EVİMİZE IRAKLI BİR KİRACI ÇIKTI! 

 

Bir hafta kadar sonraydı.

Komisyoncuların birinden bir telefon geldi: “Evinize talip olan biri var…”

 

-Kim o?

-Irak’ın İstanbul Başkonsolosluğu’ndan bir diplomat.

 

-Ne öneriyor?

-Üç aylık kira peşin artı iki aylık depozito.

 

-Yetersiz. Biz en az altı aylık kirayı peşin istiyoruz. Zaten bu sitedeki standart tarife bu, değil mi?

-Doğru. Ama Irak Dışişleri Bakanlığı bunların ödeneklerini üçer aylık dilimler halinde gönderiyormuş.

-Kabul etmiyorum.

 

Ertesi gün yine aynı komisyoncu: “Dört aylık peşin öneriyorlar…”

“Altı aydan aşağısı olmaz” diye kestirip attım.

 

İki gün geçti. Yine aynı komisyoncu. “Altı aylık kirayı peşin ödemeyi kabul ettiler” dedi, ekledi: “Sizce sakıncası yoksa diplomat bey evinizi gelip görebilir mi?”

Geldi, gördü, beğendi.

 

İki gün daha geçti. “Sizi Başkonsolosluk’ta bekliyorlar” diye telefon etti komisyoncu. Uyardı: “Kimliklerinizi ve tapu belgesini lütfen unutmayın.”

Başkonsolosluğa kadar komisyoncunun yardımcısı bir genç kadın bize eşlik etti. Yolda –içime bir kurt düşmüş gibi- sordum: “Altı aylık peşin, değil mi?”

“Elbette beyefendi” diye cevap verdi, yabancı aksanı Türkçe’siyle.

 

(Not: Maslak Ağaoğlu 1453’teki emlak komisyoncularında çalışan sekreterlerin, hatta komisyoncuların yüzde 100’üne yakını genç kız veya genç kadın. Çok ilginç; onların da en az yüzde 90’ı İranlı!)

Esentepe’deki Irak Başkonsolosluğu’na girdik. Bizi bekliyorlarmış. İlgili görevli kadına götürdüler.

Tapu belgesini, kimliklerimizi aldı. Adres, cep telefonu numarası, ulaşabilecekleri adresleri not ettikten sonra sözleşmeyi yazmaya başladı. İki dilde: Türkçe ve Arapça.

Bitirdi. Uzattı. “İtiraz edebileceğiniz bir madde var mı?” diye sordu.

 

Sözleşmeye göz gezdirirken yerimden sıçradım. “Hani” dedim, “Altı aylık peşin için anlaşmıştık? Burada üç ay peşin yazıyor…”

Kadıncağız gözlerini iri iri açtı: “Biz hep üç ay peşin koşuluyla ev kiralıyoruz…” Bizimle gelen komisyoncu temsilcisine döndüm: “Bize yalan mı söyledin?”

Dediğim gibi İranlıydı; yine profesyonel bir gülümseme. Kabul edilmeyeceğini bile bile, Başkonsolosluk görevlisi kadına “Hiç değilse dört ay peşin olsun” dedi.

Kadın kafasını salladı, “Mümkün değil. Dediğim gibi, bize ödenekler üçer aylık olarak geliyor.”

Kanım beynime sıçradı. Çünkü kendimi tuzağa düşürülmüş gibi hissediyordum. Eşime baktım; çaresizdi. “Sen ne karar verirsen, o olsun” demekle yetindi.

 

Beynimden peş peşe ateşlenen havai fişekler misali, düşünceler akmaya başladı. Ya kabul edecektim ya da kim bilir daha ne kadar, kaç gün, kaç hafta yeni kiracı adayı bekleyecektim. Çünkü diğer komisyoncular, “Müşterilerimizin hepsi Avrupa’da tatilde. Ne zaman döneceklerini bilmiyoruz. Belki kışın, belki ilkbaharda” diyorlardı.

 

Aldatılmanın verdiği öfkeyle ama çaresizlik duygusuyla “Kabul” dedim.

 

Sözleşmeye imzaları attık…

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI