
Fenoreporter Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak yayınladığı yeni yazısında dikkat çeken bir analize imza attı.
Fenoreporter Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak yayınladığı yeni yazısında dikkat çeken bir analize imza attı.
İşte Erdal Şafak'ın "Liderlerin İlk Gezilerinin Derin Mi Derin Anlamı" isimli yazısı..
Her devletin yerleşik ve hele günümüzün koşullarında değiştirilmesi veya sapılması halinde bir sürü yere çekilebilecek, çerçevesini aşabilecek diplomasi kuralları var.
Örneğin Türkiye cumhurbaşkanları göreve başladıktan hemen sonra ilk ziyareti KKTC’ye yapıyor. Onu arası pek soğumadan Azerbaycan gezisi izliyor. Üçüncü durak Almanya oluyor. Neden? Çünkü neredeyse 5 milyona ulaşmış Türk yaşıyor orada. Dördüncü ziyaret “Kardeş, dost ve sarsılmaz müttefik” Pakistan’ı işaret ediyor.
Bu arada ilk fırsatta veya en uygun tarihte Beyaz Saray’ı ziyaret etmek için Ankara ile Washington arasında yoğun temaslar yürütülüyor.
Sanıyorum, Türkiye cumhurbaşkanlarının önümüzdeki dönemde öncelikli ziyaret adreslerine Suriye, Irak ve bir ihtimal İran eklenecek. Keşke Yunanistan da eklenebilse…
---
Dediğim gibi, her ülkenin diplomaside mesaj vermeyi amaçlayan öncelikli “İlk ziyaretler” takvimi
Bu.
Bir başka örnek: Almanya’da seçilen cumhurbaşkanı ilk ziyaretlerini programları çoktan ayarlanmış Fransa ve Polonya’ya yapıyor.
Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı ise Almanya ve İngiltere’ye.
Elbette iki ülkenin yeni liderleri de bir an önce Washington’a gitmek için de can atıyorlar.
---
ABD’nin yüz yılı aşkın geleneğine göre, seçilmiş bakanlar ilk yurt dışı gezilerini “Sadık” dostları Kanada ve Meksika’ya yapıyorlar(dı). Görev sürelerinin ilk 100 gününde, hatta bazen göreve başlamadan önce.
Bu 2 ülkeyi şaşmaz bir şekilde ama takvime bağlı olarak sırası değişebilen programla İsrail, İngiltere, onun peşine takılmış bir veya iki NATO ülkesi izliyor(du).
Bu geleneği 2 başkan bozdu: İlk döneminde Donald Trump ve fiyaskoyla biten tek döneminde Joe Biden.
Seyahat etmeyi, ABD dışına çıkmayı pek sevmeyen Trump, ilk döneminde, Beyaz Saray’a yerleştikten 4 ay sonra ilk yurt dışı ziyareti için 3 ülkeyi kapsayan bir program hazırlattı: Suudi Arabistan, İsrail ve Vatikan.
Dikkatinizi çekerim; 3 ülke de kitaplı 3 evrensel dinin “Kalbi” konumundalar: İslamiyet, Musevilik, Hıristiyanlık.
Trump bu 3’lü ziyaretle dünyaya yüce bir mesaj vermeyi, böylece özellikle İslamiyet ile Musevilik arasındaki gerginlikleri azaltmayı hedefliyordu.
Biden ise “Amerika dönüyor” sloganıyla ilk gezi için Avrupa’yı seçti: Önce İngiltere, sonra Brüksel ve bir-iki ülke.
---
Trump ikinci dönemde de ilk ziyaretleri için Ortadoğu’yu, daha doğrusu 3 Körfez ülkesini seçti. 3 nedenden ötürü:
1-İlk gezilerini Kanada ve Meksika’ya yapamazdı; çünkü iki ülkeyle de ABD’nin ilişkileri “Soğuk savaş”a dönüştü.
2-İsrail’e, özellikle de Başbakan Netanyahu’ya bir mesaj vermek istiyordu: “Ortadoğu’da artık ilk önceliğim değilsin!” İsrail’e tek iltiması Suriye’nin yeni yönetimi üzerinden oldu. Ona İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesini tavsiye etti. Dinler mi, öyle bir adımı en azından bugünkü konjentürde atmaya cesaret eder mi; hiç sanmıyorum.
3-Ve nihayet üçüncü mesaj: “Beyler, pamuk eller cebe!”
İşte en verimlisi bu son mesaj oldu. Bölgeden cepleri dolu ayrıldı:
-Suudi Arabistan’la 140 milyar Dolar’lık silah satış anlaşması.
-Katar ile 96 milyar Dolar’lık uçak anlaşması.
-Birleşik Arap Emirlikleri ile 10 yıla yayılan dönemde ABD’de 1,4 triyon Dolar tutarında yatırım anlaşması.
Daha ne olsun?