MİLİTARİST AŞIRI SAĞ DÖNÜYOR AYAK SESLERİNİ DUYUYOR MUSUNUZ?

 

Aşırı sağ, “Kovid-19” gibi. Bir yerde ortaya çıktığında, siyasal bir enfeksiyon olarak hızla yayılıp, tüm toplumu, toplumları pençesine alıyor.

 

Ya da çölden esen kum fırtınaları gibi, uğradığı her yerde hayatı alt-üst ediyor.

 

Bu iki örnek de sizde somut bir fikir oluşturmuyorsa, yine çölden miyonlarca, milyarlarca sürüler halinde gelen çekirgelerin her yeri istila etmesinin nasıl doğal felakete yol açtığını anımsamanızı öneririm.

 

Militarist aşırı sağ ile çölden esen kum fırtınalarının veya her yeri istila edip tüm ekinleri yok eden çekirge sürülerinin arasında hiçbir fark yok.

 

---

 

Daha önceki yazılarımda hatırlattım.: Avrupa’da faşizmin doğuşu, İtalya’da gençliğinde sosyalist olan, daha sonra aşırı sağa kayan Benito Mussolini’nin 1922 Ekim’inde 26 bin kişilik milis gücüyle Napoli’den Roma’ya yürümesi ve sokağın bu baskısına dayanamayan Kral 3’üncü Vittorio Emmanuele’in onu başbakanlığa atamasıyla başladı.

 

Arkasından Almanya’da Adolf Hitler.

Daha sonra Portekiz’de Antonio de Oliveira Salazar.

Onun ardından Portekiz’le İber Yarımadası’nı paylaşan İspanya’da Francisco Franco.

Gerisi saman alevi veya orman yangını gibi…

Orta Avrupa’da, Doğu Avrupa’daki diktatörler.

Kuzey Avrupa’da, İskandinavya’da faşist veya nazi milis güçleri…

Ve İkinci Dünya Savaşı!

 

---

 

İnsanlık tarihinin en kanlı 6 yılının (1939-1945) yaşandığı ve sadece Avrupa’da değil, Kuzey Afrika’da, Çin’de, Japonya’da, Güney-Doğu Asya ülkelerinde, Filipinler başta olmak üzere Pasifik ülkelerinde milyonlarca kişinin hayatını yitirdiği bu cinnet savaşı uzunca bir dönem dünyaya travma yaşattı.

 

İnsanlar yeniden “Medenileştikçe”, böyle bir deliliğin ve kıyımın yeniden yaşanmaması veya hortlamaması için bir dizi akılcı, sağduyulu adımlar attılar.

 

Bunların en önemlisi, -AB’nin kuruluş felsefesinin yanı sıra zorunlu askerliği kaldırmak oldu. Yani, profesyonel orduya geçmek.

 

---

 

Aradan on yıllar geçti.

Peki, şimdi ne görüyoruz? Veya Avrupa’daki tablo ne?

 

İşte birkaç satır başı:

 

Belçika’da milletvekili ve eski bakan Denis Ducarme, geçenlerde bir çağrı yaptı, ortalık karıştı: “Yeniden zorunlu askerliği gündeme getirelim, tartışalım…”

Ducarme, sadece Belçika’da değil, Avrupa’nın bir çok ülkesinde zorunlu askerliğe dönüşün hükümetlerin ve parlamentoların gündemine usul usul girmekte olduğunu hatırlattı.

NATO’nun arayıp da bulamadığı bir fırsat.

 

Belçika ve Avrupa basını bu çıkışla çalkalanırken Rusya’dan bir haber geldi: Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus Ordusu’nun mevcudunun yüzde 15 oranında artırılmasını öngören kararnameyi imzaladı. Bu, Rus Ordusu’nun mevcudunun 1 milyon 320 bin askere çıkarılacağı anlamına geliyor.

 

---

 

Benim çok sevdiğim Rus oyun ve kısa öykü yazarı Anton Çehov’un (28 Ocak 1860-15 Temmuz 1904) hayatım boyunca tüm ilişkilerimde bana yol gösteren bir sözü var:

 

“Ben bir öykünün başında duvarda asılı bir silahtan söz ediyorsam, bilin ki, hikayenin sonunda o silah patlayacak. Yoksa durduk yerde duvarda asılı bir silahtan neden söz edeyim ki?”

 

---

 

Ben de Çehov’dan öykünerek sorayım:

 

“Durduk yerde NATO üyesi Avrupa ülkeleri zorunlu askerliği neden gündeme getiriyorlar ki?”

 

Gençler zorunlu olarak neden silah altına alınacak ki?

Farelerin bastığı kışlaları yeniden canlandırmak için mi?

 

Yoksa…

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI