HİÇ HESAPTA OLMAYAN HARCAMALAR

 

Kiracı adayımız Irak’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli diplomat Ali Bey’e daha önce de anlattığım gibi, bir valize sadece iç çamaşırlarını koyup gelecekleri ve yerleşecekleri bir daire bırakıyordum. (Not: Ali Bey’in ne soyadını biliyorum, ne de diplomatlık görevinin hangi alanlarla ilgili olduğunu. Tek anlattığı, evli, bir erkek çocuk sahibi olduğu. Oğlu 5 yaşında. Henüz Irak’ı görmemiş. Çünkü İstanbul’dan önce 5 yıl Avustralya’da görev yapmış. Çocuk orada dünyaya gelmiş…)

 

Ali Bey daireyi inceden inceye taradı. Sadece gözleriyle değil, eliyle, ayağıyla, bedeniyle. Sonunda Sherlock Holmes veya banyodan fırlayan Arşimed gibi bağırdı: “Buldum!”

Merakla yanına gittik. Bulduğu neydi biliyor musunuz; Altı parçadan oluşan “L” şeklindeki koltuk takımımızda küçücük bir sigara yanığı.

“Bu değişmeli, değişecek” dedi, “Parasını da siz ödeyeceksiniz!”

 

Sonra gözünü tavanda gezdirdi. Evimiz duvar kağıdıyla kaplıydı. Müteahhit (Ahmet Ağaoğlu) öyle uygun görmüştü. Yüklüğe açılan kapının üstünde Ali Bey incecik bir çizik görmüştü. “O da değişecek” dedi, “Parası elbette yine sizden çıkacak.”

 

Bizim Bahçeşehir’den bu yana her türlü teknik sorunda imdadımıza yetişen bir ustamız var; Recep Usta.

Geldi. Kiracımızın taleplerini anlattık. “Bu size en az 30 bin liraya patlar” demez mi?

Bir aylık kiramız gidecekti.

Çaresiz katlanacaktık.

 

Ya da kiracı adayına kapıyı gösterecektik.

Bu ikinci olasılık ise eşyaları gönderilmek için ambalajlanmış evimizde, tığ teber birkaç ay daha kiracı yolu gözlemek anlamına gelecekti.

Mecburen sineye çektik.

 

Eşim bu arada perdeden halıya, parkeden balkona, yataktan yorgana, evde yıkanabilecek ve tertemiz bırakılabilecek ne kadar eşya varsa hepsini kiracımızın kullanımına hazır hale getirdi.

Biz gitmeye hazırdık.

O da gelmeye.

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI