TÜRKİYE YÜZYILI’NIN UFKUNU ÖZAL AÇTI ERDOĞAN GÖTÜRECEK

 

21’inci yüzyılın Türkiye’nin ve Türkler’in asrı olacağını ilk gören veya öngören 17 Nisan 1993’te yitirdiğimiz 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal oldu.

 

Hem de Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 25 Aralık 1991’den aylar önce, yani Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’nin henüz bağımsızlık hayalleri bile kuramadıkları bir dönemde bu vizyonunu dile getirdi.

 

Hem de defalarca anlattı.

 

İlki 22 Mayıs 1991’de Bursa’da ANAP İl Kongresi’ndeki konuşması oldu: “İnanıyorum ki, 21’inci asır Türkiye’nin ve Türkler’in asrı olacaktır.”

 

Ardından 1 Eylül 1991’de TBMM’yi açış konuşmasında “Türkiye ve Türk Asrı” vizyonunu açtı:

 

“Türkiye’nin önüne tarihi bir fırsat çıktı. Yanlışlık yapmazsak, istikrar içinde kalırsak, ülkemiz bu tarihi fırsattan, belki 400-500 senede bir elebilecek bu imkandan istifade edebilecek. Ülkemiz önümüzdeki yıllarda istikrar bozulmadığı takdirde, 2000 yılına dünya ülkelerinin en ön saflarında girmeye hazırlanıyor. 21’inci asır Türkiye’nin ve Türkler’in asrı olacak.”

 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından aşağı-yukarı 6 ay sonra toplanan İzmir İktisat Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmada ise dünyadaki yeni jeopolitik tabloyu müthiş bir öngörüyle anlattı:

 

“21’inci asır bizim asrımız, Türkler’in asrı olacak. Bunu Sovyetler Birliği’ni gezdiğim zaman ördüm. Kazakistan’a gittim. Azerbaycan’a gittim. Bize yakın toplulukları, Türk kavimlerini gördüm. Hepsinin gözü Türkiye’de. Biz önder ülke olarak görülüyoruz. “

 

Turgut Özal’ın biyografisini yazan ve onun döneminde Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Prof. Dr. Hikmet Özdemir, şöyle diyor:

 

“Turgut Özal, yaptıklarıyla, aldığı risklerle Türk siyasal yaşamında görülmedik düzeyde geleceğe odaklanan ve Türkiye’yi 21. yüzyılın lider ülkeleri arasına katmayı tutku haline dönüştüren; Türkiye’nin özgürleşmesi, demokratikleşmesi ve sivilleşmesi yönünde yapısal dönüşümler gerçekleştirirken açık ekonomi ve açık toplumu inşa konusunda geniş bir vizyonu olan, sıra dışı, kendisini milletinin hizmetkârı olarak gören son derece tutkulu bir dönüşümcü liderdir. Türkiye’nin geleceğini görebilmek için Özal’ın yaptıklarını ve yapamadıklarını iyi anlamak gerekiyor. Özal, ‘Çağ atlıyoruz’, ‘Dünyanın model ülkesi olduk”, ‘21’inci asır Türkler’in asrı olacaktır’ şeklindeki mesajlarıyla Türk milletine müthiş bir güven duygusu, umut ve geleceğe yönelik iyimserlik aşıladı.

 

Özal, Doğu ve Batı buluşmasını anlamak ve ülkesine ona göre bir yol çizmek istiyordu. İlginçtir, Türkiye’nin 8’inci Cumhurbaşkanı bu stratejik hedefini Cumhurbaşkanı seçilmeden bir yıl önce hem de harita üzerinde anlatmıştı.

 

O sırada Başbakan’dı. 1988 sonunda bir süre önce göreve atadığı THY Genel Müdürü’ne unutulmaz bir vizyon dersi verecekti… Genel Müdür Cem Kozlu’nun tanıklığına göre bu muhteşem liderlik kararının ayrıntıları şöyleydi:

 

Göreve başladıktan kısa bir süre sonra Harbiye Orduevi’ne çağrıldım. Özal’ın önünde bir atlas açık duruyordu. İstanbul’dan hareket eden parmağı hiç tereddüt etmeden Azerbaycan’ın başkenti Bakü’yü buldu ve oradan Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan’ın merkezi Aşkabat’a uğradı. Sonra gene hiç temposunu düşürmeden, Özbekistan’ın tarihi kenti Semerkant üzerinden başkenti Taşkent’e ulaştı. Taşkent’in hemen kuzeyinde Kazakistan sınırını geçip bu ülkenin zengin düzlüklerinde yol aldıktan sonra başkent Alma-Ata’ya geldi ve durdu. Burada başını atlastan kaldırarak, ‘Buradan sonra halletmen gereken bazı sorunlar var’ dedi.

 

İlk sorun, Alma-Ata ile ondan sonraki durak olan Çin’in Sincan Eyaleti’ndeki Urumçi kenti arasında hava koridoru olmamasıydı. Bunu kurabilmek için Türk Hava Yolları’nın, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ile temas edip, girişimleri hızlandırması gerekiyordu. İkinci sorun ise Alma-Ata ile Urumçi arasındaki, yüksekliği 7.439 metre yükseklikteki Tien-Şan Dağları idi. Elimizdeki en yüksek performanslı uçak olan Airbus A-130’ların iki motorundan biri durduğu takdirde tehlike doğup doğmayacağını merak ediyordu. Son problem de Urumçi’yi geçip Çin’in başkenti Pekin’e ulaştıktan sonraki hedefimiz Tokyo’ya uzanan en kestirme yol üzerinde bulunan Kuzey Kore idi. Eğer Kuzey Koreliler uçuş izni vermezlerse biraz daha güneyden çizilecek rota, yolu oldukça uzatıyordu.”

 

Türk Hava Yolları, tarihi İpek Yolu üzerinden uçarak İstanbul ve Tokyo’yu kucaklaştırmalıydı. Japonya hattının kârlı olmayacağı tereddüdüme, 2000 yılında Japonlar’ın ülkelerinin dışına en çok turist gönderen ilk üç ulustan biri olacağını gösteren bir istatistikle cevap verdi.

 

Ama Özal’ın en büyük heyecanı tarihi İpek Yolu’nun açılması ve bu yolun etrafına dizilmiş Türk topluluklarının birbirlerine yakınlaştırılmasıyla ilgiliydi. Bu uçuş hattını dünyamızda el değmemiş rota olarak görüyordu. İpek Yolu’nun açılması son keşiflerden biri olacaktı. Bu yeni strateji üzerine 14 Ağustos 1989’da Dubai ve Bangkok üzerinden, yani güney yolundan Tokyo’ya uçmaya başladık. İnişlerle birlikte yolculuğun süresi yaklaşık 20 saatti. 12.536 kilometrelik bir parkuru uçuyorduk. 1980’lerin ortasında Airbus A-310’lar gelinceye kadar en uzun hat, batıda Londra’nın mesafesi 2.512 kilometre, doğuda Karaçi ise 4.287 kilometreydi. 27 Kasım 1989 sonunda da İstanbul-Moskova seferini koyduk. Moskova’dan sonra hedef Bakü idi. 1990 sonlarında İstanbul-Bakü hattının açılması için hazırlıklarımızı tamamladık. Özal, İpek Yolu’nu gündeme getirdiğinde tarih 1988’in sonuydu Almanya bölünmüş halde, Sovyetler Birliği ise bir bütündü. Tahminler, iktidarda ancak üçüncü yılını doldurmuş olan Gorbaçov’un bu ülkeyi böleceği değil, liberalizasyon yolu ile güçlendireceği doğrultusundaydı. Aynı tabloya bakan Özal ise zihninde farklı bir atlas canlandırıyordu. Dünyanın alacağı yeni şekille, Orta Asya’nın kavuşacağı yeni haritayla Türkiye’nin bölgede oynayacağı rolle ilgili bir vizyonu vardı.

 

Bütün bu anlatılanlar birkaç ay ve bir-iki yıl içinde birer birer gerçekleşti ve kendisi Avrasya coğrafyasındaki ülkeleri ziyaret eden ilk Türkiye Cumhurbaşkanı olarak tarihe yazıldı.

 

Ölümü de, Avrasya coğrafyasına gerçekleştirdiği ikinci ziyaretinden dönüşünden 2 gün sonra oldu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu büyük vizyonerin mirasına sahip çıktı.

 

“21’inci asrın Türkiye ve Türkler’in asrı” olması misyonu artık onun omuzlarında.

 

Ne mutlu Türk’üm diyene.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI