Yerel seçimlerin çağrıştırdığı bir seçim anısı nedeniyle, “NATO, Rusya, Avrupa’da savaş korkusu” gibi konuları işlediğim “Avrupa Cinnetin Eşiğinde Birçok Ülkenin Olmayan Ordusu Rusya'yla Savaşmaya Hazırlanıyor” dizime bir hafta ara veriyorum…

 

 

Aradan 25 yıl geçti.

1999 genel seçim kampanyasını hatırlayan kaldı mı?

Hatırlayanlar da hala o günlere özlem duyuyorlar mı?

Hiç ama hiç sanmıyorum…

 

---

 

Kısaca, kuş bakışı o günlere dönelim…

“Kuş bakışı” dememin bir nedeni var.

Çünkü bu yazının ana öğesi bir kuş: Güvercin.

Zaten 1999 seçimlerinin sürpriz partisi Bülent Ecevit liderliğindeki DSP’nin amblemi de, propaganda silahı da güvercindi. Bembeyaz bir güvercin.

Güzel, insanın içine işleyen bir seçim şarkısı vardı DSP’nin ve Ecevit’in:

“Gözün aydın Türkiye

Ak güvercin geliyor.

Yükseldikçe DSP

Halkın yüzü gülüyor.”

 

---

 

Ecevit’in güvercini ve ona  yol arkadaşı yaptığı MHP’nin kurdu ne yazık ki, halkın yüzünü güldüremedi. Zaten sıra dışı kurt-güvercin dostluğunun, doğa yasalarına aykırı bu ikilinin, biri karada, öbürü havada yaşayan, biri vahşi, öbürü zararsız mı zararsız iki hayvanın yol veya kader arkadaşlığı ne kadar sürebilirdi ki? (Not: Güvercin, Nuh’un Gemisi’nin simge hayvanıydı. Hani, tufan yağmurları durunca Nuh’un karaya çıkma zamanının gelip gelmediğini anlamak için gemiden uçurduğu kuş… İlk iki uçuşunda güvercin geri gelmişti. Demek ki, henüz bir kara yoktu. Nuh, bir süre sonra, güvercini üçüncü kez uçurdu. Kuş geri gelmedi. Karaya ulaşmışlardı.)

 

Ecevit seçim kampanyası boyunca, her mitingte bir güvercin uçurdu.

 

O güvercinler kanat çırparak ufuklarda kayboldu.

 

Dönmediler.

 

Dönselerdi, bugün Ecevit’in Oran’daki evinin çatısında, ağaçlarında, çoktan toprağa karışmış sahibini sabırla bekliyor olurlardı.

 

Dönselerdi,  bugün, ne eski ihtişamı, ne eski saygınlığı kalmış, bir zamanlar iktidar adresi olan ama bugün in-cin top atan ve ismi lazım değil genel başkanının bir milletvekilliği koltuğu uğruna partisinin kimliğin değiştirme cüretini gösterdiği Çankaya’daki DSP Genel Merkezi’nde kendilerine bir yuva ararlardı.

 

Uçup gittiler. Ve dönmediler.

 

Hem sonra onlar “Posta güvercini” değildi ki, yaşayan veya ölmüş sahiplerinin, affedersiniz koruyucularının, bakıcılarının peşine düşsünler?

 

Mitinglerde uçurulan güvercinler kimbilir hangi kuş satıcısından tedarik ediliyordu.

 

Çağrışım zincirinin bu halkasında aklıma benim çevirdiğim Fransız ozan Jacques Perevert’in şiiri geldi:

 

Kuş pazarına gittim

Kuşlar aldım

Senin için sevdiceğim

Çiçek pazarına gittim.

Çiçekler aldım

Senin için sevdiceğim

Demirciler çarşısına gittim.

Zincirler aldım

Ağır mı ağır zincirler

Senin için sevdiceğim

Sonra

Esir pazarına gittim

Seni aradım

Bulamadım sevdiceğim

 

---

 

Prevert esir pazarındaki hayali sevgilisini bulmak için bu muhteşem şiiri yazmıştı.

DSP’yi ise belki bit pazarındaki Ecevit döneminden kalma rozetlerle, amblemlerle, fotoğraflarla bulabilirsiniz.

Bütün bunları “FenoReporter” sitesinde yayınladığımız bir güvercin haberi çağrıştı.

7 yıl sonra yuvasına dönen şampiyon posta güvercininin öyküsü…

Ecevit’in güvercinleri ise değil 7 yıl, 777 yıl da geçse dönmeyecekler…

Çünkü  onlar tarihe karıştılar. Ya da tarih oldular.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI