Başkan Trump'ın ulusal istihbarat direktörü olarak seçtiği Tulsi Gabbard, Salı günü adaylığını sonlandırabilecek veya ilerletebilecek kritik bir oylamayla karşı karşıya kalacak. 

CBS News'te yer alan habere göre, Senato İstihbarat Komitesi, bir komite yardımcısına göre, adaylığı hakkında kapalı bir oturumda oylama yapacak. Cumhuriyetçilerin panelde bir sandalyelik çoğunluğu var, bu da Gabbard'ın tüm üyeler hazırsa tek bir GOP oyunu bile kaybetmeyi göze alamayacağı anlamına geliyor.  Komite, adaylığını olumlu bir öneri olmadan ilerletmek için oy kullanabilir, ancak aynı zamanda bir zemin oylamasında yeterli Cumhuriyetçi desteğine sahip olmama riskiyle de karşı karşıyadır. Demokratların lehine hiçbir kaçış olmazsa, adaylığını yenmek için sadece dört Cumhuriyetçinin ona karşı çıkması gerekir. 

Geçtiğimiz hafta birçok senatör, onun geleceği konusunda endişelerini dile getirdi. Missouri'li Cumhuriyetçi Senatör Josh Hawley geçen perşembe Fox News'e verdiği röportajda, "Bazı Cumhuriyetçi meslektaşlarımdan duyduklarım beni endişelendiriyor," dedi. "Adaylığının tehlikede olabileceğinden endişeleniyorum." Ancak Pazartesi günü komite üyesi olan Maine'li Cumhuriyetçi Senatör Susan Collins'ten destek aldı. Collins, duyurusundan önce potansiyel bir "hayır" oyu olarak görülüyordu ancak Gabbard'ın endişelerine değindiğini ve Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi'nin küçültülmesi vizyonunu paylaştığını söyledi.  

Başkan Trump'ın istihbarat topluluğuna liderlik etme seçimi, 30 Ocak'taki onay duruşmasına girerken en savunmasız adaylardan biri olarak görülüyordu. O sırada, yıllar içinde aldığı bir dizi tartışmalı pozisyon hakkında sorguya çekilmişti. 2017'de Suriye diktatörü Beşar Esad ile görüşme kararı, Ulusal Güvenlik Ajansı muhbiri Edward Snowden'ı affetme yönündeki geçmişteki çabaları, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı hakkındaki yorumları ve Yabancı İstihbarat Gözetim Yasası'nın 702. Bölümü olarak bilinen önemli bir hükümet gözetim yetkisinin yenilenmesine geçmişteki muhalefeti nedeniyle senatörlerden şüpheyle karşılandı. 

Duruşmanın en tartışmalı anları, Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörlerin kendisine Snowden'ı "hain" olarak nitelendirip nitelendirmeyeceği konusunda tekrar tekrar baskı yapması sırasında yaşandı Gabbard, soruyu doğrudan yanıtlamayı reddetti ve her seferinde "Edward Snowden yasayı çiğnedi" diye yanıtladı. Hiçbir zaman onun bir "hain" olduğunu söylemedi ve bir noktada eylemlerini savundu, panele reformlara yol açan "aşırı yasadışı ve anayasaya aykırı programları" ifşa ettiğini söyledi. 2020 başkanlık kampanyası sırasında Gabbard, ABD hükümetinin son derece gizli kitlesel gözetleme programlarıyla ilgili bir yığın bilgiyi sızdıran Snowden'ı affetmeye yemin etti. Snowden, sızıntıdan sonra Hong Kong'a ve daha sonra sürgünde yaşadığı Rusya'ya kaçtı.  

Gabbard senatörlere yaptığı açıklamada, "Onun yayınladığı bilgi ve istihbaratın tamamını veya bunları yapma biçimini desteklemiyorum veya onlarla aynı fikirde değilim." dedi.  Gabbard ayrıca, ABD'nin bir arama emri olmadan yabancı iletişimleri toplamasına izin veren FISA Bölüm 702'ye yönelik eleştirileriyle ilgili endişeleri gidermeye çalıştı. ABD yetkilileri, terörist saldırıları, siber saldırıları ve casusluk faaliyetlerini engellemeye yardımcı olduğu için ulusal güvenliği korumak için bunun hayati önem taşıdığını söylüyor. ABD vatandaşlarının hedef alınmasına izin vermiyor, ancak hedeflenen bir yabancıyla temas halinde olduklarında iletişimleri ele geçirilebiliyor.  

Gabbard, tartışmalı yasayı yürürlükten kaldırmaya çalıştıktan yıllar sonra, geçen haftaki onay oturumunda senatörlere, bunun ulusal güvenlik açısından "temel" olduğunu söyledi.  "Bu olmadan ulusal güvenlik açısından kör olacağımız birçok alan var," dedi. "Amerikalılar'ın medeni özgürlüklerinin korunmasını sağlamak için güvenlik önlemlerinin yanı sıra bu yasa da mevcut olmalı.” Hawaii'li eski kongre üyesi, Ukrayna'daki savaş ve Esad'la yaptığı görüşmeyle ilgili yorumları ve Esad rejiminin sivillere karşı kimyasal silah kullandığına dair şüpheleri nedeniyle de eleştirilere maruz kalmıştı Gabbard, duruşmada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "Ukrayna'daki savaşı başlattığını" kabul etti ve kimyasal silah saldırısına ilişkin şüphelerinin o dönemde kendisine verilen "çelişkili bilgi ve kanıtlara" dayandığını söyledi.