
Fenoreporter Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak kaleme aldığı yeni yazısında Srebrenitsa Katliamı'nın yıldönümü için geçmişte yaptığı Srebrenitsa ziyaretinden izlenimlerini paylaşırken dikkat çeken ifadeler kullandı.
Fenoreporter Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak kaleme aldığı yeni yazısında Srebrenitsa Katliamı'nın yıldönümü için geçmişte yaptığı Srebrenitsa ziyaretinden izlenimlerini paylaşırken dikkat çeken ifadeler kullandı.
İşte Erdal Şafak'ın o yazısı..
Önemli bir yıldönümü nedeniyle Osmanlı’nın mirasının İngiltere ile Fransa arasında paylaşıldığı Sykes-Picot gizli anlaşmasıyla ilgili yazımın ikinci bölümünü bir hafta erteliyorum…
---
Bundan 30 yıl önce bugünlerde, Avrupa’nın göbeğinde, Boşnaklar’ı korumakla görevli Avrupalı barış gücü askerlerinin gözü önünde 10 bini aşkın sivil Sırp milisler tarafından öldürüldü. Genç-yaşlı demeden... Boşnak kenti Srebrenitsa’da.
Bir katliam…
Bir etnik temizlik…
Bir soykırım…
---
Srebnenitsa, Avrupa topraklarında İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanmış en büyük, en korkunç soykırım oldu.
1992’de başlayan Yugoslavya iç savaşında 3 yıl boyunca kuşatma altında tutulan Srebrenitsa, Birleşmiş Milletler tarafından koruma altındaki bölge ilan edilmesine rağmen, 1995 Temmuz’unda Ratko Mladiç komutasındaki Sırp milislerin saldırısına uğradı. Birkaç gün içinde 10 bin dolayında silah tutabilecek Boşnak katledildi. Cesetleri toplu mezarlara atıldı.
Sırplar soykırımı gizlemek için daha sonra cesetleri çıkardılar, makinelerde öğüttüler., başka yerlerdeki toplu mezarlara naklettiler. Bugüne kadar 9 bin kadar kurbanın kimlik teşhisi yapılabildi.
Srebrenitsa kurbanlarını anma törenlerinden birine, 15 yıl önce, 2010’da ben de katıldım. O tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte. İşte izlenimlerim…
---
Daha 15 yıl önce aynı ırktan gelen halkların sırf din farklılıkları nedeniyle birbirlerini katlettikleri coğrafyadayım. Saraybosna'da, Belgrad'da, Sancak'ta, Yenipazar'da.
Ve hepsinden önemlisi, hepsinden önceliklisi Srebrenitsa'da.
Hayatımda çok yer gördüm ama böyle bir yer ne gördüm, herhalde bundan sonra da ne de göreceğim.
Ben hayatımda çok mezarlık gezdim ama böyle bir mezar kent ne gördüm, herhalde bundan sonra da ne de göreceğim. (Not: Elbette antik çağ kalıntısı mezar kentler var ama kastım onlar değil. )
Ölülerin rüyalarda, dirilerin anılarda yaşadığı bir yer Srebrenitsa.
Ölülerin dirilerden daha diri, dirilerin ölülerden daha ölü olduğu bir yer Srebrenitsa.
Ölülerin geceleri evlerde, dirilerin gündüzleri mezarlarda dolaştığı bir yer Srebrenitsa.
Ölü canların, diri hayaletlerin iç içe yaşadıkları bir yer Srebrenitsa.
Hayat ile ölüm arasındaki çizginin kaybolduğu bir yer Srebrenitsa.
Hayatımda çok yer gördüm ama böyle sadece ölüm kokan bir yer ne gördüm, herhalde bundan sonra da ne de göreceğim.
Katledilenlerin yer altında, katledenlerin ise yer üstünde kayıp olduğu bir diyar Srebrenitsa.
15 yıl önce, 11 Temmuz 1995'te BM Gücü'ne bağlı Hollanda birliğinin korumasındaki Srebrenitsa'ya Ratko Mladiç komutasındaki Sırp milisler saldırdı. Hollanda birliği eski bir akü fabrikasında üslenmişti. Kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk binlerce, onbinlerce sivil Hollanda üssüne sığındı. Mladiç kuşattı, ültimatomu verdi. Hollanda birliğinin komutanı boyun eğdi: Kadınların, çocukların ve çok yaşlıların Bosna-Hersek'in o tarihteki kurtarılmış bölgelerine nakilleri karşılığı eli silah tutma yaşındaki (15-70) erkekler Mladiç'in insafına terk edilecekti.
Şimdi müzeye dönüştürülmüş o akü fabrikasında gösterilen katliam belgesellerinde Mladiç, "Burada tek Müslüman kalmayacak" diye haykırıyor. Sesi müzenin kalın duvarlarını delip, tam karşısındaki uçsuz-bucaksız Srebrenitsa kurbanlarının mezarlığında yankılanıyor.
8.364 kabire dün 775'inin daha eklendiği Srebrenitsa'dan geliyorum.
Toplu mezarlarda 2 bini aşkın anonim kurbanın huzura kavuşmak için sabırla keşfedilmeyi beklediği Srebrenitsa'dan geliyorum.
Kayıpları Arama Uluslararası Komisyonu'nun Saraybosna'daki depolarında DNA testiyle kimliklerine kavuşmak için sabırsızlanan binlerce, binlerce kemiğin yığılı durduğu Srebrenitsa'dan geliyorum.
Hayatım artık asla Srebrenitsa ziyareti öncesi gibi olmayacak...