
Fenoreporter Yayın Yönetmeni Erdal Şafak geçirdiği kaza üzerinden yaptığı değerlendirmede dikkat çeken ifadeler kullandı. İşte detaylar..
Fenoreporter Yayın Yönetmeni Erdal Şafak geçirdiği kaza üzerinden yaptığı değerlendirmede dikkat çeken ifadeler kullandı. İşte detaylar..
Kırık Çıkık vakaları neden bu kadar arttı?
Geçen gece yattığım yerden baş ucumdaki sehpaya uzanıp kitap almak isterken birden başım döndü, vücudumun kontrolünü yitirdim ve kendimi yerde buldum
Bende “Vertigo” var. Baş dönmesi hastalığı. Bendeki netameli bir cins. Hiç beklenmedik bir zamanda beyin ile onun kontrol ettiği sinirler arasındaki ilişki birden kopuyor ve kendimi düşmüş buluyorum.
Bazen yerde, bazen sokakta, daha da tehlikelisi bazen yolda.
Bir dakika kadar sonra toparlıyorum ama bazen iş işten geçmiş oluyor: Yara, bere, kanayan dizler, daha kötüsü bazen yaralar, hatta çıkıklar, bir-iki defasında da kırıklar.
Yataktan düştüğümde de öyle oldu. Daha doğrusu, en kötüsü.
Sol omuzum hem çıkmış, hem de 2 kemiği kırılmıştı.
Eşim ve oğlum hemen ambülans çağırdılar.
Beni sedyeye koydular.
Ver elini şehir hastanesi…
---
Gecenin o saatinde, hem de bayram olmasına rağmen hastane ana-baba günü.
“Erişkin Acil”den hastaneye girdik. Gece nöbetinde daha çok yeni mezun veya bir-iki yıllık doktor olan gençler görevlendiriliyor.
Beni aldılar, röntgenimi çektirdiler. Yetinmediler, değişik yönlerden 4 film daha çekilmesini istediler.
Sonunda ameliyat masasına yatırdılar. Bayılttılar. Omuzumdaki çıkığı yerine yerleştirdiler. 2 kırık için de alçı odasında kolumu bedenime yapışacak şekilde sıkı sıkıya bandajlayıp yakıya benzer bir şeyle yapıştırdıktan sonra “Evinize gidip bir ağrı kesici için ve uyuyun. Bir hafta sonrası için de kontrol randevusu alın. Omuzunuzun ameliyat edilip edilmeyeceğine o zaman karar verilecek” dediler.
Kapının önüne çıktık. Tekerlekli iskemleyle. Baktım salon vakit gece yarısına varmış olmasına rağmen lebalep dolu. Elini kıranlar, kolu çıkmış olanlar, ayak bileği, omuzu kırılmış kıvrananlar…
Görevliler, yukarıyı işaret edip, “Siz bir de ameliyat sonunu görseniz. Kalçası kırılmış olanlar, belkemiği çatlamışlar… Siz şanslı sayılırsınız…” dediler.
Hastaneden ayrıldık, dışarıda 3 saat taksi bekledikten sabah saat 05’e doğru eve varabildik…
---
Gelin görün ki, şehir hastanesinden kontrol için randevu almak deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Bırakın randevu almayı, hastanenin ilgili servisinin telefonlarına bile ulaşamıyorsunuz.
Çaresiz olarak bir özel hastanenin ortopedi servisinden randevu aldık.
Günü gelince gittik.
O da ne? O hastanenin ortopedi servisi de tıklım tıklım…
Tekerlekli iskemledekiler, sedyedekiler, koltuk değnekliler, elleri veya bacakları alçıdakiler…
---
Sıram gelince doktor beni odasına aldı. Omuzumu kontrol edip e-devlet’te bulunan filmlerimi inceledikten sonra, bir gelişme olup olmadığını anlamak için yeniden röntgen istedi. Çektirdik.
Ekranından incedi. Hafif bir kaynama var ancak henüz ameliyat olasılığını atlatmış değilsiniz” dedi ve ekledi: “10 gün daha bekleyelim. O zaman bir daha kontrole gelin…”
“Doktor” dedim, “Bir şey sorabilir miyim”
“Buyurun” dedi.
-Kırık-çıkık vakaları neden son zamanlarda bu kadar arttı? Odanızın önü dolu. Şehir hastanesinde de gece yarısında bile servisin önü hastadan geçilmiyordu.
-Hangi hastaneye giderseniz gidin ortopedi servislerinin hastalara bakmaktan başlarını kaldıramadıklarını göreceksiniz.
-Peki, neden?
Derin bir nefes aldı, anlatmaya, daha doğrusu nedenleri saymaya başladı…
---
Bir: Türkiye’de yaşlı nüfusun epey artmış olması.
İki: Bunun sonucu beden gücü zayıflamış, kemik direnci azalmış insanların sayısının on milyonlara ulaşmış olması.
Üç: Yaşlılık sadece kronik hastalıkların ortaya çıkmasıyla kalmıyor; ayrıca yüksek tansiyon, diyabet, kan basıncının inip-çıkması, kan şekerinin fırlayıp düşmesi, baş dönmesi gibi sorunlara da yol açıyor. Bunların herhangi biri düşmek için yeterli.
Dört: İnsanlar pek farkında değil ama yaş ilerledikçe kulaklarda sorun ortaya çıkıyor, bu da denge sorunlarına neden oluyor.
Beş: Hayat pahalılığı nedeniyle insanlar güçlü ve dengeli beslenemiyor. Bu da vücudun direncini neredeyse ayakta duramayacak kadar azaltıyor.
Altı: Hemen tüm kentlerimizde bırakın sokakları, yolları, kaldırımlar bile insana, özellikle de yaşlılara saygıdan yoksun. Kaldırımda yürürken kırık bir parke taşına takılıp düşmeniz olasılığı yüzde 50’nin üstünde.
---
“Bu kadar yeter” dedim doktora ve teşekkür edip çıktım.
Ne demişler; düşmez kalkmaz bir Allah!