UKRAYNA SAVAŞI İLLALLAH DEDİRTTİ

 

Bu, artık iyice bezdiren Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili 20’nci ve son yazım.

 

Elbette küresel gelişmeleri, özellikle de NATO’nan Brüksel’deki karargahının loş odalarında pişirilmekte olan yeni mönülere el atmaya devam edeceğim. Mönü deyince aklınıza yemek veya tabldot gelmesin; kastettiğim “Rusya ve müttefiklerini daha da sıkıştırmak için nerede hır çıkarabiliriz” arayışları.

 

---

 

Bir nokta daha: Yazının başlığı benim. Ancak başlıktaki 4 sözcüğün her biri Batı, özellikle de Avrupa kamuoyundaki yorgunluğu, bezginliği, usanmışlığı anlatıyor.

 

---

 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan/ın üst üste 2 gün (Cnce Habertürk Televizyonu’nda, daha sonra Ankara’yı ziyaret eden Çekya Dışişleri Bakanı Jan Lipavsky, ile düzenlediği ortak basın toplantısında açıkladığı gibi dünyanın önünde sadece iki seçenek var:

 

1- Barış. Ama küresel bir barış. Avrupa’dan Orta-Doğu’ya, Afrika’dan  Uzak-Doğu’ya,  Latin Amerika’ya kadar her kıtada, her köşe-bucakta silahların sustuğu bir barış.

 

2-Savaşların yaygınlaşması ve giderek Üçüncü Dünya Savaşı’na doğru yol alması.

 

Savaş sözcüğünü bilerek çoğul yazdım. Çünkü savaş sadece Allah’ın belası Ukrayna’da değil. Gazze’de, Sudan’da, Somali’de, sınırımızın hemen ötesinde Suriye, Kuzey Irak’ta, Yemen’de, Myanmar’da, Kuzey-Güney Kore arasında, Afrika’nın gündemin yoğunluğu nedeniyle haber bültenlerinde yer bulamayan ama  onlarca, bazı günler ise yüzlerce kurban alan ücra köşelerinde de sürüp gidiyor.

 

---

 

“Ya barış ya daha büyük savaş” ikilemi, bir başka ikilem doğuruyor: “Ya silah, ya ekmek.”

 

Ve kötü haber: Batı halkları “Ekmek” derken, sözde halka kulak vermeleri birinci görevleri veya sorumlulukları olması gereken liderleri ise “Silah” seçeneğini işaretliyorlar.

 

Askeri uzmanlar ve gözlemciler de Avrupa ülkelerinin silah endüstrilerini güçlendirmeye karar vermeleri durumunda, bunun sosyal maliyetinin çok yüksek olacağını, hatta sosyal devlet düzeninin çökebileceğini belirtiyorlar.

 

Örneğin bugünkü kapasitesiyle Fransa silah fabrikalarının bir yıllık obüs üretimi Ukrayna’nın sadece 3 günlük ihtiyacını karşılayabiliyor. Fransa yılda 20 bin obüs üretebiliyor, Ukrayna ise günde 5-8 bin obüs tüketiyor.

 

Madalyonun öbür yüzünde ise sosyal harcamaların kısılması ve halkın alım gücünün azalması nedeniyle yaşanan trajediler var. İşte birkaç örnek:

 

-Fransa’da “Yoksulluk hastalığı” diye bilinen verem vakalarında patlama yaşanıyor.

 

-Sadece Avrupa’nın değil dünyanın en zengin ülkeleri arasında gösterilen İsviçre’de yoksulluğun artmaya başlaması nedeniyle bazı kantonlarda halka karşılıksız para yardımı programları başlatıldı.

 

-Yine İsviçre’de yapılan bir araştırmaya göre, geçim sıkıntısı yüzünden ailelerin yüzde 40’ı çocuk sahibi olmaktan vazgeçtiler. Çünkü araştırmada İsviçre’de her 2 aileden birinin ay sonunu getiremediği ortaya çıktı.

 

-Avrupa’nın ve dünyanın en zengin ülkelerinden bir başkası olan Lüksemburg’ta yoksulluk o kadar arttı ki, sosyal yardım kuruluşlarının dağıttığı bedava yemek 1o yıl öncesinin üç katına ulaştı.

 

-Belçika’dan bir örnek: Başkent Brüksel bölgesinde her 4 aileden birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı belir

 

-İngiltere’de yoksulluk öylesine ürkütücü boyutlara ulaştı ki, dişçiye gidemedikleri için dişlerini kerpetenle sökenler görülmeye başladı.

 

-Bir başka zenginler zengini ABD’den bir örnek: Zenginliğin simgesi olarak gösterilen Los Angeles’te sokakta yaşayanların sayısı 75 bin kişiyi geçti. Bu, 10 yıl öncesine göre yüzde 70 artış anlamına geliyor.

 

Bir yanda yoksullaşan kitleler, öbür yanda savaşı sürdürebilsin diye Ukrayna’ya akıtılan milyarlar…

 

Ukrayna savaşı gerçekten sözcüğün tüm anlamlarıyla sıktı…

 

Mail: erdal.safak@outlook.com


YAZARIN DİĞER YAZILARI