
Fenoreporter yazarı Ebru Bozcuk "Kadın Kanatlanırsa" yazısıyla dikkat çekti. İşte detaylar..
Fenoreporter yazarı Ebru Bozcuk "Kadın Kanatlanırsa" yazısıyla dikkat çekti. İşte detaylar..
KADIN KANATLANIRSA
Dört bir yandan, baskın bir erkek diliyle kuşatılmış vaziyetteyiz.
Biz kadınlar çok küçük yaşlardan itibaren o dille şekilleniyoruz esasında.
Hatta çoğu kez kendi hemcinslerimize dahi onların gözüyle bakıyor,onların diliyle konuşmaya başlıyoruz.
"Niye o taytı giymiş ki?", "Bu dekolte fazla değil mi sence de?", "Aman o da boşanmasaymış" ya da "Dul bir kadın bu kadar gezer mi yahu" diyen bir kadın güruhun varlığı da yok değil.
Bu dünyada en çok konuşulan dil ne İngilizce, ne Fransızca ne de İspanyolca…Bence o dil ERKEK DİLİ…
İşte bu kadın bakışının sebebi, o erkek diliyle büyütülmüş olmamız ki o dilin bu topraklarda ne kadar baskın olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Kendimize sürekli olarak bir şekil düzen verme telaşındayız.İstediğimiz gibi giyinemiyoruz bile.
"O ne der,bu ne der" sorgulamaları içinde hep bir otokontrol hali hasıl.
Yalnız yaşıyorsak eğer, komşularımıza bile bir yaranma hali içindeyiz. “Aman laf söz olmasın” telaşı bizi kıskacına alıveriyor.
Yeri geliyor kariyer hırslarımızı rafa kaldırıyoruz.Aynı işi yapıp, onlar kadar kazanmamayı içselleştiriyoruz.
Her türlü şiddeti, onların doğası kabul edip sinirlendirmemeye çalışıyoruz.
“Erkeğin elinin kiridir” safsatasıyla şekillenen bilinç altımızla aldatılmayı bile affediyoruz.
İlişmeden ve susarak, bir çıkmazın içine sıkışıp, yaşayıp gidiyoruz.
Okuduğum bir makalede muhabbet kuşlarının uçup gitmesini engellemek için kanatlarında birkaç tüyü yolduklarını öğrendiğimde içim derinden sızlamıştı.
Oysa onlar hem muhabbet edip hem de maviliklere havalanmak için yaratılmışlardı.
İşte biz kızların da kanatlarındaki tüyleri küçücükken kopartıveriyorlar.Oysa bıraksalar o kanatlarla nerelere uçacaklar fakat imkanı yok. Çünkü onların en korktukları şey özgür bir kadının varlığı…
Kadın dediğin dizini kırıp oturmalı onlar için.
Her kız çocuğunun geçmişinde o tüyün kopartıldığı ilk güne dair muhakkak bir travması vardır.
Havalanmayalım diye kendimize olan güvenimizi bir çırpıda alıveriyorlar.
Sadece erkekler ve sınırsız iktidarları değil,içindeki erkek diline adapte olmuş kadınlar da öyle.
Bu ülkede “Erkektir,elinin kiridir”, “Erkektir yapar” , “Erkek adam ağlamaz” sözleriyle büyümedik mi,dimağımız bu sözlerle şekillenmedi mi bizim?...
Ne yazık ki bu dil zamanla kendimize bile gölge olmaya başlıyor esasında.
Neden her şeyde erkekler bilirkişi vaziyette ?
Kürtaj olup olmayacağımıza bile onlar karar veriyor.
Siyasi erk tamamen erkeklerin tekelinde.Meclisde,yerel yönetimlerde kadınlar neden bu kadar az?
Şirket CEO ları neden hep erkek?
Neden açık oturumlarda bilgiçlik taslayan bir dille konuşanlar hep erkek güruh?
Başımıza gelenlerle nasıl baş edeceğimizi neden hep erkekler anlatıyor bize?
Neden kadınlar hep bir bahane,hep bir özür,hep bir açık konusu ediliyor?...
Neden trafik lambalarındaki yeşil ışık üzerinde bile adam simgesi var,ben geçemeyecek miyim yani o ışıkta?
Tüm bu dayatmaların altında yorgun,bıkkın ve mücadele etmekten tükenmiş bir kadın topluluğu mevcut.
O yüzden canım kızkardeşlerim,oğlunuzu “Ağam,paşam,aslanım” diye yetiştirmeyiniz lütfen.
Onlar da ev işlerine yardımcı olsun,su istediğiniz kişi hep kızınız olmasın.Onlar da ağlayarak duygularını ifade edebilsin.
O masum kız çocuklarının bembeyaz uçuş uçuş kanatlarına ilk darbeyi siz vurmayın çünkü ileride hangi zaman olursa olsun zaten çok darbe alacak yavrucak.
Her durumda bu ülke kolektif bir mutsuzluğun içinde olmak için şahane bir yer.
Sosyal huzursuzluk,adaletin bir türlü işlemeyişi,ekonomik güvensizlik ve siyasi kutuplaşma her yanımızı sarmış durumda.
Toplumsal bir kayıtsızlık hali almış başını gidiyor.Artan suç oranları ve buna inat cezasızlık süreci de işin cabası.
Kültürel yozlaşma ve ahlaki çöküş akıl sır erdirilecek gibi değil.
Tüm bunların üstüne bir de kadın olmak eklenince katlanarak artan bir mutsuzluk hali ortada.
Hep söylüyorum,bu topraklarda kadın olmak zor zanaat…
Geçenlerde dinlediğim bir habere göre,Türkiye’de yalnız yaşama oranı son on yılda
% 70 artmış.En çok da boşanma dolayısıyla yalnız yaşayan bireyler bunlar.
Özellikle kadınlar artık mutsuzluğun içinde debelenmek istemiyor ve maddi gücü de müsaitse babaevine dönmüyor.
Artık kız çocukları da üniversite sonrasında ailesinin maddi durumuna göre ya da kirasını karşılayabilecek bir iş bulabildiği vakit kendi bireyselliğini yaşamak istiyor fakat kiralardaki anlamsız artışlarla kadının bu hamlesi de bir hayli zorlaştı doğrusu.
Tek istenilen o baskın erkek dilinden kurtulabilmek…
Tüm bunlara dayanarak artık erkeklere “ARSLANSIN,KAPLANSIN” demeyi bırakalım .
Nihayetinde ormanda yaşamıyoruz ve hepimiz sadece İNSANIZ…
Önce burada bir eşitlenelim,burada aynı hizada buluşalım.
Doğduğumuzda bizim kanadımız böyle değildi.Bütün tüylerimiz tamdı ve uçmaya hazırdık.Kirletmeyin,yormayın artık o kanatları.
İşte bu yüzden kadınlığın da erkekliğin de önüne önce insanlığı koymak gerek.
Tüm kadınlar için daha adil,daha özgür ve kanatlanıp uçacağı günler dileğiyle…
Ebru BOZCUK