BRİCS ile jeopolitik denklemin nasıl değiştiğini anlatmaya çalıştığım “Dolardan kaçış paniğinde güvenli bir liman: BRİCS” dizimizin ikinci yazısını şu cümleyle noktalamıştım:

 

“Dünyanın neredeyse üçte ikisinin gözlerini açan Rusya’nın Ukrayna savaşı oldu. Ve onlarca ülke BRİCS’in kapısını çaldı: Lütfen bizi de aranıza alın. Bize de kapılarınızı açın…”

 

Onlarca dememe bakmayın, şu ana kadar 40’ı aşmış durumda.

 

Güney Afrika’nın başkenti Johannesbourg’ta 22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde yapılan 15’inci BRİCS zirvesinde adaylardan 6’sının başvurusu kabul edildi: Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İran, Etiyopya, Arjantin. Üyelikleri resmen 1 Ocak 2024’te hayata geçecek, böylece BRİCS kulübü 11 üyeli olacak.

 

Dikkatinizi çekeyim; yeni 6 üyeden 4’ü İslam ülkesi, biri de nüfusunun en az yarısı Müslüman olan, hatta Hazreti Muhammed döneminde Arabistan’dan, yani Hicaz’dan sonra İslam’ın ikinci beşiği kabul edilen Etiyopya. (Peygamber’in ilk ezanı okuttuğu Bilal-i Habeşi’yi hatırladınız mı; Habeşistan, Etiyopya’nın eski adıydı.) Etti mi size 5 Müslüman ülke. Altıncı ülke, Arjantin de İslam’a pek uzak sayılmaz. Ortadoğu kökenli, Osmanlı döneminde o diyarlara göç etmiş birçok Arap kökenli lider, hatta devlet başkanı çıkardı. Örneğin, Arjantin’i 1989’dan itibaren 10 yıl süreyle yöneten Devlet Başkanı Carlos Menem, Suriye göçmeni bir ailenin oğluydu.

 

Birkaç satırlık istatistiki bilgi: Şu anda BRİCS’in kurucusu 5 ülkenin nüfusları toplamı 3 milyar 240 milyon. Yani dünya nüfusunun neredeyse yarısına yakın. Yine şu anda BRİCS’in 5 kurucu üyesinin gayrısafi milli hasılaları (GSMH) toplamı 26 trilyon dolar. Bu da dünya ekonomisinin yüzde 37’sine denk geliyor. 1 Ocak 2024’te 6 yeni üyenin katılımıyla bu oran yüzde 46’yaklaşacak. Neredeyse dünya ekonomisinin yarısı!

 

BRİCS kurucularının Dünya Bankası’na alternatif olarak tasarladıkları 250 milyar dolar sermayeli “Yeni Kalkınma Bankası” hayata geçti. Başkanlığını Brezilya eski Devlet Başkanı Dilma Rousseff yürütüyor.

 

(Not: Dilma Rousseff, Bulgaristan kökenli Brezilyalı iktisatçı ve siyasetçi. Aynı zamanda Brezilya’nın ilk kadın Devlet Başkanı. Bir önceki (ve şimdiki) Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula da Silva onu kendisine halef ilan etti. 2010’da seçildi ama Senato’nun siyasi darbesiyle 2016’da görevden alındı.)

 

BRİCS’in gündemindeki bir sonraki hedef: Ortak para birimi.

 

Tıpkı AB’nin “Euro”su gibi.

 

Ama gerçekleşirse “Euro”nun 7 katı bir gücü olacak.

 

Çünkü, “Euro” 500 milyon Avrupalı’nın parası, BRİCS’in adı henüz konmamış parası ise 3.5 milyar nüfusa ve dünya GSMH’sının yarısına dayanacak.

 

Elbette 5 İslam ülkesinin BRİCS’e ilgilerinde ve gönüllü olarak, hatta can havliyle bu yeni uluslararası kulübe koşmalarında her birinin kendine özgü koşulları var. Ama ortak şartlar da sözkonusu. Birkaçını sayayım:

 

-ABD Doları’nın uluslararası ticarette ve finans sisteminde söz konusu ülkeler için pranga haline gelmesi. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi, her şeyin dolara endekslenmesi, sadece bu 5 ülkede değil, dünyanın dörtte üçünde hem ulusal paraların itibarını ve satın alma güçlerini erozyona uğratıyor, hem de enflasyonu, dolayısıyla da işsizliği körüklüyor. Bir de saydığımız bu 5 İslam ülkesinde nüfusun neredeyse üçte ikisinin genç kuşaklardan oluştuğunu ve onların çoğunluğunun işsiz olduğunu düşünün. Rejimler için adeta pimi çekilmiş bomba.

 

Zaten ABD’nin 37’nci Başkanı Richard Nixon’un (9 Ocak 1913-22 Nisan 1994) Hazine Bakanı John Bowden Connaly (27 Şubat 1917-15 Haziran 1993) bu gerçeği 50 küsur yıl önce son derece gerçekçi, inanılmayacak kadar içten bir cümleyle dünyanın yüzüne haykırmıştı: “Dolar bizim paramız, sizin ise sorununuz!”

 

O zamanlar pek önemsenmeyen, geçiştirilen, bir yerlere not bile edilmeyen veya arşivlerin tozlu raflarında kalan bu gerçek, şimdi kafalara dank etmiş durumda. Hem de duvara toslatacak kadar.

 

-İkinci neden, özellikle Orta-Doğu’da ABD’nin kaypak politikaları. Son yıllarda İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da, hatta NATO’da müttefiki olan Türkiye’de gördüğümüz gibi.

 

-Üçüncüsü, ABD’nin işine gelmeyen yönetimleri, rejimleri dinamitlemesi. Hem de “Meşruiyet” kazandırmak için NATO’yu koçbaşı olarak kullanarak. Örnek mi? O kadar çok ki… Sırbistan (Belgrad’da neredeyse taş taş üstünde bırakmadılar), Arap Baharı kalkışmaları ve sözde o baharı izleyecek devrimleri (Tunus, Libya, Mısır)… Suriye’nin Deraa kentinde ABD’nin örgütlediği bir grup gencin “Graffiti”leriyle başlayan sözde halk ayaklanmasının bilinçli ve snsi, şeytanca bir yaklaşımla yabancı paralı askerlerin, Orta Asya’dan, Kafkasya’dan, Arap diyarlarından getirilen fanatik dinci milislerin katkısıyla iç savaşa dönüştürülmesini hiç anlatmayayım. Yönetimini fazla bağımsız, söz dinlemeyen buldukları için 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle ortadan kaldırmaya çalıştıkları Türkiye’yi de…

 

-Rusya’da ve Çin’de özellikle dijital platformlar ve de şirketlerine getirdikleri yaptırımlar üstünden en azından devletin temeline su yürütmek girişimlerini de saymayayım.

 

Bu koşullarda, “Nefs-i müdafaa” adına, hedef tahtasındaki yönetimler, rejimler, ülkeler, can havliyle bir güvence, bir kalkan, bir sakin liman aramayacaklar da, ne yapacaklar?

 

Görüşlerine değer verdiğim, uluslararası ilişkiler enstitülerinin, derneklerinin, vakıflarının bu alanda yetkin uzmanlara hazırlattıkları raporlarda ısrarla vurgulanan bir tespite aynen katılıyorum:

 

“BRİCS, yeni bir dünya düzeninin kurulmasına öncülük etmeye hazırlanıyor.”

 

Haydi, biraz yumuşatayım: En azından bu yeni düzenin öncüsü olmayı hedefliyor.

 

Sonuç?

 

Şimdi onlarca ama onlarca ülkede saatler BRİCS’e kuruldu.

 

Saatinizin alarmını ayarlamayı aman unutmayın!

 

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI