Hayat nedir? İki durak arasında yolculuk. Daha doğrusu, koşuşturma.

 

İlk durak, doğum. İkinci veya son durak ise ölüm.

 

İlk durakta başlayan yolculuğunuz boyunca o kadar çok meşgale sizi bekliyor kı…

 

Büyümek, boy atmak, okulları peş peşe bitirmek, iş aramak veya kurmak, evlenmek, çoluk çocuğa karışmak için kendinizi hazırlamak…

 

Arada elbette hastalıklar, sıkıntılar, evde ve işte gerilimler…

 

Arada sevdiklerinizi, büyüklerinizi kaybetmenin derin ve kalıcı acısı…

 

Sonra çocukların büyümesi, okul dertleri, hastalıkları, geleceklerini hazırlama kaygısı…

 

Bir bakmışsınız; zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş! Son durak uzakta görünmeye başlamış.

 

Vücudunuz da “Kendini hazırla” sinyalleri vermeye başlamış.

 

Paniklemeyin. Her canlının yaşadığı süreç bu.

 

Kendiniz, çevreniz, yakınlarınız için bu kaçınılmaz sonun ortamını hazırlayacak cesareti gösterin.

 

Sonra bir gün veya bir gece son kez nefes alacaksınız, nefesinizi verdiğinizde ciğerlerinize yeni bir soluk gelmeyecek. Kalp duracak. Kan gitmediği için beyin stop edecek.

 

Sizin bu dünyada işiniz bitti.

 

---

 

Bir soru: İlk ve son durak arasında, bir ara durak yok mu?

 

Bilim insanlarının son araştırmalarına göre, var!

 

Hani, bir dolmuşa binersiniz, durak arasında inmek istediğinizde, “Şoför bey, sağda durmanız mümkün mü?” diye seslenirsiniz ya; onun gibi bir şey.

 

Ancak bu, sizin ölümünüzü önleyemiyor. Sadece bazı hücrelerinizin sizden sonra da hayata tutunma çabalarından kaynaklanıyor.

 

Nasıl? İşte cevabı…

 

---

 

Bazı hücrelerin ölümden sonra hayatta kalmak için direndikleri, hatta bunun için kendilerini dönüştürdükleri ortaya çıktı.

 

“Ölüm nedir” sorusuna bilim insanlarının hemen tümü çok basit bir yanıt veriyorlar: “Bir organizmanın geriye dönüşü olmayacak şekilde durması.”

 

Ancak bazı hücreler ölümden sonra bile hayatta kalmaya devam ediyorlar. Zaten başka türlü organ bağışı ve nakli mümkün olabilir miydi?

 

Washington Üniversitesi’nden Peter A. Noble tarafından yönetilen bir araştırma ekini bu gerçekten yola çıkarak ölümden hemen önce organizmada neler olup bittiğine odaklandı.

 

Bu araştırma gerçekten inanılmaz gerçekleri ortaya çıkardı: Bünyedeki bazı hücreler yiyecekle, oksijenle biyoelektrikle veya biyokimya sinyalleriyle beslendiklerinde, organizmanın ölümünden sonra yepyeni fonksiyonlarla donatılmış çok hücreli birimlere dönüşebiliyorlar. Bu, yaşam ile ölüm arasında bir “Üçüncü durum” oluşturuyor.

 

Bilim ekibi örneğin ölmüş kurbağaların embriyonlarından alınan deri hücrelerinin laboratuvar ortamında yeni organizmalara dönüştüğünü, hayvanın hayatta olduğu dönemdekinden çok farklı davranışlar sergilediklerini farketti. Örneğin, çevrede dolaşmak, hatta yüzmek için kıla benzeyen küçük yapılar olan kirpiklerini kullanabildiklerini anladı. Oysa canlı kurbağada bu kirpikler sümüksü maddeyi hareket ettirmek için de kullanıyorlar.

 

Bir organizmanın ölümünden sonra bazı hücrelerin hayatta kalması ve çalışması çevre, metabolizma faaliyetine ve koruma tekniklerine bağlı. Örneğin dondurmak gibi koruma teknikleri, özellikle kemik iliklerinin hayatta kalma sürelerini uzatıyor.

 

Hücrelerin hayata tutunma çabalarında başka faktörler de rol oynuyor. Örneğin, ölümden sonr stres ve bağışıklık sistemi genlerinin faaliyetlerinde artış gözlendi. Ve nihayet, yaş, sağlık durumu, cinsiyet ve canlının türü gibi etkenler de bu “Üçüncü durum”u etkiliyor.

 

Bir not: Bünyenin ölümünden sonra yaşamlarını sürdüren bu çok hücreli organizmaların ömürleri kısa: 4-6 hafta sonra onlar da ölüyorlar.

 

Mail: erdalsafak029@gmail.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI