“Önce ekmekler bozuldu” diyordu Türk edebiyatının en büyük öykü yazarlarından olan ve de gazeteci rahmetli Oktay Akbal. (Not:  Akbal, 20 Nisan 1923’te İstanbul’da doğdu, 28 Ağustos 2015’te Muğla’da son nefesini verdi.)

 

Oktay Akbal’ın “Önce ekmekler bozuldu” dediği dönem, İkinci Dünya Savaşı yılları. Kıtlık, yokluk, yoksulluk günleriydi.

 

----

 

Günümüzde ise ekmekler değil, haberler bozuldu. İnternet gazeteciliği yüzünden. Tıklanma oranı veya sayısı yarışı, ortada sansasyon dışında haber bırakmadı.

 

Ne gazeteciliğin temel kuralı olan “5N-1K” ilkesi kaldı, ne de ona saygı gösteren gazeteci…

 

Önce “5N-1K” neydi, onu hatırlatayım:

 

5N: Ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl?

 

1 K: Kim?

 

Bu unsurların tümünü haberin giriş cümlesinde veya cümlelerinde belirtmek gerekiyordu.

 

Daha sonraki cümlelerde veya paragraflarda istediğiniz süslemeyi yapabilirdiniz. Orsı artık sizin ustalığınıza veya üslubunuza kalmıştı.

 

Dedim ya; internet icat oldu, mertlik bozuldu. Hayır, sadece mertlik değil, gazetecilik de, gazeteciler de.

 

---

 

Alın size sıcağı sıcağına bir örnek:

 

Başlık: “Yüzlerce banka iflasın eşiğinde. Müşteriler paralarını çekmek için bankalara hücum etti.”

 

Bir şey anladınız mı?Nerede? Herhangi bir Avrupa ülkesinde mi, Japonya’da mı, Çin’de mi, Rusya’da mı, ABD’de mi?

 

Birazcık iktisat bilenlerin, söz konusu başlığın Türkiye’deki bankacılık sektörüyle ilgili olmadığını anında farkeder. Çünkü, Türkiye’de 300 banka yok!

 

---

 

Devam edelim. İşte haberin ilk paragrafı ve ilk cümleleri:

 

“Artan enflasyon, derinleşen ekonomik kriz nedeniyle şirketler birer birer iflas ederken, bu sefer gelen iflas haberleriyle vatandaşların eli ayağına dolandı. Yüzlerce banka şubesinin iflasla karşı karşıya olduğu açıklandı.”

 

Siz bu uzun cümleden bir şey anladınız mı?

 

Üstelik, vahim maddi hata da cabası: Batan banka mı, banka şubesi mi? Banka batmazsa şubesi nasıl batar?

 

---

 

Habere devam edelim:

 

“300 bankanın batma riskiyle karşı karşıya olduğunu bildiren Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu, ABD’de pandemi sonra boşalan ticari ofislerin 2024 yılında baş ağrısı haline gelmesinden endişe duyulduğunu açıkladı.

 

---

 

Haberin öznesinin ABD olduğunu nihayet anladık. Ancak bankaların iflasın eşiğine gelmesiyle, Kovid-19 döneminde boşalan iş ofisleri arasında ne gibi bir ilişki olduğunu anlayamadık .

 

Yine devam edelim:

 

“Bu boşalan ofislerin değerlerindeki düşüşler, geri ödenemeyen kredilerin özellikle New York Community Bank (NYCB) gibi bankaları zor durumda bıraktığı belirtilen bir rapor yayımlandı.

 

Pandemi sonrası yeni normal olan evden çalışma düzeni, ABD ekonomisinde yeni sorunlar yaratmaya başladı. Ticari ofislerin değer kayıpları ve kredi ödemelerindeki zorluklar, yeni bir bankacılık krizinin ortaya çıkma ihtimalini gündeme getiriyor. Bu krizin ilk etkilerini en sert şekilde hisseden bankalardan biri de NYCB oldu. Hisseleri yüzde 60’a varan üşüşler yaşandı.”

 

---

 

Siz bu haberden bir şey anladınız mı?

 

Başlıktaki “İflasın eşiğindeki yüzlerce banka” nerede?

 

Sözü edilen veya adı belirtilen tek banka bile batmamış. Sadece hisseleri değer kaybetmiş. En azından şimdilik.

 

Paralarını çekmek için bankalara hücum eden mevduat sahipleri nerede?

 

Haberde tek satır bile yok.

 

---

 

Dedim ya;  günümüzde önce haberler bozuldu, önce gazetecilik çöktü.

 

Nedenini iki-üç cümlede özetleyeyim:

 

Yazılı basın hızlı dibe vurunca, kurumlar varlıklarını sürdürebilmek veya ayakta kalabilmek için internet sitelerine önem vermeye başladılar.

 

Ama örneğin “New York Times” veya “Huffington Post” gibi yüzlerce, yüzlerce gazeteci çalıştıran Batı’daki örneklerinin aksine bizdekilerin ezici çoğunluğu sadece iki-üç ajansa abone olarak, sıfır özel haberle okuyucu, daha doğrusu ilan müşterisi çekmeye çalıştılar. Hala da öyleler.

 

Gazeteciden vazgeçtim, ajanslardan aldıkları, zaman zaman da birbirlerinden çaldıkları haberlere “Özel” kılıfını giydirmek için editörler görevlendirdiler. Ne var ki, onların çoğu da sıfır meslek tecrübesi olan ve asgari ücretle çalıştırılan bıyığı terlememiş gençler olduğu için, haberlere takla attırmak adına yukarıda örneğini verdiğim garabetler ürettiler.

 

Hele bir de gel gel yapmak için “Foto galeri” klişesi altında herhangi bir haberi ilgisi bile olmayan görseller eşliğinde gıdım gıdım vermeleri yok mu?

 

Ört ki ölem.

 

Hayır, tık olsun, heybe dolsun, reklam ajansları ve reklam verenler de “Vay canına, bu site ne kadar izleniyor, okunuyor” desin.

 

Yersen…

 

Mail. erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI