BÜYÜK VİZYON 120 KÜSUR YIL SONRA RAFTAN İNDİRİLDİ!

 

İsrail edebiyatının gelmiş-geçmiş en büyük ve en ünlü mizah yazarı olan ve de öykülerini okumaya doyamadığım Efraim Kişon (1924-2005) ülkesiyle dalga geçmeye bayılırdı.

Hele İsrail’i bir cümlede öyle bir tanıtırdı ki, elinizde olmadan kahkahayı koyuverirsiniz.

Buyurun:

“İsrail o kadar ama o kadar büyük bir ülkedir ki, bir uçtan (kuzey) öbür uca (güney) gidebilmek için koooskoca bir saat ayırmayı göze almanız gerekir…”

İşte şimdi Başbakan Binyamin Netanyahu Hükümeti, o koooskoca İsrail’i bir baştan öbürüne, yani en kuzeyden en güneye kat edecek bir demiryolu projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Bir atasözümüz der ki, “Turpun büyüğü heybede…”

İsrail’in projesinin en önemli ve de şimdilik seslendirilmeyen bölümü de heybede gizli…”

 

--- ---

 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde kalan, Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere İmparatorluğu’nun himayesine geçen Filistin’de biri Yahudi, öbürü Arap iki devletin kurulmasını öngören kararı kabulü üstüne 14 Mayıs 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan etti. Hemen ertesi günü Arap Birliği bu yeni devlete savaş açtı. Mısır, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan orduları İsrail’e girdi. Ama yeni devletin milis gücünden orduya henüz dönüşmüş kuvvetleri bu savaşı kazanmayı başardı.

 

Ardından Süveyş krizi (29 Ekim-7 Kasım 1956)…

Sonra 6 gün savaşı (5-10 Haziran 1967)…

Daha sonra Yom Kippur savaşı (6-25 Ekim 1973)…

Daha daha sonra İsrail’in Güney Lübnan’ı işgali (1982’den 2000’e kadar)…

Arada intifadalar… Filistinli direnişçilerin günümüze kadar süren silahlı-bombalı eylemleri…

 

--- ---

 

Ama sonunda iki taraf da yoruldu. İsrail de, “Arap Birliği” çatı örgütü altında toplanmış olsalar da aralarında bir türlü birlik sağlayamayan Arap ülkeleri de…

 

Artık “İsrail realitesi”ni kabullenme zamanı gelmişti.

 

Araplar’ın enerjilerini savaş değil, barış alanında değerlendirmeleri daha doğru olacaktı.

 

İlk adımı Mısır attı. Cumhurbaşkanı Enver Sedat, 20 Kasım 1977’de Kudüs’e gitti ve İsrail parlamentosu Knesset’te 55 dakika süren tarihi bir konuşmada, barış çağrısı yaptı. ABD devreye girdi. Başkan Jimmy Carter, Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin’i Camp David’de buluşturdu. Burada iki ülke arasındaki barış anlaşmasının harçları karıldı. (Tarihe, “Camp David Sözleşmesi” olarak geçti.) Ve, 26 Mart 1979’da anlaşma imzalandı. Böylece Mısır, İsrail’i tanıyan ilk Arap ülkesi oldu.

 

İkinci adım Ürdün’den geldi. Ama Mısır’dan 15 yıl sonra. 26 Ekim 1994’te dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin ile Ürdün Başbakanı Abdusselam el-Mecali, ABD Başkanı Bill Clinton’ın himayesinde iki ülke arasında 46 yıldır sürmekte olan savaş durumuna son veren “Vadi Arabe Barış Antlaşması”nı imzaladılar.

 

Ürdün’den 26 yıl sonra, 2020 yılında peş peşe 4 Arap ülkesi daha İsrail’i tanıdı ve diplomatik ilişki kurdu: Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan, Fas.

 

Böylece, İsrail’i tanıyan ve ilişkilerini normalleştiren Arap ülkelerinin sayısı 6’ya yükseldi.

 

--- ---

 

Şimdi sıra 7’nci de. Ve Arap dünyasının Mısır’la birlikte en önemli, hatta en kilit ülkesi olan Suudi Arabistan’da.

 

4 Ağustos 2022’de çok ama çok önemli bir gelişme yaşandı: “Cathay Pasific Havayolları”nın Hong Kong-Tel Aviv seferini yapan uçağına Suudi Arabistan hava sahasını açtı. İsrail’e giden bir sivil uçak ilk kez Suudi Arabistan hava sahasından geçiyordu. Hemen ardından Suudi yönetimi, İsrail hava taşımacılık şirketleri dahil tüm havayollarına Tel Aviv kalkışlı veya inişli tüm seferleri için hava sahasını açtığını ilan etti.

 

Daha sonra Suudi Arabistan basını, elbette Kral Selman bin Abdülaziz ama özellikle de ülkenin fiili hakimi olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın izniyle, hatta teşvikiyle İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi zamanının geldiğine ilişkin yorumlar yayınlamaya başladı:

 

“İsrail, Suudi Arabistan’ın güvenliği için hiçbir zaman, asla bir tehdit oluşturmadı” diyorlardı.

 

“Suudi Arabistan’ın asıl tehdit olan İran’la bile Çin’in arabuluculuğu sonucu ilişkilerini normalleştirdiğine ve karşılıklı büyükelçi atadığına göre, tehdit olmayan İsrail’le de ilişki kurması zamanı gelmedi mi?” diye soruyorlardı.

 

Daha ileri gidip, “İsrail’le diplomatik ilişkilerin kurulmasının hızla yaklaştığını” yazanlar da vardı.

 

Sonunda Veliaht Prens Muhammed bin Selman bombayı patlattı: “İsrail’i potansiyel bir müttefik olarak görüyoruz! Ve ilişkilerimizin normalleşmesine her gün bir adım daha yaklaşıyoruz.”

 

O günden bu yana ABD’nin arabuluculuğu veya kolaylaştırıcılığı ile İsrail ve Suudi Arabistan, özellikle Washington merkezli olarak temaslarını sürdürüyorlar.

 

Bu temaslarda çok büyük olasılıkla iki taraın el sıkışması noktasına yaklaşıldı. Çünkü, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, “İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki normalleşme görüşmelerinde tarafların temel bir çerçevede uzlaşma vardıklarını” açıkladı.

 

Ve geçtiğimiz günlerde bir ilk daha yaşandı: İsrail Turizm Bakanı Haim Katz ve kendisine eşlik eden heyet, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a gitti.

 

--- ---

 

Geldik, yazımın başında söz ettiğim İsrail’in projesine…

 

Netanyahu Hükümeti, ülkenin en kuzeyindeki Kiryat Shmona’da başlayacak ve en güneyde Kızıl Deniz kıyısındaki Eliat’a uzanacak bir demiryolu projesi için düğmeye bastı.

 

Ama yine yukarda belirttiğim gibi, turpun büyüğü heybede.

 

Proje, İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşmesinden sonra demiryolu hattının Eliat’tan Riyad’a uzatılmasını öngörüyor!

 

Şam’dan başlayan Hamidiye Hicaz Demiryolu güneye ilerlerken bir ara hatla Hayfa’ya da uzanıyordu.

 

Sultan 2’nci Abdülhamid Han, imparatorluğun hiçbir bölgenin entegrasyon dışında bırakılmaması için, Hayfa hattında çok ısrar etmişti.

 

Yani, Filistin bir şekilde Hicaz’a ya da günümüzdeki Suudi Arabistan’a bağlanacaktı.

 

İsrail yönetimi şimdi 2’nci Abdülhamid’in projesini ya da mirasını sahipleniyor.

 

Filistin (Ya da İsrail) ile Hicaz’ı bir barış demiryolu ile birbirine bağlamayı hedefliyor.

 

İnanılmaz, değil mi?

 

Vizyon bu değilse nedir?

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI