Evet nihayet ilk Avrupa seyahatimden bahsetmeye vakit bulabildim.  Kahvem ve arka fonda açık yunanca şarkılar eşliğinde yazıma başlıyorum. Bizim seyahatimiz çok planlı değildi maalesef. Bir anda hadi gidelim oldu. İnstagramdan takip edenler bilecekler ki dövme yaptırmaya gittiğimiz günün bitiminde karar verip yola çıkmıştık.  Yolda çektiğim videoları- harcamalarımızı anlattığım reelsleri instagram hesabımda bulabilirsiniz :)

 

kalimera komsu part 1

 

ilk Avrupa seyahatim olduğu için zaten her açıdan unutamayacağım özel ve güzel bir geziydi.  Yola çıktıktan tam 6 saat sonra Selanik’e vardık. Booking üzerinden ayırttığımız otelimiz çok şirin ve temizdi. Üstelik tamda merkezdeydik. Gece yürüyerek etrafa bi bakınalım dediğimizde resmen büyülendik. Çok eski bir zamanda Türkiye’deki gibi hissettim. Saatimiz gece yarısını çoktan geçmişti. Herkes sokaktaydı ve her yerden müzik sesleri geliyordu. Tüm sokaklar cıvıl cıvıl. Herkes o kadar güzel ki… Sonra bir bara oturduk.  Bir anda kendimi Sezen Aksu’dan ‘’gel gel sarışınım gel’’ diye mırıldanırken buldum… Otele geri dönüp yatağa uzandığımda sadece böyle bir ana bile ne kadar çok ihtiyacım olduğunu fark ettim. Fütursuzca bir şarkıyı mırıldanmak…

 

kalimera komsu part 1

 

Güneş’in doğumu ile olamasa da günü öğlen vaktiyle yakalayıp kendimizi en çok görmek istediğimiz yere ‘’Atatürk’ün evi’’ müzesine atıyoruz. Aman Allah’ım bu ne kalabalık. Herkes Türk : ) bu ilgi ve yoğunluk çok sevindirici. İçerisi güzel restore edilmiş, Atatürk’ün eşyalarından bazılarının yer aldığı bir ev.  Balmumu heykelini görünce bir yutkunamıyor, gözlerinizin pınarı sızlıyor.  Tarif edilemez bir duygu, hüzün ve özlem ile ayrıldık Atatürk evinden. Rotamızı Selanik sahilde bulunan White Tower – Beyaz Kuleye çeviriyoruz. İçerisi çok umduğum gibi çıkmadı. Pek müze gibi gelmedi… Kazılarda bulunmuş birkaç ufak parça ve bolca tarihi slayt gösterisi vardı. Fakat en tepesindeki o muazzam Selanik manzarası tüm o merdivenlere değer.  Özellikle kıyı şeridine yukarıdan bakınca sanki kordonu izliyor gibi oluyorsunuz.    Biraz Uzo ve çikolata alışverişi, biraz sokaklara kendimizi teslim etme haliyle günü çok bitirmeden arabamıza atlayıp direksiyonumuzu Kavala ’ya çeviriyoruz. (Bu arada benden size söylemesi Yunanistan içerisinde benzin almak canınızı biraz sıkabilir. Ufak bir Euro meselesi diyelim. Az yakan bir araçla gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum:)   Bu arada Selanik’te yaptığımız kahvaltıda porsiyonlar o kadar büyük ki eğer 2-3 kişi gidecekseniz paylaşımlı sipariş vermenizi tavsiye ederim.  Çalışanlar güler yüzlü. İlgili. Herkes mutlu. Lezzetli ve olması gereken fiyatlar geliyor masaya.

 

kalimera komsu part 1

 

Bu arada dikkatimi çeken bir şey de adisyonlar. Her sipariş için ayrı ayrı adisyon geliyor. Herkes kendi yediğini ödemek isterse hesaplamakla uğraşmasın herkes kendi fişini alsın diye yapılıyor zannedersem. Aşırı mantıklı :D Bir önceki yazımda bahsettiği o mutsuzluk ve fiyat performans düşüklüğü olayı burada yok. İçinizden şöyle bir şey geçecek mesela ‘’ ‘’işte bu abi, 3 yumurtalı sebzeli omlet en fazla 5 Euro olmalı zaten… ’’ Sonra uzaklara dalıp düşüneceksiniz…  Aman neyse ekonomiye girmeyeceğim ruhum daralıyor :D

 

Yunanlılarda son derece güler yüzlü ve misafirperverler. Çok benzediğimizi bir kez daha anladım. Daha anlatacak çok şeyim var bu sebeple bu yazımı ikiye bölmeye karar verdim : ) Kavala ‘yı yediğim enfes balığı sevgilim ile birlikte çekmeye çabaladığımız reelsleri ve Aleksandrapoli – Dedeağaç serüvenimizi ikinci parta bırakıyorum.  

 

Yunanistan 2. Partta görüşürüz...

 

kalimera komsu part 1

 


YAZARIN DİĞER YAZILARI