Ana Sayfa Arama
Ebru Bozcuk'tan Dikkat Çeken Yazı "Belki Yaz Erken Gelir"

Fenoreporter yazarı Ebru Bozcuk son yazısı ile dikkat çekti. 

 

İşte Ebru Bozcuk'un "Belki Yaz Erken Gelir" isimli yazısı.. 

 

Paslı bir çarkın içinde dönüp dururken, etrafımızda  değişen mevsimin, inceliklerin farkına bile varamıyoruz ne yazık ki...

 

Ağır bir yorgunluk, umutsuzluk ve isyan hali dört bir yandan bizi kuşatmışken sevinmeyi unuttuğumuzu hatırlayıveriyoruz. O kas sanki artık bizde çalışmıyor.

 

Bu toprakların makus talihidir diye gelip geçmek istemiyorum. Artık bir şeyler değişmeli çünkü bu memleketin insanları bunu ziyadesiyle hak ediyor.

 

Evet, umutlanma ve neşeli olma halimizi yok ettiler bu ülkede fakat buna izin vermemeliyiz.

 

Haber spikerinin "Haftaya yeni bir soğuk hava dalgası geleceğini ve şiddetli bir fırtına olacağını" söylerken bizim uzun zamandır fırtınalar içinde olduğumuzdan ve içimizin buz kestiğinden haberi bile yok anlaşılan fakat o yaz elbette gelecek. 

 

Hatta belki bu yaz en güzel YAZ olacak.

 

İnsan belli bir yaştan sonra hayatın griye doğru evrildiğinin farkına vararak daha sakin daha durağan bir yaşam istiyor. Çünkü daha fazlasına takatiniz yetmiyor.

Yokuş aşağı indiğinizin farkına vararak manzaranın tadını çıkarmak istiyorsunuz artık.

 

Son zamanlarda trend olan #slowliving denilen yavaş yaşam anlayışı tüm dünyada kabul gören bir hayat şekli.

 

Evet bu ülkede imkansız gibi fakat kendi ruh sağlığımız açısından bunu hayatımıza uygulamak durumundayız.

 

Yavaş yaşam, her şeyi yavaşlatarak hem etrafındaki dünyayı hem de sahip olduğun şeyleri takdir ederek daha dengeli, anlamlı bir hayat yaşamaya karar verdiğin bir hareket.

 

Durmanın, rehavetin tadına varabilmek. Arzuların, hırsların sona erdiği, kendine öncelik verdiğin hedonist bir eylem planı da diyebiliriz belki de...

 

İstemediğin hiç bir şeyi yapmamak, sevdiğin şeylere odaklanmak. Mesela bir fincan kahvenin uzun uzun keyfine varabilmek.

 

Geçici olduğunu hatırladığımız bu dünyada kimseyle didişecek ya da kimsenin eski travmalarını iyileştirecek kadar uzun zamanımız yok esasında.

 

Anlaşılmayı beklemeden sadece anlaşılabilir olduğunuz insanlara sarılmak aslolan.

 

Baharla size gülümseyen  portakal çiçeğinin kokusunu uzun uzun içinize çekebilmek mesela.

 

Kolunuza konan bir uğur böceğinin uçmasını sabırla bekleyebilmek

 

"Bu da geçer ya hu" nun huzurlu limanına sığınabilmek

 

Kendi yolunda kimseyle cebelleşmeden su gibi akabilmek

 

Etrafımızda böylesine edilgen bir dil varken tüm bunları becerebilmek HAYAT GUSTOLUĞU istiyor elbette.

 

Bunlar asla hayattan kaçış değil , aksine hayatı sevmekle ilgili bir karar.

 

Dünyaya bir kere geldiğimizi ve kendimize bu özeni sadece bizim gösterebileceğimizi ortaya koyan bir algı bu.

 

Şair Ayten MUTLU bu hali ne güzel ifade etmiştir.

 

"Tek başına bile kalsan yorgun kalabalıkta

Bilmek haklı olduğunu uzun bir kavgada ve anlamak ki sevmek ilk ılık esintiye çiçeklerini açan erik ağacı gibi kuşkusuz ve kaygısız.

Yüreğini serivermek hayata".

 

Ayaza inat çiçeklerini açıvermek ve tıpkı Nazım'ın dediği gibi "Sırf yaşamak yanı ağır bastığından" yaşayabilmek... 

 

Usulca, incelikle ve her şeyden önemlisi umutla yaşayabilmek. 

 

Yaralarımızın öyle kolay kabuk bağlamadığını ve ne yazık ki hayatın buna pek izin vermediğini artık çok iyi bildiğimiz demlerdeyiz fakat korkmamak lazım.

 

Her durumda artık onları nasıl saracağımızı pek iyi öğrendik sanki.

 

Gittiğimiz her şehir kucaklamayabilir bizi fakat bilirsin ki seni sarıp sarmalayacak, seninle sohbetler edecek bir evin vardır orada.

 

Gidenlerin gülüşleri aklına düşer belki de, kimsenin sesini unutamazsın belki fakat ne olursa olsun öfkeye yenik düşmezsin.

 

Tertemiz bir sayfa hep vardır kalbinde...

 

Gün konuşarak doğar, gece sessizlikle batar.

 

Dedim ya belki yaz bile erken gelir. İyiliğin şelalesi coşar, umudun balkonundaki saksılardan taşar.

 

Begonviller canhıraş açar, fesleğenler geceye büyülü kokular bırakır,hanımelleri onlarla yarış eder.

 

Her sabah yürüyüşünde insanların önemsiz bulduğu o küçük anlardan birine rastlarsın yol kenarında ve inceden gülümsersin. Tabii bütün bu anın sihrini anlayabilmek için basit ve açık bir kalbe sahip olunması gerektiğini de düşünmeden edemezsin.

 

Sonra bir bakmışsın ki sol yanın da gülümser ve sen buna hiç şaşırmazsın.

 

Kötülükleri unutur, koca bir ağacın gövdesine sarılıp "İYİ Kİ YAŞIYORUM" deyiverirsin.

 

Kimbilir belki de bu yaz erken gelir ne dersiniz?...

 

Ebru BOZCUK

Nisan /2025