#MOR SALKIMLAR ve İSTANBUL KÖŞKLERİ İstanbul'a en çok yakışan çiçek, mor salkımdır diye düşünürüm hep... Bu şehrin ruhuna öyle bir uyar ki, kokusuyla alır götürür sizi. Mor Salkımlar, bence tam bir İstanbul hanımefendisidir... Eğer bir şehrin cinsiyeti varsa, bunu en güzel ifade eden şehir İstanbul 'dur. Kadındır İstanbul. Coşkuludur , her şeye rağmen dimdik ayakta durmayı becerir. Hep bir sürprizi vardır. Hayatınıza neşe katar. Bahar ortasında, mor salkımlı eflatun şalını öyle bir atar ki omzuna, görenler büyülenip kalır. Başka bir asalettir ondaki... Hüzün de vardır içinde, coşku da... Bir sır gibidir sanki, kimseler çözememiştir... Baharın doruğa çıktığı bu zamanlarda, eflatun renkli çiçekleriyle çardakları örtmeye başlar. Mor salkımlar sarılmayı çok sever. Çardakların altında oturanlara mor gölgeler sunar. Nazlı oldukları kadar, dayanıklıdırlar... Mevlevi geleneğine göre, selvi ağacının dibine dikilirmiş mor salkım. Selviye sarılan bu çiçeklerin, tanrıya sarıldığı kabul edilirmiş. Antik Yunan'da ise, rüzgar tanrısı Zephyros'un ona aşık olduğu söylenir. Fakat aşkı bitince öyle bir esmiş ki bütün çiçekleri dökülmüş mor salkımın.. Ama bu hikaye bana pek inandırıcı gelmedi. Aşkın tanımında bu olmamalı. Gerçek aşkın, sevdiğini dalından koparıp, yerlere atmayacağı yönündeki düşünce şekli bana daha iyi geldi nedense... Mor salkımın, baharla yazın kavuşma günlerinde, en neşeli, en umutlu sohbetlere şahit olduklarını düşünürüm hep... Eski köşklerin bahçelerinde, bir manolya ağacının yanında açan ve en güzel anıların sessiz şahitleridir onlar. Bazen bir piyanonun sesini, bazen de inceden bir akşam faslını dinlemiştir sessizce... Gizli sırlarıyla, bir sonraki kuşağa da miras kalırlar . Naif, suskun ve belki de geçici olduklarından, hüznün de tarifi gibidirler sanki. Ahşap köşklerin, eski bahçeli evlerin kalmadığı, tamamiyle beton yığınına dönen bu şehirde, tesadüfen bir MOR SALKIM gördüğümde, bir mucize ile karşılaşmış gibi heyecanlanırım her bahar... Artık onların köklerini salacağı yer bile kalmadı ne yazık ki... O güzelim ahşap köşkleri, konakları yıkıp, yerine diktikleri çirkin beton binalar, İstanbul 'a yapılmış en büyük ihanet gibi gelir bana... Velhasıl, bu şehirde de yavaş, yavaş bütün izler siliniyor galiba... Usulca uzanıp kokluyorum onları... "Ne olur sen de gitme" diyorum. Bu incelikler bitmesin... Ama kendi söylediğime ben bile inanmıyorum... O zaman bu sene de açan mor salkımlar adına, hepimize İYİ YAZLAR diliyorum... Ebru BOZCUK Nisan /2023 İstanbul #mor salkımlar #Bir zamanlar İstanbul


YAZARIN DİĞER YAZILARI