SAATLİ MAARİF TAKVİMİ

 

Eskilerin tabiriyle zemheri günleri başladı sanki. Her şehrin kış kokusu ne kadar farklıdır hiç düşündünüz mü? Anadolu şehirlerinde başka bir hüzün vardır meselâ....

 

Kömür kokusu sarmıştır havayı. Garip bir yalnızlık ve ıssızlık duygusu kaplamıştır şehri. Istanbul öyle değildir. Her şeye rağmen ayakta kalmayı becerebilen bir kadın gibidir. Hep hareketlidir.Fırtınaya, lodosa, kara aldırış etmeden, bir kaosun içinde döndürüp durur mevsimlerini ...

 

Zemheri günleri deyince aklıma eskiden duvara astığımız saatli maarif takvimleri geldi. O zamanlar bir çok evin değişmez süsüydü bu takvimler... Saman kağıdına basılmış, aslında takvimden ziyade bir ansiklopedi kıvamındaydı. Çocukluğumda,babamın her gün itina ile koparıp okuduğunu hatırlıyorum o sayfaları. Yaprağı yerinden ayırma görevi ona aitti, okuduktan sonra ben de merakla elime alır, çocuk aklımla okurdum o sayfayı. Şimdi düşünüyorum da ne çok iz bırakmış bende...

 

Neler yoktu ki o küçücük yaprakta? Bir kere her türlü doğa olayından bahsederdi...Kırlangıç fırtınasını ilk defa o takvimde okumuştum mesela... Güneşin doğuş saatleri, leyleklerin gelme zamanı, cemrelerin düşmesi, zemheri kış günlerinin başlaması, günlerin uzaması gibi bir sürü doğa olayından haberdar ederdi...

 

Anadolu insanına ait kadim kültürün birer izleriydi bu gözlemler. Bu bana hep çok büyülü gelirdi. Bir masal dünyasının içindeymiş gibi hissederdim kendimi. Galiba hafızamdaki ilk seyahatler bu takvimle başladı desem yeridir. Kırlangıç fırtınası nasıl olacak acaba ya da cemre nereye düştü ki diye düşünürken bulurdum kendimi...

 

Bu takvimler aile içinde o kadar etkiliydi ki insanlar doğacak çocuklarına isimleri bu takvimden bulurdu. Ev hanımları o gün ne yemek yapacaklarına bu takvim yardimiyla karar verirlerdi. Günün özlü sözü, tarihte bugün, görgü kuralları, tarihte yaşanmış olayların yorumları, önemli günler, haftalar...

 

Maniler, fıkralar, şiirler. İlk Orhan Veli hayranlığım bu takvimle başladı desem yalan olmaz. Ne incelikli gunlermis o günler... Şimdi her şey elimizin altındaki telefonlarda mevcut belki ama o eski keyif yok galiba... Bu soğuk günler içimize dönmek, düşünmek için verimli oluyor aslında...

 

Yaz öyle degil. Yaz, başında kavak yelleri esen genç bir kız gibi. Önümde bir tepsi nar; sessizce ayiklıyorum ...Nar ayıklamak benim için şahane bir terapidir. Susmak ve odaklanmak için birebirdir. Tıpkı bir zamanlar babamın ayıkladığı gibi. Hiç sesim çıkmıyor , sadece düşünüyorum.Çocukluğumu, keşkelerimi,babamı ve üzerimde bıraktığı izleri düşünüyorum. İçten içe ona benzemek ya da hala kendimi ona beğendirmek istiyorum sanki . Onu çok özlediğimi hatırlıyorum yine...

 

Her kız çocuğu için baba, açılmamış kapıların cevabıdır. İçimizde eksik kalan ya da tamamlanmış olan bir sürü duygunun varoluş sebebi babamızdır... Pazardan aldığım nergisleri vazoya ıslıyorum. Ne çok severdi bu çiçeği... Nedense gözlerim de ıslanıyor...

 

Nergislerin hatırına bir süre daha katlanacagim bu soğuk kış günlerine. Kimbilir belki takvimde, günler uzuyor, sıcaklar yakında başlayacak diye bir haber okurum ya da kalbinize cemre düşecek der ki bu en önemlisidir... Sıcakların,yeşil eriklerin, ılık rüzgarların geleceğini söyler belki. Saatli maarif takvimi yalan söyleyecek değil ya...

 

Belki hep beraber yaz oluveririz. Olur mu ki?... Kimbilir olur belki...

 

Ebru BOZCUK Aralık/2023 İstanbul 


YAZARIN DİĞER YAZILARI