SON GÖRÜŞMEMİZ, SON BULUŞMAMIZ, SON GÜZEL GÜNLER

 

Geçen hafta Öcal Uluç aradı. Rahmetli Hıncal Uluç’un ağabeyi.

 

“Erdal” dedi, “Hıncal geçen yıl 21 Kasım’da hayatını kaybetti. Ölümünün birinci yılında Sabah Gazetesi olarak bir anma programı düşünüyor musunuz? Öyle bir projeniz veya hazırlığınız yoksa biz aile olarak kendi aramızda bir anma toplantısı düzenleriz.”

 

Afallayıp kaldım. Çünkü ben Sabah’tan yaklaşık 4 ay kadar önce, 1 Ağustos 2023 tarihi itibariyle ayrılmıştım. Belli ki haberi yoktu.

 

Ne cevap vereceğimi bilemedim. “Öcal ağabey” dedim, “Gazeteyi arayıp hatırlatayım…”

 

Sonra eski sekreterimi aradım, Öcal Uluç’un anlattıklarını aktardım. İrtibata geçmek isterlerse, arayacakları telefonun numarasını verdim.”

 

---

 

Hıncal ağabeyin ölümünün acısı, sızısı, yarası bende ilk günkü kadar taze…

 

Öcal ağabeyle konuşma sonrası, Hıncal Uluç’la son buluşmalarımız geçti gözümün önünden ve belleğimdeki anılar şeridinden. Tabii gözyaşlarımın akmasını engelleyemedim.

 

2022 yazının ilk günleriydi. Bir yazısında yasal açıdan sıkıntı vardı. Kendi rızasıyla düzeltmesi için ziyaret ettim.

 

Evinin bahçesinde oturduk. Çevremizde bir sürü kedi dolaşıp duruyordu.

 

Bir dilim kek eşliğinde çay içip sohbet ettik. Yazısıyla ilgili yasal sorunu anlattım. O kendine özgü kahkahalarından bir koyuverip, “İlahi müdürcüğüm” dedi, “Bunun için mi kendini sıkıyorsun? Benden sana tam yetki. Yazılarımı istediğin gibi düzeltebilirsin. Bana sormana bile gerek yok.”

 

(Not: Hıncal ağabey, bana “Müdürcüğüm” diyen ikinci mesai arkadaşımdı. İlki? 21 Şubat 1992’de yitirdiğimiz, önce Yeni Asır’ın, daha sonra Sabah’ın Ankara temsilciliğini üstlenen, tadına doyum olmayan yazılarıyla başkentin nabzını bize kana kana aktaran sevgili Muammer Yaşar Bostancı.)

 

Rahatlamış olarak evinden ayrıldım.

 

---

 

10 gün kadar sonra sevgili Türker İnanoğlu’ndan bir telefon: ”Erdal, sağlık sorunlarım nedeniyle aylık buluşmalarımıza ara verdik. Yarın akşam bir araya gelelim mi?”

 

“Seve seve” dedim.

 

Ertesi akşam buluştuk. Türker İnanoğlu, Hıncal Uluç, ben, Erdoğan Aktaş, Türker ağabeyin Yeşilçam yıllarından dostları , artık pek kimsenin hatırlamadığı eski aktörler, figüranlar…

 

Bizim masamızda asla siyaset konuşulmazdı. Türker ağabey son sağlık durumunu anlattı, Hıncal ağabey son spor ve magazin dedikodularını, ben de son okuduğum bilimsel yazıları.

 

Ayrıldık…

 

---

 

Birkaç gün sonra bir telefon. Sekreteri, daha doğrusu onun ifadesiyle, asistanı Yasemin Sayın’dan: “Hıncal Bey evde düştü. Kalça kemiği kırılmış. Hastanede…”

 

“Eyvah” dedim, içimden, “O yaşta (Hıncal ağabey 83 yaşındaydı) kalça kemiği bir daha kaynamaz ve ölüme kadar götürebilir.”

 

Bahçesindeki kedilere mama vermek için yerinden kalkarken düşmüş, kalçası kırılmış.

 

Ben aksi görüşteyim: Kalça kemiği kırıldığı için yerinden kalkarken düştü.

 

Neyse… Bu ayrıntının artık hiçbir önemi yok.

 

---

 

Sonra kalp krizi. Daha sonra çifte böbrek yetmezliği.

 

Ve kaçınılmaz son: Çoklu organ yetmezliğinden ölüm.

 

Hıncal Uluç’u 20 Kasım’ı 21 Kasım 2022’ye bağlayan gece, saat 23 sıralarında kaybettik.

 

Dışarıda yağmur yağıyordu.Sanki gökyüzü Hıncal ağabeyin ölümünün biz sevenlerine verdiği acıya ortak oluyordu.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI