BOĞAZ 'ın büyülü sesi DENİZ KIZI EFTELYA...

 

Sandal küreklerinin, gecenin sessizliğine fon olduğu ve bülbüllerin bile sustuğu bir gece hayal ediniz... Bir kadın sesi, inceden şarkı söylemeye başlıyor . Gece sessiz, herkes susuyor. Denizin üstünde, fenerleri yakamozlara karışan sandallar, sesin geldiği yerin etrafında sıralanmaya başlıyor. Bütün yalıların ışıkları yanıyor. Pencerelerden mendiller sallanıyor. Karşılık vermek için sandallar fenerlerini yakıyor. İşte bu sihirli sesin sahibi DENİZ KIZI EFTELYA idi... İstanbul'u bir Rum olan Eftelya 1891' de Büyükdere'de doğar. Babası Yorgaki Efendi musikişinas bir beydir. Evinde düzenlediği fasıl gecelerinde sazını çalar, genç Eftelya 'da ona eşlik ederdi. Sesinin gücü duyuldukça seçkin ailelerden davetler almaya başlar. Konaklardaki hanımlar ve beyler onu dinlemek için adeta yarışır hale gelirler.

 

EFTELYA'nın, Galata kahvelerinde başlayan müzik yaşamı, Türk müziğinin önemli bestecilerinden Kemani Sadi Işılay ile evlendikten sonra çok değişir. Bu evliliği sayesinde 1923' de başlayan mübadelede Yunanistan 'a gönderilmekten de kurtulmuş olur. Eftelya , Türk müziğini icra eden ilk kadın sanatçılardan birisidir. 1920'lere gelindiğinde, İstanbul' da herkes Deniz kızı adını duymuştur artık. Eftelya bir hatıratında bu durumu şöyle anlatır: "Ben beş, altı yaşımdan beri bu ismi taşırım. Hatta daha garibi Eftelya ismini yadırgarım. Asıl ismim Deniz Kızı imiş gibi gelir... Bu isim bana şöyle verildi. Çok küçüktüm. Babam saza pek meraklıydı. Babamın misafirleri geldiği zaman, o saz çalar ben de şarkı söylerdim. Büyükdere'de otururduk. Mehtaplı gecelerde daima sandal gezileri yapardık. O zaman babam sandalda bana bütün gece şarkı söyletirdi. Sesim az zamanda bütün Boğaziçi'nde meşhur olmuştu. Geceleri mehtapta bizim sandalın arkasına yirmi, otuz sandal takılır, beni dinlerlerdi. Fakat hiç kimse benim kim olduğumu bilmiyordu. Halbuki incecik sesiyle şarkı söyleyen bu gece şarkıcısına bir isim koymak lazımdı. Ve "Deniz kızı" demeye başladılar. İşte o zamandan beri Deniz kızıyım. "

 

EFTELYA ilk plağını Paris'te doldurur. Darülelhan, Colombia gibi plak şirketlerinden sayısız plak çıkarır. Avrupa ve Ortadoğu'da konserler verir. EFTELYA'nın şöhreti Atatürk 'e şarkı söyledikten sonra daha da artar. O artık BOĞAZ' ın PRİMADONNA'sıdır. Mehtaplı gecelerde söylediği şarkılarla boğazın sakinlerine bir nevi binbir gece masallarını yaşatır. Sihirli sesiyle tüm İstanbul 'luların yüreğinde gönülden gönüle dolaşır. Öyle ki kayıkla boğazdan geçerken, boğazın iki yakasından da o büyüleyici ses duyulurmuş. (Burada, o zamanki İstanbul' un, boğazın sessizliğini hayal etmenizi isterim tabii...) Şirket-i Hayriye (1854'ten 1945'e kadar Boğaziçi 'nde yolcu taşımacılığı yapan vapur şirketi) 1930'lu yıllardaki eski bir geleneği canlandırmak için "Boğaziçi Mehtap Alemleri" düzenler. MEHTABİYE olarak anılan bu gecelerin tanımı, musikili boğaz geceleri olarak tarif edilir. Bunların ilki 1936 yılında Eftelya için düzenlenir. Şirket bu gece için 2 vapur organize eder fakat yoğun talep üzerine Bebek'ten hareket eden vapur sayısı 10'a çıkar. DENİZ KIZI EFTELYA çiçekler ve ışıklarla süslenmiş bir salın üzerinde şarkılarını söyler. Sandaldan sandala mezelerin ve kadehlerin ikram edildiği o gece herkes huşu içinde denizden gelen bu sesi dinler.

 

Ünlü bestekar Kemani Aleko Bacenos'un Eftelya için bestelediği şarkı onun şöhretine şöhret katar. "Gel ey denizin nazlı kızı, nuş-i şarab et. Çık sahile gel sinede bir alem-i ab et." Boğazın karanlığında yükselen o muhteşem sesi dinlemek için, halkın sahile akın ettiği ve hatta adına mehtabiyeler düzenlenen bir divaydı o... Kaldı ateşler içinde, Kadıköy'lü, Biz Heybeli'de her gece, Gel ey denizin nazlı kızı, en sevilen şarkılarıydı... Ne var ki denizin içinden doğan bu büyülü sesin, ölümü de yine denizden gelir. Jübilesini yaptığı Şirket-i Hayriye vapurunda üşütüp hastalanan Deniz kızı uzun süre kendini toparlayamaz. Ve henüz 48 yaşındayken hayata veda eder. Kabri Şişli'deki Rum Ortodoks mezarlığındadır. Boğaziçi 'nden bir deniz kızı geçmiştir. Mehtaplı gecelerde, sanki sesi hala ahşap oymalı köşklerin, yalıların duvarlarından denize vurur... Onu sevenler usulca kulağını kabartıp o muhteşem sesi dinler... Deniz kızı EFTELYA, uzak bir sandaldan, şarkısını söylemeye devam etmektedir ... "Gel ey denizin nazlı kızı nuş-i şarab et. Çık sahile gel sinede bir alem - i ab et." Ebru BOZCUK


YAZARIN DİĞER YAZILARI