BOĞAZIN BÜYÜLÜ PRENSESİ ORTAKÖY....

 

Ezan, Çan, Hazan Arnavut kaldırımı sokaklarıyla, rengarenk sardunyaları, sarmaşık gülleri, erguvanlar, fesleğenler ile sarmalanmış tek katlı bahçeli evleriyle ve deniz kokusunun her daim var olduğu bir balıkçı köyü düşleyin... Cumbalar, sandallar, cam gibi bir deniz, kayıkhaneler, dut toplanan bahçeler, gülen yüzler, huzurlu sakin bir hayat. Sokaklarında seyyar satıcıların gezdiği, bahçelerde oynayan çocukları annelerinin "Rita, Armen, Hasan, Beki, Müzeyyen, Hayko" diye seslenip eve çağırdığı bir köy... Düşünsenize, beyaz badanalı evde meyhaneci Hristo, soldaki küçük evde bekçi Mehmet, ahşap evde bakkal Moiz, kagir evde ise Garo oturuyor. İşte burası ORTAKÖY... Ezan sesine Rum kilisesinin çanları karışıyor. Yahudilerin hamursuz bayramı, Müslümanların kurban bayramı ya da Hristiyanların paskalyası hep birlikte coşku içinde kutlanıyor. Ortaköy, görkemli Ortaköy (Büyük Mecidiye) camisi, Etz Ahayim(Hayat Ağacı) Sinagoğu, Ayios Fokas Rum Ortodoks Kilisesi ve Surp Astvazazin Meryem Ana Ermeni kilisesi ile çok özel bir buluşma noktası. Bu dört yapı, yüzyıllarca bir arada yaşamış insanların duygularını bize fısıldıyor sanki. Dünyadaki dinlerin çıkış yeri Kudüs olabilir belki ama, bu dinlerin uyum içinde ve büyük bir hoşgörü ile yaşandığı özel yerlerden birisi ORTAKÖY...

 

Camiden çıkan güler yüzlü insanlar, Pazar ayininden çıkan şapkalı şık hanımlar beyler, Sinagogdan çıkan zarif insanlar aynı kahvede oturup kahvelerini yudumluyor ve günlük hayattan bahsediyorlar. Din farkı gözetmeksizin bayram ve kandil gibi belirli dini günlerde birbirini tebrik edip, KOLİVA(buğday ceviz ve badem ile pişirilen bir tatlı), İRMİK HELVASI, PASKALYA ÇÖREĞİ, HAMURSUZ (mayasız hamurdan yapılan bir tür çörek) ikram eden ve kurban bayramında et dağıtan bir topluluk... Eczacı Kiragos efendi, kasap Hoskiyan, balıkçı Mustafa, tuhafiyeci Babani, bakkal Moiz, Dr. Albert Aşer, mezeci Mösyö Vahan, foto Levon, Yani 'nin aynalı bakkalı, kurukahveci Dino... Düşünsenize mahallenin fırını hem ramazan pidesi, hem paskalya çöreği hem de hamursuz yapıp satıyor. Mütevazi bir aile hayatının yaşandığı, ara sokaklarında çamaşır iplerinin gerildiği, kayıkhaneli, salaş çay bahçeli semtten, bu güne kadar çok şey değişti elbette... Galiba kalan tek şey, orada yaşayanların güzel anılarıydı... Onlar bu toprakla hemhal olmuş, bu denizden ekmeğini kazanmış, bu havayı koklamış, bu ülkenin talihini yaşamış insanlardı. İbadetleriyle, acılarıyla, sevinçleriyle, bayramlarıyla, müzikleriyle, yemekleriyle ve çok katmanlı kültürel mozaiği ile bizim insanlarımızdı. Sanırım bir semtin ruhunu yaratan, oraya gelenlerin aidiyet duygusuyla, o sokaklara, o kokuya, o dokuya sahip çıkması olsa gerek. Bir şehir ancak ortak buluşma anını hissetme haliyle kendi benliğini kazanıyor. Bir arada olmanın ruhu bu olmalı.

 

 

Ayrı diller, ayrı şarkılar ayrı dualar da olsa, o semtin sokaklarında beraber oyunlar oynanıyorsa, o birliği yaratabiliyorsunuz ki Ortaköy bunu başarabilen nadide bir semtti. İstanbul'un şu günlerdeki en büyük kaosu, gelenlerin adapte olmaktan ziyade, kendi kültürlerini dayatmak, kendi gettolarını kurmak gayreti... Sanırım bütün çözülme burada başlıyor... Ortaköy'lü ve İstanbul'lu olmanın yüzlerce yıl tanıklığını yapan bu üç dini yapı, tüm zarafetiyle o zamanların kent kültürünü bu günlere taşıyabiliyor. Galiba burada sorulması gereken şu. Biz İstanbul'lu olmayı becerebiliyor muyuz ya da biz İstanbul'u anlayabiliyor muyuz??? Arka fonda, kirlenmiş, gürültülü ve hatta tüm incelikleri kaybetmiş bir uğultuya rağmen, hala insanı kucaklayan, huzur veren, İstanbul 'un bütün kaosunu unutturan şahane bir manzara var Ortaköy'de... Gemiler,martılar, karşı yaka, köprü, ezan, çan ve hazan sesi... Etnik kökenleri veya kültürleri ne olursa olsun birbirlerinin haklarına saygı duyarak, barış ve uyum içinde olunabileceğini ve muhteşem tarihi dokusu ile bir "HOŞGÖRÜ MEYDANI" olarak, nesilden nesile yaşanacağını tüm dünyaya ispatlıyor ORTAKÖY... Yahya Kemal şöyle der... "Bir semti sevmek için ömrümüz kısa. Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa..." Bence, bizim hala Ortaköy' ü sevmek için zamanımız ve çok sebebimiz var....

 

Sevgilerimle...

 

Ebru BOZCUK HAZAN:Sinagoglarda mezamirleri söyleyen güzel sesli din adamları.


YAZARIN DİĞER YAZILARI