ORBAN ARABANIN TEKERİNE ÇOMAK SOKMAYA DEVAM EDİYOR

 

Bu dizi yazımın dördüncü bölümünde de, “Macaristan Başbakanı Victor Orban’la devam edeceğimi belirtmiştim ve eklemiştim: “Çünkü AB üyeleri arasında belki de en ilginç vaka o.”

 

Sözümü tutuyorum. İşte Orban’ın yeni girişimleri…

 

Bir önceki yazıda Orban’ın AB’nin Macaristan’ı kıskaca alma planlarından söz ettiği 11 soruluk referandum girişiminden söz ettim. Ana konu, “AB, Macaristan’ın egemenliğini kısıtlamak istiyor” iddiasına dayanıyor.

 

Orban bir hamle daha yaptı: Parlamentoya bir dizi yasa tasarısından oluşan bir paket gönderdi. Konusu veya gerekçesi: “AB, muhalefete ve çeşitli örgütlere akıttığı ‘Milyarlarca Euro’ kaynakla Macaristan iç politikasını yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Ülkemizin egemenliğini korumak için siyasi partilerin dışardan maddi destek almasına son vermek zorundayız. “

 

Yasa tasarıları bir seçim kampanyasında yabancı fon kullananların 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. Orban’ın partisi, yani iktidar partisi “Fidedesz”in parlamento grup başkanı Mate Kocsis, bu girişimi savunurken,“Böylece seçimlerde oy satın alınmasının yolunu kapatacağız” dedi.

 

Ayrıca, anayasada öngörüen Macaristan siyasi hayatında yabancı fonların etkisini soruşturacak ve bu fonlardan yararlanan partileri tespit edecek bir kurul da oluşturulacak.

 

22 sayfalık yasa tasarıları paketiyle yerel seçimler ve 2024 Haziran’ında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi muhalefete göz dağı vermek, hatta dizginlemek amaçlanıyor.

 

Tabii AB kıyameti kopardı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Orban’ın bir numaralı düşmanı Amerikalı milyarder George Soros’un oğlu ve varisi Alexander Soros’un girişimleriyle Budapeşte caddeleri ve sokakları Macaristan yönetimini kınayan sloganların yer aldığı afişlerle donatıldı. AB-Soros işbirliğiyle başlatılan bu kampanya ne kadar etkili olacak? Önümüzdeki aylarda göreceğiz.

 

Orban’ın hamleleri bu kadarla bitmiyor.

 

1-Ukrayna’nın olası AB üyeliğini veto edeceğini açıkladı.. Çünkü, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçenlerde Kiev’e yaptığı ziyaretti, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ye “Sizi üyelik sürecini hızlandırarak aramıza katmak için her türlü çabayı harcayacağım” sözünü verdi. Bu söz veya vaat AB’nin bir ülkenin üyeliğe kabulü için öngördüğü ve bir hayli uzun süren (En az 5 yıl) süreçle çelişiyor. Ayrıca herhangi bir AB üyesinin vetosu, bırakın üyeliğe kabulü, müzakerelerin devamını, hatta açılmasını bile imkansız hale getiriyor. İşte, Orban bu kartı oynadı: “Ukrayna ile AB’ye üyelik müzakerelerinin açılmasını çok erken buluyoruz.”

 

Haksız değil: Ukrayna sadece Avrupa’nın değil dünyanın en çok yolsuzluk batağına gömülmüş ülkelerinden biri. Belki de ilk bir kaçından biri. Oysa AB, üyelik müzkerelerinin açılması için yolsuzlukla adam gibi mücadele için köklü yasal düzenlemeleri şart koşuyor.

 

Sırf AB’nin –ve de elbette NATO’nun- Rusya düşmanlığından ötürü Ukrayna’ya iltimas yapılması ve yolsuzluklara göz yumulması mümkün mü? Hem de çalınan fonların önemli bir bölümünün AB’nin vergi mükelleflerinin paraları olduğu bilindiği halde. (Bir not: AB, Ukrayna’ya 54 milyar Euro’luk yeni bir yardım paketi hazırladı. Orban onu da veto edeceğini açıkladı.)

 

Orban geçenlerde İsviçre’ye gidip Zürih’te bir konferans verdi. Konusu: İsviçre’nin AB’ye olası üyeliği.

 

“Sakın ha” dedi Orban, “AB’ye katılmak gibi bir çılgınlığa kapılmayın. AB’nin bugünkü durumuna baktıkça mideme kramplar giriyor. Çünkü AB’yi politikacılar değil bürokratlar yönetiyor.”

 

Böyle bir AB’nin geleceği ne denli parlak olabilir ki?

 

Üstelik bir çok AB üyesi, NATO’nun uzantısı gibi zorunlu askerliği yeniden getirmeyi planlarken…

 

O da ayrı bir yazı konusu olmasını hak ediyor.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI