Ergen Tersliğinin Nedenleri!
21. Yüzyılda 20’li yaşlardaki çoğu insanın genel sorunlarından reddetmek, olumsuzlamak, benzer olmaktan kaçınmak, teorik olan güzellemelere sahip olmayı istemek, arzuladığını elde etme serbestliğinin olduğunu sanmak, Dünya yüzeyindeki gerçeklerin kısıtlı olduğunu sanmak, gerçeklerin düşünsel veya arzulanan gerçeklere uymadığını bilmemek ergenlerin olduğu gibi çoğu insanın da başlıca sorunlarındandır.
İnsan yaşantısının sınırlı, koşullu ve nedensel olduğunu bilmemek başlı başına bir sorundur ve bu sorunun kaynağı anne, baba, kardeş, devlet, Hayat, Varoluş veya Tanrı değildir. Bunlar insandaki memnuniyetsizliklerin genel sebebi de değildir, çünkü; beyin sağlığı yerinde olan her insan bilgiye sahiptir, aklı vardır, düşünebilir, doğru ile yanlışı ayırt edebilir ve seçimlerini yapabilir. Genel olarak öğrenebilen ve seçimlerini yapabilen insan kendi yaşantısından sorumludur. Kendi yaşantısından sorumlu olduğunu anlayan insan da başkalarını suçlamak yerine kişisel mücadelesini gerçekleştirir, kişisel yaşantısını geliştirir ve düzene sokmaya çalışır; bu, insanın var olma sorumluluklarındandır, var olmaktan yani etkin olmaktan gelir. Yaşamak bir seçim değildir; Tanrısal bir itilimdir ve etkin olmak olarak insanda görünür, dürtü ve içgüdü ile devinip, zihnin ve bedenin tümünü etkiler.
Ergenlikteki genel sorunları oluşturan sebepler şunlardır;
-Sahip olunan gerçek ile sahip olmayı istenilen gerçeğin uyuşmazlığıdır; genel huzursuzluk, şikayet etmek, reddetmek gibi zihinsel durumlar ortaya çıkartır. Böyle bir durumdaki insana yapılan irşattan sonra kişide bir değişiklik olmuyorsa “Sen Bilirsin” demeyi bilmek kişiyi zihinsel olarak serbest bırakmak olur.
- Sahip olunan farkındalık ile çevrede hissedilen Zaman arasındaki sıkışma ve bu sıkışmadan hissedilen Daralma hissidir. Daralma Hissi; Farkındalık ve isteklerin şu an ile uyuşmamasından kaynaklanan histir veya şu anki gerçeğin, istekten uyanmış gerçekler ile karşı karşıya olmasından kaynaklanan histir.
-Günümüzde düşünce ve inanç kitaplarında; İnsanın Kökü, İnsan Nedir ve İnsan Ne İle Yaşar sorularına verilen cevapları kişinin kendisinde ve gündelik yaşantısında bulamaması ve eşleşememesidir. Üstüne üstlük bir de kişide bozuk veya çürümüş bilgi varsa, yanlış algı ve bozucu hisler uyanırdır ki daha da zorlanan bir insan ortaya çıkartır. Bunun çözümü de bozuk veya çürümüş bilgileri bulmak, yanlış hisleri uyandıran ve algıyı çarpıtan bozuk ve çürümüş bilgileri, tanımlarını, yorumunu ve tahayyüllerini değiştirmektir.
Huzurlu bir yaşamın koşulları olan işbirliği, uyumluluk ve dayanışmanın ortaya çıkması sahip olunan gerçeğin farkında olmak, yaşamsal gerçekleri kabul etmek ve insanın çevresi ile barışması ile ortaya çıkar. İnsanın çevresi ile barışması, çevresini anlaması ve çevresi ile işbirliği, uyum ve dayanışma içerisinde olmasının yollarından biri kişisel yargılarını (Bozuk ve çürümüş bilgiler) düzenlemek ve gerekiyorsa yenilemektir.
Kişisel yargılar; insanın kendisinin dışında olan veya nesnel/somut olan bir şey değildir, kişisel soyutluluk ve kişisel zihin alanı içerisindedir, kelimeler, yorumlar ve betimlemeler ile olur. Sorunlu ergenler için gerekli olduğunu düşündüğüm ve huzursuzluk yaşayan insanlarda ilk önce değişmesi veya düzeltilmesi gereken kişisel yargı unsurları şunlardır; Arkadaş, Kardeş, Anne, Baba, Devlet, Hayat, Varoluş ve Tanrı’dır. Bu unsurlar hakkında güzelleme veya teveccüh ile yazılmış ve benimsenmiş olan cümleler, yorumlar ve betimlemeler zihinsel yargıları değiştirir ve dolayısıyla şartlanmaları değiştirip, bozulmuş veya çürümüş olan algıları ve hisleri düzeltir. Zihinsel yargıları doğru olan ve şartlanmaları düzgün olan insan huzurlu, işbirliği ve uyum içerisinde olup, kendisini yönetebilen duruma varır; çünkü algısı ve hisleri genel olarak doğrudur.
Var olan her şey gerçektir; var olanlar hakkındaki aşırılaşmış teorik yorumlar, “Ben de yok onda da olmasın” gibi düşünce ve istemezlik uyandırabilir ki zihin için bozucu olabilir ve uyumsuzluk yaratır. Kadim bilgelikten günümüze kalan ve bugünleri vurgulayan bir söz ile yazımı sonlandırayım; “Duyumsanan gerçeği doğru ifade etmek bilgenin amacıdır ancak gerçek hakkındaki teorik olan aşırılığı geçmek koşulu vardır.”
Murat Dal
Sosyoloji ve Felsefe Araştırmacısı-Yazar