuları arasında yer aldı, İzmir Belediyesi’nde çalıştı, yazı işleri müdürlüğü yaptı, başkan yardımcısıyken 1968'de emekliye ayrıldı. Ege Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu’nda ve Manisa Gençlik ve Spor Akademisi’nde dersler verdi. 1983-1987 döneminde İzmir Milletvekili oldu. Daha sonraki yıllarda kendini tümüyle yazmaya, çeviri yapmaya ve beste çalışmalarına adadı.

 

Bazı besteleri dillere destan, daha doğrusu dillere pelesenk oldu. Örneğin, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiiri “Bir gece ansızın gelebilirim” gibi. Vapurda bestelediği bu şiirin bir gün siyasette ve diplomaside slogana dönüşeceğini aklına getirebilir miydi?

 

Hiç kuşkusuz en ünlü güftesi “Benzemez kimse sana” idi.

 

İşte o şarkının muhteşem güftesi:

 

Benzemez kimse sana Tavrına hayran olayım

 

Bakışından süzülen İşvene kurban olayım Lütfuna ermek için Söyle perişan olayım Bakışından süzülen İşvene kurban olayım Elbette, beyati makamındaki bestesi de bir o kadar muhteşem.

 

Bestecisi? Mehmet Fehmi Tokay. 1889-1959 yılları arasında yaşadı, Mühendisti. Bayındırlık Bakanlığı’nda çalışıyordu. Son görevi, 1950’lerde Karayolları Bölge Müdürlüğü’ydü.

 

Fehmi Tokay, nota bilmiyordu. Bestelerini Dr. Nevzat Atlığ ve Alaettin Yavaşça notaya alıyordu. Toplam 99 bestesi günümüze ulaştı.

 

---

 

-Rüştü Şardağ’ın her ne kadar en ünlü yapıtı “Bir gece ansızın gelebilirim” olsa da, Türk Sanat Müziği repertuarına toplam 40 beste armağan etti. Birkaçını hatırlatayım:

 

-Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde: Güfte Ümit Yaşar Oğuzcan, makamı Hicaz.

 

-Sana nasıl susamışım anlatamam hasretimi: Güfte de Rüştü Şardağ’ın, makamı segah.

 

-Uzun yıllar ötesinden hatırını sorayım mı: Güfte, İzmir’in unutulmaz edebiyat öğretmenlerinden Fuat Edip Baksı, makamı Hüzzam.

 

Şardağ’ın 40 güftesi de başka bestekarlar tarafından şarkıya dönüştürüldü. Onların da en tanınmışlarından veya sevilenlerinden birkaçını aktarayım:

 

Aşk bu değil yapma güzel: Besteci Avni Anıl, makamı Nihavend.

 

Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin: Besteci Sadi Işılay, makamı Hüzzam.

 

Rüya gibi uçan yıllar, biraz durun, durun biraz: İki kez bestelendi. İlki Rıdvan Lale tarafından Uşşak makamında. Öbürü ise Avni Anıl tarafından Hicaz makamında.

 

---

 

Bu yazıya son noktayı koyuyorum. Bir-iki dakika sonra Müzeyyen Senar ve Tarkan’ın ölümsüz düetini dinlemeye başlayacağım: Benzemez kimse sana…

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI