Babamı 1957 seçimlerinin yapıldığı gün kaybettik. 27 Ekim 1957 Pazar günü.

 

İlk öğrenimimi Akhisar’da Gazi İlkokulu’nda bitirdim. Orta öğrenime yine Akhisar’da Ali Şefik Bey Ortaokulu’nda başladım.

 

Eski milletvekili, bakan ve işadamı Cavit Çağlar, ilkokulda okul, orta okulun ilk yılında ise sınıf arkadaşımdı.

 

Babamın ölümünün ardından bize kol kanat germek isteyen dayımın isteğiyle İzmir’e taşındık. Çünkü o Karşıyaka’da PTT müdürü olarak görev yapıyordu. O zamanlar Karşıyaka’nın epey dışındaki mahallesi Şemikler’de bir evde yaşamaya başladık.

 

Hiç unutmuyorum, evin kirası 110 liraydı.

 

Dayım bize ayda 150 lira veriyordu.

 

Kirayı ödedikten sonra kalan 40 lirayla anneannem, annem ben ve kardeşimden oluşan 4 kişilik aile geçinmeye çalışırdık. Örneğin, 250 gram yoğurdu 4 kişi 3 günde yerdik. Ayda yarım kilo peynir alabiliyorduk. Bir ay yetsin diye çatalın ucuyla dokunuyorduk. Et, balık nedir bilmezdik.

 

Sadece et, balık değil; beyaz fırın ekmeği de. Evde siyah ekmek pişirilirdi. Anneme yalvarırdım, “Francala” dediğimiz bir beyaz ekmek alması için. Ayda bir tane alırdı. Beyaz ekmeği, siyah ekmeğin yanında katık yapardım. Bir de günde en fazla 2 tane siyah zeytin hakkım vardı.

 

İzmir’e taşınınca Karşıyaka Lisesi’nin orta bölümüne ikinci sınıftan başladım. Evimiz ile okulun arası 9 kilometreydi.

 

Evimizin önünden banliyö trenleri geçerdi. Ama binemezdim.  Üçüncü mevki bilet gidiş-dönüş 20 kuruştu. Annem ödeyemezdi.

 

O nedenle yağmurda, çamurda, karda, kışta okula yaya gidip yaya dönerdim.

 

Kışları dönerken korkardım. Karanlıktan. Çünkü o zamanlar tam gün öğretim vardı. Son dersten sonra paydos zili çaldığında karanlık basmış olurdu.

 

Eve ulaşıncaya kadar yüreğim korkudan tir tir yürür de yürürdüm.

 

---

 

Özetle ben yoksulluğun en kör kuyusunun en dibinden geliyorum.

 

---

 

Yanımızdaki evde ikisi de emekli öğretmen olan yaşlı bir çift yaşıyordu. Necati amca ve Leman teyze…

 

Cumhuriyet tarihinin ikinci devalüasyonunun yapıldığı günlerdi. Bu devalüasyon tarihe “4 Ağustos 1958 kararları” diye geçmişti.

 

ABD Doları’nın değeri bir günde 2 lira 80 kuruştan 9 liraya çıkmıştı.

 

Tabii ona bağlı olarak fiyatlar genel düzeyi de o ölçüde fırlamıştı.

 

Yani hayat bir günde 3-4 kat daha pahalı hale gelmişti.

 

İnsanlar bir günde 3-4 kat yoksullaşmıştı.

 

O dönemin “Protest müziği” sayılabilecek bir şarkıda şöyle deniyordu: “Bu fasulye 7,5 lira. Hem kaynasın, hem oynasın!”

 

Şarkıda sözü edilen taze fasulye değil, doyurucu özelliği nedeniyle fakir yemeği diye bilinen kuru fasulyeydi.

 

Leman teyze ile Necati amca üç ayda bir en yeni esvaplarını giyer, maaşlarını çekmeye giderlerdi.

 

Çünkü memur emeklilerinin maaşları üç ayda bir ödeniyordu.

 

Sonra maaş çeklerini kırdırırlardı. Yani, vakti gelmemiş çeklerinin bedelini tahsil etmek için üstünde yazılı rakamın altında bir değere bozdururlardı.

 

Ellerine geçen parayı üç aya yayacak şekilde aile bütçesi hazırlamaya çalışırlardı…

 

Dedim ya; zor günlerdi, çok ama çok sıkıntılı bir dönemdi….

 

---

 

Bütün bunları eşimin birkaç gün önceki bir haberi çağrıştırdı:

 

“Erdal, üç aylığımızı yatırmışlar!”

 

Eşimin “Üç aylık” ile kastettiği, kiracımızın gönderdiği para.  Yaptığımız sözleşmeye göre, üç ayda bir üç aylık kira gönderiyor.

 

Biz de tıpkı Leman teyze ve Necati amca gibi o parayı üç aya taksim ediyoruz.

 

Ve içim titriyor.

 

O günlere, 1950’lere, 1960’lara dönmekten o kadar korkuyorum ki…

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI