
Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nde yaz döneminde suların çekilmesi sonucu yeni adalar, adacıklar ve kara parçaları ortaya çıktı.
Kış ve bahar dönemindeki yetersiz yağışlar, kuraklık, bilinçsiz tarımsal sulama, buharlaşma kayıpları gibi birçok nedenle su seviyesi giderek düşen ve kıyılarında onlarca metre çekilme yaşanan Beyşehir Gölünde faaliyet gösteren tekneler de seferlerinde sıkıntı yaşamaya başladı. Göl sularının sığlaşması nedeniyle sığ sularda beslenen su kuşlarının ve balıkçılların da akın ettiği gölde yaşanan son tablo görenleri hüzünlendirirken, yaşanan durum dronla havadan da görüntülendi.
Beyşehir Gölü ve Adaları adlı kitabın da yazarı olan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Beyşehir Gölü’nün sularının son günlerde kıyıdan son derece çekildiğini vurgulayarak, "Kıyıdan neredeyse bazı bölgelerde 100-150 metre geriye doğru çekildiği görülüyor. Sadece çekilme değil, gölün yüzeyinde de, kenarlarda ve kıyılarda büyük otlanmanın meydana geldiği görülüyor. Aynı zamanda gölün ekolojik dengesindeki bu değişimle, gölde yeni adacıkların, kara parçacıklarının meydana çıktığını da kıyıdan gözlemlemek mümkün" dedi.
Beyşehir Gölü’nün su seviyeleri ile ilgili tarihi kaynaklarda çok eskiden beri bazı verilere ulaşmanın mümkün olduğunu, gölün durumu ile ilgili Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden itibaren bazı kayıtlara ulaşabildiklerinin altını çizen Prof. Dr. Muşmal, "Gölle ilgili 1905 yılından itibaren resmi kurumlar kanalıyla gölün seviyesi ile ilgili ölçümleri gözlemlemek mümkün. Biz tabii Beyşehir Gölü kıyısında yaşıyoruz. Beyşehir Gölünün etrafında yaşayan insanlar, yıllardır, asırlardır, bu gölün durumu ile ilgili gözlemleri kendileri de yapabiliyor" ifadelerine yer verdi. Beyşehir Gölünün meteorolojik bir döngüye sahip olduğunu, halk arasında da bununla ilgili anlatımları bulmanın mümkün olduğunu aktaran Prof. Dr. Muşmal, gölün yıllar itibariyle zaman zaman geri çekilip zaman zaman da taşkın kotuna ulaşabildiğini vurguladı.
"En düşük seviyeye ulaştı" uyarısı
Ancak, özellikle 1927 yılından itibaren tarihi kaynaklarda yapılan ölçümlerle ortaya konulan verilerde de bunun görülebileceğini, 1993 yılına kadar süren çekilme evresinde gölün tarihteki ölçülebilen dönemde en düşük seviyeye ulaştığının görüldüğüne dikkati çeken Muşmal, şöyle devam etti:
"Yani 1121 işletme kotunun altına biz 1120,85 santimetre ile hem o dönemde basında da gündem olmuş Beyşehir Gölünün çekildiğini görebiliyoruz. Şimdi ne yazık ki tarihi süreç içerisinde yapılan gözlemlerde Beyşehir Gölünün zaman zaman geri çekilip taşması ölçümlerinden günümüze gelindiğinde, 2013 yılından itibaren gölde yaşanan çekilmelerin artık zirveye ulaştığı görülüyor."
"Gölün yüzeyinde, kıyılarda büyük otlanmalar oldu"
Prof. Dr. Muşmal, sadece çekilme değil, gölün yüzeyinde, kenarlarda ve kıyılarda büyük otlanmaların meydana geldiğinin görüldüğünü kaydederek, "Aynı zamanda gölün ekolojik dengesindeki bu değişim, gölde yeni adacıkların, kara parçacıklarının meydana çıktığını da kıyıdan gözlemlemek mümkün. Beyşehir Gölünde özellikle bizim de Beyşehir Gölü adalarında hayat isimli çalışmamızda da ortaya koyduğumuz gibi, bilim adamlarının, akademisyenlerin gölle ilgili çalışan farklı disiplinlerdeki bilim adamlarının yapmış olduğu çalışmalarda, coğrafyacıların, jeologların, fizikçilerin, biyologların gölün adaları ile ilgili dökümler yaptıklarını ve bununla ilgili veriler verdiklerini görüyoruz. Beyşehir Gölünün 30’un üzerinde adası bulunduğu kaynaklarda ifade edilir. Nitekim bugün, bizler de göl kıyısında bu adaların önemli bir kısmını gözlemlememiz mümkün. Beyşehir Gölündeki adaların sayılarının zaman zaman değişikliğe uğradığı görülüyor. Çünkü göl suyu çekildiğinde yeni adacıklar meydana çıkıyor. Günümüzde de göl o kadar bir çekilme gösterdi ki, artık kıyılarda yeni adalar, adacıklar, kara parçaları çıkmaya başladı. Bununla birlikte aynı zamanda özellikle balıkçılların suyun çekilmesiyle birlikte bir artış gösterdiği, kuş popülasyonunda bir artış yaşandığı görülüyor. Bu da aslında suyun çekilmesinin sonucunda balıkçılların sığ alanlarda daha kolay beslenebilmeleri ve yaşamlarını devam ettirebilmelerine imkan veren bir oluşum olduğu için balıkçıllarda bu dönemde popülasyonunda ciddi artış gözlemlendi. Şimdi biz ne yazık ki, son yüzyılda, tarihi kayıtlara bakıldığında Beyşehir Gölünün en düşük seviyeye ulaştığını söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.
"Gölün kaynakları da kurudu, gölün tabanı balçıkla doldu"
Tarih boyunca yüz yıllık gözlemlerde, özellikle 1905’ten itibaren günümüze kadar süren 120 yıllık gözlem sonucunda Beyşehir Gölünün işletme kotunun altında bir seviyeye ulaştığının görüldüğüne işaret eden Muşmal, şunları kaydetti:
"Bunun tabii çeşitli sebepleri var, ne yazık ki meteorolojik döngülerin etkisi altında bulunan Beyşehir Gölü kuraklığın, yağış azlığının kilometrekareye, metrekareye düşen yağış miktarının azalmasının elbette ki bir sonucu var. Ancak, bununla birlikte göle ulaşan kaynakların bir kısmının da kuruması ve kaynakların göle ulaşamaması çeşitli sebeplerle gölün beslenme kaynaklarının kuruduğunu da gösteriyor. Aslında vahim olan kısım ise Beyşehir Gölünün tabanının balçıkla dolu olması. Gölün tabanında bir dolma meydana geldiği için artık gölde yeterli su miktarı yok. Gölde artık kayıklar, tekneler işleyemez hale geldi. Özellikle çarkları gölde yaşanan otlanma nedeniyle sürekli dolduğu için seferde zorluklar yaşanıyor. 50 metreye 100 metreye bir çarklarını temizlemek zorunda kalıyorlar. Büyük tekneler ise gölün kıyısına asla yanaşamıyor. Eski yıllarda Beyşehir Gölü geri çekiliyor ama 5-6 yıl sonra çekildiği alana yeniden geliyordu. Ama artık korkarım ki Beyşehir Gölü çekilmeye başladı, belki bir daha geri dönmeyecek. Beyşehir Gölünü büyük tehlikeler bekliyor. Bununla ilgili bilim adamlarının yapmış olduğu değerlendirmelerde Beyşehir Gölünün 2040’lı, 2050’li yıllarda tamamen kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ile ilgili yayımları görebiliyoruz. Ekolojik dengeye insan müdahalesinin başladığı tarihten itibaren gölde ciddi sorunlar ortaya çıkmış. Bununla ilgili olarak kısa vadede, orta vadede, uzun vadede eylem planları ortaya koyarak, Beyşehir Gölünün ekolojik dengesinin yeniden eski seviyeye getirilmesi için çalışmalar yapılması gerekiyor. Bu manada da özellikle bilim adamlarının ve devletimizin ilgili kurumlarının Beyşehir Gölünü masaya yatırarak sorunları ile ilgili analizler ve çözüm önerileri ortaya koymaları ve kısa vadede müdahale etmeleri gerekiyor."
Kış ve bahar dönemindeki yetersiz yağışlar, kuraklık, bilinçsiz tarımsal sulama, buharlaşma kayıpları gibi birçok nedenle su seviyesi giderek düşen ve kıyılarında onlarca metre çekilme yaşanan Beyşehir Gölünde faaliyet gösteren tekneler de seferlerinde sıkıntı yaşamaya başladı. Göl sularının sığlaşması nedeniyle sığ sularda beslenen su kuşlarının ve balıkçılların da akın ettiği gölde yaşanan son tablo görenleri hüzünlendirirken, yaşanan durum dronla havadan da görüntülendi.
Beyşehir Gölü ve Adaları adlı kitabın da yazarı olan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Beyşehir Gölü’nün sularının son günlerde kıyıdan son derece çekildiğini vurgulayarak, "Kıyıdan neredeyse bazı bölgelerde 100-150 metre geriye doğru çekildiği görülüyor. Sadece çekilme değil, gölün yüzeyinde de, kenarlarda ve kıyılarda büyük otlanmanın meydana geldiği görülüyor. Aynı zamanda gölün ekolojik dengesindeki bu değişimle, gölde yeni adacıkların, kara parçacıklarının meydana çıktığını da kıyıdan gözlemlemek mümkün" dedi.
Beyşehir Gölü’nün su seviyeleri ile ilgili tarihi kaynaklarda çok eskiden beri bazı verilere ulaşmanın mümkün olduğunu, gölün durumu ile ilgili Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden itibaren bazı kayıtlara ulaşabildiklerinin altını çizen Prof. Dr. Muşmal, "Gölle ilgili 1905 yılından itibaren resmi kurumlar kanalıyla gölün seviyesi ile ilgili ölçümleri gözlemlemek mümkün. Biz tabii Beyşehir Gölü kıyısında yaşıyoruz. Beyşehir Gölünün etrafında yaşayan insanlar, yıllardır, asırlardır, bu gölün durumu ile ilgili gözlemleri kendileri de yapabiliyor" ifadelerine yer verdi. Beyşehir Gölünün meteorolojik bir döngüye sahip olduğunu, halk arasında da bununla ilgili anlatımları bulmanın mümkün olduğunu aktaran Prof. Dr. Muşmal, gölün yıllar itibariyle zaman zaman geri çekilip zaman zaman da taşkın kotuna ulaşabildiğini vurguladı.
"En düşük seviyeye ulaştı" uyarısı
Ancak, özellikle 1927 yılından itibaren tarihi kaynaklarda yapılan ölçümlerle ortaya konulan verilerde de bunun görülebileceğini, 1993 yılına kadar süren çekilme evresinde gölün tarihteki ölçülebilen dönemde en düşük seviyeye ulaştığının görüldüğüne dikkati çeken Muşmal, şöyle devam etti:
"Yani 1121 işletme kotunun altına biz 1120,85 santimetre ile hem o dönemde basında da gündem olmuş Beyşehir Gölünün çekildiğini görebiliyoruz. Şimdi ne yazık ki tarihi süreç içerisinde yapılan gözlemlerde Beyşehir Gölünün zaman zaman geri çekilip taşması ölçümlerinden günümüze gelindiğinde, 2013 yılından itibaren gölde yaşanan çekilmelerin artık zirveye ulaştığı görülüyor."
"Gölün yüzeyinde, kıyılarda büyük otlanmalar oldu"
Prof. Dr. Muşmal, sadece çekilme değil, gölün yüzeyinde, kenarlarda ve kıyılarda büyük otlanmaların meydana geldiğinin görüldüğünü kaydederek, "Aynı zamanda gölün ekolojik dengesindeki bu değişim, gölde yeni adacıkların, kara parçacıklarının meydana çıktığını da kıyıdan gözlemlemek mümkün. Beyşehir Gölünde özellikle bizim de Beyşehir Gölü adalarında hayat isimli çalışmamızda da ortaya koyduğumuz gibi, bilim adamlarının, akademisyenlerin gölle ilgili çalışan farklı disiplinlerdeki bilim adamlarının yapmış olduğu çalışmalarda, coğrafyacıların, jeologların, fizikçilerin, biyologların gölün adaları ile ilgili dökümler yaptıklarını ve bununla ilgili veriler verdiklerini görüyoruz. Beyşehir Gölünün 30’un üzerinde adası bulunduğu kaynaklarda ifade edilir. Nitekim bugün, bizler de göl kıyısında bu adaların önemli bir kısmını gözlemlememiz mümkün. Beyşehir Gölündeki adaların sayılarının zaman zaman değişikliğe uğradığı görülüyor. Çünkü göl suyu çekildiğinde yeni adacıklar meydana çıkıyor. Günümüzde de göl o kadar bir çekilme gösterdi ki, artık kıyılarda yeni adalar, adacıklar, kara parçaları çıkmaya başladı. Bununla birlikte aynı zamanda özellikle balıkçılların suyun çekilmesiyle birlikte bir artış gösterdiği, kuş popülasyonunda bir artış yaşandığı görülüyor. Bu da aslında suyun çekilmesinin sonucunda balıkçılların sığ alanlarda daha kolay beslenebilmeleri ve yaşamlarını devam ettirebilmelerine imkan veren bir oluşum olduğu için balıkçıllarda bu dönemde popülasyonunda ciddi artış gözlemlendi. Şimdi biz ne yazık ki, son yüzyılda, tarihi kayıtlara bakıldığında Beyşehir Gölünün en düşük seviyeye ulaştığını söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.
"Gölün kaynakları da kurudu, gölün tabanı balçıkla doldu"
Tarih boyunca yüz yıllık gözlemlerde, özellikle 1905’ten itibaren günümüze kadar süren 120 yıllık gözlem sonucunda Beyşehir Gölünün işletme kotunun altında bir seviyeye ulaştığının görüldüğüne işaret eden Muşmal, şunları kaydetti:
"Bunun tabii çeşitli sebepleri var, ne yazık ki meteorolojik döngülerin etkisi altında bulunan Beyşehir Gölü kuraklığın, yağış azlığının kilometrekareye, metrekareye düşen yağış miktarının azalmasının elbette ki bir sonucu var. Ancak, bununla birlikte göle ulaşan kaynakların bir kısmının da kuruması ve kaynakların göle ulaşamaması çeşitli sebeplerle gölün beslenme kaynaklarının kuruduğunu da gösteriyor. Aslında vahim olan kısım ise Beyşehir Gölünün tabanının balçıkla dolu olması. Gölün tabanında bir dolma meydana geldiği için artık gölde yeterli su miktarı yok. Gölde artık kayıklar, tekneler işleyemez hale geldi. Özellikle çarkları gölde yaşanan otlanma nedeniyle sürekli dolduğu için seferde zorluklar yaşanıyor. 50 metreye 100 metreye bir çarklarını temizlemek zorunda kalıyorlar. Büyük tekneler ise gölün kıyısına asla yanaşamıyor. Eski yıllarda Beyşehir Gölü geri çekiliyor ama 5-6 yıl sonra çekildiği alana yeniden geliyordu. Ama artık korkarım ki Beyşehir Gölü çekilmeye başladı, belki bir daha geri dönmeyecek. Beyşehir Gölünü büyük tehlikeler bekliyor. Bununla ilgili bilim adamlarının yapmış olduğu değerlendirmelerde Beyşehir Gölünün 2040’lı, 2050’li yıllarda tamamen kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ile ilgili yayımları görebiliyoruz. Ekolojik dengeye insan müdahalesinin başladığı tarihten itibaren gölde ciddi sorunlar ortaya çıkmış. Bununla ilgili olarak kısa vadede, orta vadede, uzun vadede eylem planları ortaya koyarak, Beyşehir Gölünün ekolojik dengesinin yeniden eski seviyeye getirilmesi için çalışmalar yapılması gerekiyor. Bu manada da özellikle bilim adamlarının ve devletimizin ilgili kurumlarının Beyşehir Gölünü masaya yatırarak sorunları ile ilgili analizler ve çözüm önerileri ortaya koymaları ve kısa vadede müdahale etmeleri gerekiyor."

İhlas Haber Ajanası
Fenoreporter’deki bu bölümde, İhlas Haber Ajansı (İHA) tarafından sağlanan haberler, herhangi bir editoryal müdahale olmaksızın doğrudan ajans kanallarından iletildiği şekliyle yayınlanmaktadır. Bu alanda yer alan tüm haberlerin hukuki sorumluluğu, haberi ileten ajanslara aittir.