ASLINDA GÜRCİSTAN SAVAŞI BİR DERS OLMALIYDI AMA BATI’NIN KÖRLÜĞÜ VEYA PERVASIZLIĞI BU DERSİ ALGILMAYI ÖNLEDİ

 

Bu uzun soluklu yazının 5’inci bölümünde nasıl bir yandan AB’nin, bir yandan da NATO’nun eski Doğu Bloğu ülkelerini bünyelerinde eritmek için ortak bir plan geliştirdiklerini anlattım. Kısaca hatırlatayım:

 

NATO ile Avrupa Birliği ortak bir strateji geliştirdiler: Bir yandan NATO, Doğu’ya açılıp eski Varşova Paktı üyelerini askeri şemsiyesi altına alacak, bir yandan da Avrupa Birliği söz konusu eski Doğu Bloku ülkelerini bünyesine katarak siyasi ve ekonomik koruma sağlayacaktı. Dahiyane bir fikir, değil mi?

 

ABD Başkanı Bill Clinton’un 1990’ların ortalarında düğmeye basmasıyla Doğu Avrupa’ya kapılar ve pencereler sonuna kadar açıldı. 1999’da Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti, Rusya’nın sert tepkilerine aldırılmadan NATO üyeliğine kabul edildi.

 

Sonra Avrupa Birliği devreye girdi: 2004 ve 2007’deki genişleme hamlesiyle, Orta Avrupa, Doğu Avrupa ve Baltık bölgesinden 7 ülke AB üyeliğine kabul edildi.

 

1 Mayıs 2004’teki AB Zirvesi’nde 10 yeni üye AB’ye katıldı. Bu 10’dan 6’sı eski Varşova Paktı ülkeleriydi: Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Litvanya, Letonya.

 

2007’deki zirvede Romanya ve Bulgaristan’a da kapılarak açılarak eski Doğu Avrupa’nın asimile edilmesi süreci tamamlandı.

 

NATO da AB ile eşgüdüm halinde “Açık kapı” politikasıyla genişleme sürecinin düğmesine bastı: 1999’da Çekya, Macaristan ve Polonya, 2004’te Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Estonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan, NATO üyesi oldular.Böylece eski Doğu Bloğu’nun ve Varşova Paktı’nın kıtadaki son izleri silinmiş oldu.

 

---

 

Sıra Rusya’nın azı dişlerini sökmeye, daha doğru bir benzetmeyle deli gömleği giydirmeye gelmişti.

 

Nasıl olacaktı bu? İki hamleyle:

 

1-Rusya’nın “Yakın komşu” dediği, aslında gerçek Rusya’nın anavatanı olan Ukrayna’yı NATO’ya ekleyerek.

 

2-Rusya’nın arka bahçesi olan Kafkaslar’daki Gürcistan’a çengel atarak.

 

Gürcistan ile ilk deneme atışı yapıldı. Çünkü, siyasi, stratejik ve askeri ortam da son derece elverişli görünüyordu.

 

2003 Kasım’ında Gürcistan’da patlak veren “Gül Devrimi” sonucu 2004 başında iktidara gelen Mikail Saakaşvili, sadece Batı hayranı değil, daha önemlisi Batı’nın sadık bir adamıydı: Kiev Üniversitesi’ni bitirdikten sonra New York’taki Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans, ardından Washington’daki George Washington

 

Üniversitesi’nde hukuk doktorası eğitimi almıştı. Eğitiminin ve kariyerinin Avrupa ayağını çözmek için de Strasburg’taki Uluslararası İnsan Hakları Enstitüsü’nden diploma almıştı.

 

Batı’nın adamı artık göreve hazırdı!

 

Saakaşvili hiç vakit yitirmeden Gürcistan’ı hem AB, hem ne NATO şemsiyesi altına yöneltmek için girişimlere başladı.

 

Brüksel’deki NATO karargahı da, üye ülkelerin çoğu da Saakaşvili’nin bu girişimlerine el altından destek verdi. Çünkü, yukarıda da anlattağım gibi Rusya’nın arka bahçesine gireceklerdi.

 

Ama göz ardı ettikleri bir gerçek vardı: Gürcistan’ın toprak bütünlüğü çoktan sadece harita üstünde kalmıştı.

 

Çünkü, 1922’de Gürcistan’a armağan edilen Güney Osetya ve Abhazya, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağlılık tercihlerini Rusya’dan yana kullanmışlardı. Gürcistan merkezi yönetimi bu ayrılıkçı hareketlerle baş edememişti. Çünkü, demokrasiyse demokrasi: İki bölgede de yapılan referandumlarda halk bağımsızlık ve Rusya himayesini tercih etmişlerdi. Hem de yüzde 90’ları bulan oranlarla.

 

Almanya’nın Dresden kentinde KGB görevlisi olarak bulunurken Berlin Duvarı’nın yıkılmasını, Doğu Almanya’nın haritadan silinmesini gözyaşları içinde izlemiş ve kendisini hayatı boyunca etkileyecek ağır mı ağır bir travmanın pençesine düşmüş, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in ülkesinin arka bahçesi Gürcistan’a da NATO’nun el koymasına seyirci kalacağına inanmak, dünyanın en saf insanları için bile akılcı bir yorum olmaz.

 

Aslında NATO’nun da Gürcistan umurunda değildi. Daha doğrusu, Rusya’nın reflekslerini test etmek için bir oyun sahasıydı.

 

Savaş, NATO’nun Gürcistan’a “Yeşil ışık” yakmasından kısa bir süre sonra başladı. Öye uzun boylu bir savaş da olmadı.

 

8-16 Ağustos 2008 tarihleri arasında yaşanan savaş, Gürcistan’ın “Teslim olması” demesek de “Pes etmesi” le sonuçlandı. Güney Osetya ile Abhazya, Rusya’nın himayesinde yeni bir hayata başladılar.

 

---

 

Batı’nın körlüğü şu:

 

Rusya, Batı’ya yaklaşan eski nüfuz alanlarında ayrılıkçı hareketleri el altından, bazen de açıktan destekliyor:

 

Gürcistan’da gördük.

 

Şu ana kadar sözünü etmedik ama Batı’ya, NATO’ya, AB’ye göz kırpan Moldova’nın haritada bir parçası olan Transdinyester’de de gördük: Moldova ile bağlarını kopardı. Dahası, Kuzey Kore le birlikte son komünist ülke olarak, neredeyse “Guiness Rekorlar Kitabı”na girmeyi hak etti.

 

Geldik, NATO’nun son çılgın ya da Rusya’ya meydan okuyan girişimine. Yani, Ukrayna’ya.

 

---

 

Savaşın üçüncü yılına girdik.

 

Tüm AB ülkelerinin, dünyanın sözde tek süper gücü ABD’nin olanca silah ve para desteğine, CIA’dan Avrupa’nın gizli servislerinin onca desteğine, üçüncü ülkelerden derlenen paralı askerlere, “Avrupa’nın pisliği” denilen Neo-Nazi gönüllülerinin “Git, öldür ve gerekirse öl” motivasyonuyla cepheye sürülmelerine ve daha vahimi bu sapkınları aslında Avrupa’da yasak, hatta suç olan uyuşturucularla gözü dönmüş katillere dönüştürmelerine rağmen, Rus cephesi çökmedi.

 

Bir önemli nokta daha: Aklı başındaki Ukraynalılar da, Kiev’in Meydan’ında başlayan Neo-Nazi isyanına ve bu gelişmelerin sonucu olarak sözde demokratik bir seçimin sonucu olarak, “Abrakadabra” yöntemiyle o güne kadar siyasetle sadece dalga geçmiş bir TV komedyeni olan Volodimir Zelenski, bir de baktık ki, Ukrayna’nın başına geçmiş.

 

Tuhaf bir tip.

 

Yahudi ama Yahudi düşmanı.

 

Gençliğinde Rusya yanlısı ve Rusça’nın resmi dil olması için mücadele etti ama şimdi hem Rusya’nın, hem de Rusça’nın en fanatik düşmanı.

 

Batı’nın arayıp da bulamayacağı biri.

 

Gerisi günümüzün tarihi. Hayır, tarihi değil, trajedisi.

 

Halkların olmadığı, daha doğrusu halkların kuklaların tutsaklığına dönüştürüldüğü bir düzen ortaya çıktı.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI