TAMAM PARAMIZ PUL OLDU AMA EKONOMİMİZ DİMDİK AYAKTA

 

Eski bir hikaye yeniden hortladı.

 

Sözde Türkiye’nin G20 üyeliğinden düşürülmemesi için Merkez Bankası arka kapıdan döviz satarak kura müdahale ediyor!

 

Kesinlik doğru değil.

 

Hayır, kura müdahalenin doğru olmadığını söylemiyorum.

 

Döviz kurunun ve milli gelirin dolar cinsinden karşılığının artmasının veya düşmesinin G20 üyeliğini etkilemeyeceğini anlatmak istiyorum.

 

Çünkü, G20 dünyanın en büyük 20 ekonomisi anlamına gelmiyor.

 

İngilizce “Group 20”nin kısaltılmışı olan G20, önemli ekonomilerin, dünyadaki coğrafi ve dinsel dağılımı mümkün olan en doğru biçimde yansıtacak bir “İstişare kurulu” olarak tasarlandı.

 

O nedenle milli gelirleri Türkiye’nin üstünde olan bir çok Avrupa ülkesi G20 bünyesinde yer almıyor. Sırf coğrafi, etnik ve dini dengeleri gözetmek için.

 

Yine aynı nedenlerle milli gelirleri zenginler sofrasına oturmalarına el vermeyen bir çok ülke de G20’de üye olarak bulunuyor.

 

--- ---

 

Konuyu daha iyi anlatabilmek için yazının bundan sonrasını soru-cevap olarak sürdüreyim.

 

Soru: Merkez Bankası döviz kuruna müdahale etmeye devam ediyor mu?

 

Cevap: Evet. “Gizli müdahale” ya da “Arka kapı” denilen yöntemle kurun bir krize yol açabilecek kadar fırlamasını frenlemeye çalışıyor. Tahminlere göre, 2022 başından beri bu yöntemle Merkez Bankası’nın döviz piyasasına müdahalesinin hacmi 250 milyar doları aştı.

 

Soru: Merkez Bankası döviz kuruna neden böylesine yoğun müdahale ediyor?

 

Cevap: Mehmet Şimşek’ten önceki Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin “Büyük bir başarı öyküsü” diye icat ettiği Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması yüzünden 21 Arlalık 2021’de hayata geçirilen bu sistemin iki ayağı vardı:

 

1-Döviz mevduatlarını bozdurup TL’ye çevirerek KKM hesabı açtıranlara istedikleri vade sonunda hem faizleri, hem de kur artışından kaynaklanan nemaları ödenecekti.

 

2-Mevcut TL mevduatlarını döviz yerine KKM hesabına çevirenlerin paraları, hesabın açıldığı tarihteki döviz alış kuru üstünden sabitlenecek, böylece hem faiz alacaklar, hem de TL’nin erimesi riskinden korunacaklardı.

 

KKM sistemi, ekonomistlerin ısrarla uyardıkları gibi, uygulamaya girişinden sadece birkaç ay sonra Hazine’ye kambur olmaya başladı.

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Mehmet Şimşek’in, Merkez Bankası Başkanlığı’na da Hafize Gaye Erkan’ın gelmesiyle birlikte Hazine’nin kaldıramayacağı sınırlara yaklaşmakta olan KKM yükünü hafifletmek için iki önlem alındı:

 

1-Mevduat faizleri TÜİK’in açıkladığı ve de kimsenin inanmadığı enflasyon oranlarının bile altında, hem de çok altında tutuldu.

 

2-Merkez Bankası’nın “Arka kapı” yöntemiyle piyasaya döviz verilerek, kurların ciddi artışı frenlendi.

 

Elbette bunun bir maliyeti oldu. KKM’den 10 haftada 500 milyar liralık çıkış oldu. Zaten Hazine yetkilileri de bunu istiyorlardı.

 

Hatta KKM hesaplarını tasfiye etmek veya hesap sahiplerini sistemden çıkmaları için teşvik etmek için her yönteme başvurdular. Hala da canla-başla uğraşıyorlar.

 

Peki, bu koşullarda tasarruf sahiplerinin ellerindeki veya hesaplarındaki ama küçük ama büyük birikimlerini hiç değilse enflasyon karşısında eritmemek için dövize yönelmeleri gerekmiyor mu?

 

İşte orada “Arka kapı” devreye giriyor.

 

Türk Lirası’na döndürmek için.

 

Ama TÜİK’e göre yüzde 60-70, ENAG’a (Enflasyon Araştırma Grubu) yüzde 120-130, belki de yüzde 150 olan enflasyona yüzde 35-40 aralığında faiz verilerek birikimler güneş görmüş kar gibi eritiliyor.

 

Sonuç? Orta direkten çoktan vazgeçtim, tüm toplum yoksullaştırılıyor.

 

Bilinçli bir tercih mi, yoksa izlenen politikaların kaçınılmaz sonucu mu?

 

Tercih sizin.

 

Ama Türk Halkı’nın yoksullaşması, milli gelirin dolar bazında epey aşağılara çekilmiş olması, Türkiye’nin G20 üyeliğini tehlikeye düşürüyor mu?

 

“Hayır” diyelim ve bir sonraki yazıda devam edelim.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI