Yutori
Toptan tımarhaneye dönmüş bir memlekette yaşarken, hatta coğrafya kader midir yoksa attığın oy mu kaderindir diye deli düşünceler içindeyken bir Japon felsefesi ile tanıştım.
Yutori;hayatın içindeki boşluk ve nefes alma alanlarını ifade eden bir felsefe. Bilinçli olarak yavaşlamak, sadece var olmaya odaklanmak, nefes almak ve dinlemek esasına dayanıyor ki bu günlerde buna hepimizin çok ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.
Yutori, hayatı telaşla değil, incelikle temas ederek yani zaten olması gerektiği yerden yaşayabilmektir. Bakın işte burası bu ülkede çok zor. 😪
Bu kavram sadece zamanı yavaşlatmak değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine dalmak, kendi içsel ritmimizi bulmak anlamına geliyor.
Gündelik telaş içinde bir çok şeyi ıskalayarak yaşadığımız aşikar. Sürekli olarak bir şeylere yetişme, bir şeyleri kotarma gayreti içindeyiz.
Özellikle sosyal huzursuzluğun tavan yaptığı bu ülkede, durup kendimize dönmek ve iç sesimizi dinleyebilmek zor zanaat lakin bunu öncelikle kendi ruh sağlığımız için, ayakta kalabilmek için yapmak durumundayız.
Mesela çıktığımız yürüyüşler de bile 10.000 adımı tamamlama kuralına bağlı kalmaktan vazgeçip biraz yavaşladığınızda ve kulaklığı çıkarıp etraftaki sesleri duymaya niyet ettiğinizde, cevabını bambaşka yerlerde aradığınız bir sorunun yanıtı gelir ve sizi buluverir.
Şu günlerde açan mimozaların kokusu sizi olaylara bambaşka bir yerden bakmaya sevk edebilir.
Bir yere koşturarak yetişmek yerine kendinize daha geniş zamanlar sunarak, yoldaki ağacı, kuşu izleyerek yaşamak insana hak ettiği o ferah boşluğu hissettirebilir ve bu asla hedonist bir tavır değil, olması gerekendir.
Sevdiğiniz bir yemeği televizyon karşısında değil de, her lokmasının tadına vararak, verdiğiniz emeğe saygı duyarak ve şükür ederek yemektir doğru olan.
Çiçekleri görev gibi, kafanızda bir türlü bitmek bilmeyen sorunları düşünerek sulamak değil de onlarla sohbet edip dertleşerek sulayınca size de onlara da iyi geldiğini göreceksiniz.
Zamanı yavaşlatmak bizim elimizde.... Yaptığımız her şeyi ezberden değil de farkındalık la yapmak aslolan.
Tefekküre, sakinlik hissine, nefes almaya alan açmak lazım.
Siz koştursanız da koşturmasanız da hayat hızla akıp gidiyor. Bütün mesele bizim onun içinden nasıl çıktığımız.
Bir korku filminin platosuna benzeyen güzel ülkeme elbet bir gün o beklenen bahar gelecektir. Buna tüm kalbimle inanıyorum.
Sözün sonunda büyük önderimiz M. Kemal ATATÜRK 'ün o muhteşem sözünü tekrar hatırlatmak isterim.
"UMUTSUZ DURUMLAR YOKTUR, UMUTSUZ İNSANLAR VARDIR.
BEN HİÇ BİR ZAMAN UMUDUMU KAYBETMEDİM"
Bu açıdan bakıldığında yaşamın kendisi de çok daha canlı ve yaşanılası olacaktır.
Sevgiyle ve daha aydınlık yarınlar ümidiyle...
Ebru BOZCUK
Nisan/2025