Hazırlıkları 2 gün önceden başladı. Önce, evimizin karşısındaki belediye otoparkı  kapatıldı.

 

Sonra  Halkapınar’da başlayıp Çiğli’ye kadar uzanan sahil şeridi kısıtlandı.

 

Trafiğe kapalı olacak yolların uzun mu uzun listesi yayınlandı.

 

Daha sonra yeşil  alanların evimizin karşısına denk gelen bölümü  işgal edildi. Araçlar tarafından.

 

Ardından o yeşil alanlara çadırlar, kulübeler monte edildi. Şeref kürsüsünün hazırlandığı alan da yeşil bölgenin son bölümünü  yuttu.

 

Bizim orası kuş cenneti.

 

Serçeler, kumrular, güvercinler, kargalar, martılar, dikkuyruklar.

 

Yaşam alanları geçici de olsa işgal edilince hepsi  çığlık çığlığa tüneyecek yer arayışına girdiler.

 

Bizim orası  evcil hayvanlar, özellikle de köpekler için gezinti  cenneti.

 

O  cennete giden tüm yollar kapatılınca onlara da ihtiyaçlarını yollarda, kaldırımlarda gidermekten başka  çare kalmadı.

 

Bizim orası jogging  yapanlar, koşanlar, bisikletle günlük sporunu tamamlamaya çalışanlar için ideal bir ortam. Onların da elleri böğürlerinde kaldı.

 

---

 

İki günde, daha doğrusu bir gecede adeta küçük bir olimpiyat köyü kuruldu.  Metal bariyerlerle kapatılmış yol  boyunca sponsorların reklam panoları dizildi. Sıra sıra.

 

Sonra devasa TV ekranları

 

Ve bir de kır lokantası! Ve de bir kahve büfesi. İkram hazırlıkları da tamamdı.

 

Onlarca onlarca araba vızır vızır gelip gidiyordu.

 

Ardından kaçınılmaz olarak, izleyicileri coşturmak için bangır bangır müzik yayını.

 

Müziğe ara verildiğinde iki sunucunun Türkçe ve İngilizce anonsları

 

59’uncu Cumhurbaşkanlığı  Türkiye Bisiklet Turu’nun 7’nci etabı için her şey hazırdı.

 

152 sporcunun yarıştığı etabın startı, Çeşme Kalesi’nden verildi.

 

Ben de TV karşısına geçip, etabı  baştan sona canlı yayınlayacağını duyuran Eurosport’u izlemeye başladım.

 

Derdim bisiklet yarışçıları değildi; bölgemizin doğal güzelliklerini seyretmek istiyordum.

 

Başladı…

 

Ilıca, Şifne, Germiyan, Ildır, Barbaros köyü, İçmeler, Urla, Güzelbahçe, Narlıdere, Balçova…

 

İşte İzmir’e ulaştılar.

 

Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, Konak, Bayraklı, Anadolu Caddesi.

 

Ve işte Yalı Caddesi’nden Karşıyaka’ya  girdiler.

 

Evimizin önünden geçtiler.Kafilelerle.

 

Bostanlı istikametine adeta uçtular. Burundan dönüş yaptılar. Ve tekrar evimizin önünde son noktayı koydular.

 

Etabı kimin kazandığı önemli  mi?

 

Önemliyse adını vereyim: Danimarkalı bisikletçi Tobias Andresen.

 

Ödül töreni yapıldı: Kırmızı, yeşil, beyaz tişörtler giydirildi…

 

Etabın kahramanları podyumda binlerce Karşıyakalı tarafından alkışlandı…

 

Ödülleri verildi…

 

Sıra köyü sökmeye ve pılı pırtıyı toplayıp yola koyulmaya geldi. Ertesi gün son etap için pedallar çevrilecekti. Nerede? Elbette, İstanbul’da.

 

Devasa nakliye kamyonları  çadırları arı kovanı gibi çalışan işçilerin ustalıklı ve becerikli  uğraşları sayesinde hızla topladılar.

 

Düşünebiliyor musunuz; sadece metal bariyerler 5 TIR dolusuydu.

 

Haklarını teslim edeyim; geride bir çöp bile bırakmadılar.

 

---

 

Sonra  kuşlar yuvalarına döndü. İnsanlar torba torba ekmek ve yem getirip hayvanları beslemeye koyuldu.

 

Evcil köpekler sahipleriyle birlikte yeniden özgürlüğün tadını çıkardı.

 

Otobüs, tramvay seferleri başladı.

 

Sonra insanlar sahilde yürümeye, spor yapmaya, çimlere oturup hava almaya başladı.

 

Sonra amatör balıkçılar, yani emekliler oltalarını körfeze sallamaya  başladı. (Not: Bir zamanlar lağım çukuru  denilen İzmir Körfezi’nde şimdi çipura, levrek, lidaki sürüleri cirit atıyor.)

 

İki günlük telaş, bir günlük heyecan…

 

Ve normale dönüş…

 

Bir hafta sonu için bu kadar hareket yeter de artardı bile…

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI