Oyuncu Serkan Dokan Fenoreporter yazarı Ecem Naz Tunca'ya dikkat çeken açıklamalar yaparken çarpıcı ifadeler kullandı.
1- Serkan Dokan, sizi tanıyabilir miyiz? Sanat dünyasında güçlü projelerle adınızdan söz ettiriyorsunuz. Ancak, sizi kendi cümlelerinizle tanımak isteriz. Bize, çocukluktan bugüne kadar olan yolculuğunuzu, sanata olan ilginizin nasıl geliştiğini ve sizi bugün bulunduğunuz noktaya getiren süreci anlatabilir misiniz?
1979 yılının zorlu atmosferinde, Kayseri'de dünyaya geldim. 10 Mart günü, kışın en çetin döneminde, siyasi ve ekonomik buhranların gölgesinde, Kayseri'de doğdum. O dönemin ülkemizdeki yakıt sıkıntıları nedeniyle doğduğum hastane oldukça soğuktu ve doğum sonrası ileri derecede zatürreye yakalandım. Yaşam mücadelem aslında daha o günlerde, hayatımın zorlu ve çetrefilli bir şekilde başlayacağını gösteriyordu. Ancak bir mucize gerçekleşti; herkesin benden ümidini kestiği bu zor süreçte, güçlü bir karakter olarak hayata tutundum ve var olma savaşını kazandım. Çocukluğumun ilk yılları Kayseri'de geçti. 6 yaşıma kadar Kayseri'deydim. Babamın iş yerinin İstanbul'a taşınmasıyla, 1985 yılında ailecek İstanbul'a yerleştik. Aynı yıl, İstanbul'da ilkokula başladım. O yıllar, yeni bir çevre, yeni arkadaşlar ve yeni hayallerle geleceğe hazırlandığım, düşünce dünyamın şekillendiği yıllar olarak hafızamda yer ediyor. Bugün icra ettiğim sanatın ve oyunculuğun temelleri aslında o yıllarda atıldı. İçimden geldiği gibi yazmaya, okumaya ve şiirler kaleme almaya o dönemlerde başlamıştım. İlkokuldaki başarılarım, sanat yolculuğumun da başlangıcı oldu. İlkokul yıllarımda, özellikle okuma yarışmasında kazandığım birincilik beni çok mutlu etmişti. Ödülüm olan Sarıtay isimli kitabı, çok sevdiğim öğretmenim Nurettin Tüzün'ün ellerinden almak benim için büyük bir gurur kaynağıydı. Kendisine saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Sanata olan ilgim her geçen gün arttı. Zamanla kendimi ve düşünce dünyamı diğer insanlardan farklı görmeye başladım. Bu farkındalık, sanatın büyülü dünyasında mutlaka yer almam gerektiğini bana gösterdi. Özellikle müziğe olan ilgim, birçok enstrüman çalma isteğiyle beni yanıp tutuşturuyordu. Karşılaştığım enstrümanları çalma denemelerim sonucunda hepsinde bir karşılık bulduğumu fark ettikçe, bu yeteneklerimi geliştirmeye devam ettim. İçsel motivasyonum, sanatın her alanında yer alma hayalimi besliyordu. Sanat yolculuğum hala devam ediyor. Biriktirdiğim duygular, düşünceler ve hayallerimle, sanatın farklı dallarında kendimi var etmeye devam edeceğim. Yaptıklarım ve yapmayı planladığım projelerle, sanata olan bağlılığımı daima sürdüreceğim.
2- Sanatın Tutkusu ve Kariyer Başlangıcı: Oyunculuk sizin için bir meslekten öte bir tutku gibi görünüyor. Bu tutkuyu kariyere dönüştürmeye karar verdiğiniz dönüm noktası neydi? Bu süreçte sizi en çok etkileyen olay ya da kişi kim oldu?
Oyunculuk, benim de benimsediğim bir meslek olsa da, yaşamım boyunca şahit olduğum olaylar, hissettiğim duygular ve insanlara, doğaya, tüm canlılara duyduğum derin sevgi sayesinde, aslında kendimi keşfetme sürecinde olduğumu fark ettim. Hayalini kurduğum şeylerin gerçeğe dönüşmesi yolunda sanat, benim için yegâne bir rehber haline geldi. Bu bağlamda, var olmaya çalıştığımız bu dünya sahnesinde, benim de mutlaka bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. Sahip olduğum potansiyel, içsel duygularım ve sanatsal yeteneklerimle kalplere dokunmak ve Serkan Dokan imzasının insanlık ve yaşam formlarında etkili bir iz bırakmasını sağlamak için yola çıkmaya karar verdim. Bu aslında bir dönüşüm gecesiydi benim için. Hedeflerim doğrultusunda sanatımın, düşünce ve eylem boyutuyla toplumlara ulaşmasını, hem Türkiye'de hem de dünyada bir fark yaratmasını arzu ediyorum. Bu süreçte hem manevi dünyamda hem de projelerimde vermek istediğim mesajların yerine ulaşmasını sağlamak, var olmanın hazzını yaşamak en büyük hedeflerimden biri. Bu yolculukta artık fiziksel olarak aramızda olmasa da her an yanımda olduğunu bildiğim babamın, bana hayattayken sürekli hatırlattığı bir sözü rehberim oldu: "İlk önce doğru ve dürüst olmak, insan olabilmenin ilk koşuludur." Bu ilkeyi kendime prensip edinerek hayatıma yön veriyorum ve babama verdiğim sözü tutmak adına, onun bana ve aileme bıraktığı değerleri yaşatmaya, hayata geçirmeye devam edeceğim.
3- Savaş Çocuklar Makarna ve Teşhir Filmleri Üzerine: Yapımcılığını ve başrolünü üstlendiğiniz iki önemli proje, "Savaş Çocuklar Makarna" ve "Teşhir" filmleri, izleyicilere güçlü sosyal mesajlar veriyor. Bu projelerin ortaya çıkış sürecini ve sizi bu temalara yönlendiren sebepleri bizimle paylaşır mısınız?
Oyunculuğumu Geliştirme Sürecinde Değerli Hocalarımın Katkılarıyla İki Filmimizin Doğuşu Oyunculuğumu geliştirmeye ve her geçen gün üzerine koymaya devam ettiğim bu süreçte, sevgili ve saygıdeğer hocalarımdan çok şey öğrendim. İki filmimizde de birlikte gerçekleştirdiğimiz uzun çalışmalar sonucunda ortaya çıkan bu projeler, onların kıymetli katkıları ve destekleri sayesinde hayat buldu. Öncelikle, Savaş Çocuklar Makarna isimli filmimizin fikir babası olan ve geniş vizyonuyla bize rehberlik eden, cesaret verici teşvikleriyle projemizin hayata geçmesine katkı sağlayan değerli hocam, yönetmen Orhan Oğuz'a şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca, her iki filmimizin de yönetmeni olan ve bana oyunculuk yolculuğumda çok şey öğreten, deneyim ve emeğini benden esirgemeyen sevgili hocam Yeter Çiçek'e de en içten teşekkürlerimi iletiyorum. Metod Akademi Yapım Şirketi'nin değerli sahibi ve sanat insanı Erol Ferdi Kenar'a da özellikle teşekkür etmek istiyorum. Filmlerimizin yapımında sağladığı destek ve gösterdiği inanç, projelerimizin başarıya ulaşmasında büyük rol oynadı. Hepimizin bildiği gibi, yaşadığımız süreçte dramatik ve üzücü bir savaş gerçekliği var. Her savaşta olduğu gibi, bu savaşta da en çok acı çektiren şey, masum insanların hayatlarını kaybediyor olması. Fakat bu ölümlerin büyük kısmının bebekler ve çocuklardan oluşması, hepimizi derinden yaralıyor. Böyle bir dönemde, bu hikayeyi film olarak çekip izleyiciyle buluşturmak, esasen insanlığa bir kez daha insanlığı hatırlatmak ve dünya kamuoyunun dikkatini bu trajik duruma çekmek amacıyla gerçekleştirilmiş bir projedir.
Teşhir Filmi'mizin senaristi olan değerli oyuncu hocam Ali Savaşçı'nın da filmimize büyük katkı ve destekleri oldu. Filmimizde, kişilik bölünmeleri, içsel çatışmalar ve geçmişte yaşanan travmaların etkisiyle ortaya çıkan duygusal tepkilerin sonuçlarını güçlü bir şekilde ele aldık. Bu bağlamda, Mahmut karakterinin çözümlemelerini ekranda tüm detaylarıyla izleyiciye sunabildik.
4- Sinema ile Topluma Ayna Tutmak: Sanatın, özellikle sinemanın, toplumdaki sorunları gözler önüne serme gücüne inanıyorsunuz. Sinema aracılığıyla aktarmak istediğiniz en önemli mesajlar nelerdir? Sanatın toplumsal dönüşümdeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanat, insanlık var olduğundan beri düşünceleri, duyguları, durum ve olayları, sahip olduğu etkili enstrümanlarla ifade etmiştir. Sanat icra eden tüm sanatçılar da üretimlerinde, meydana getirdikleri eserlerinde, bu yaşamları; sosyal, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, tarihsel ve duygusal devinim ve dönüşümleri, bulundukları devrin yansımalarını özelde de genelde de anlatmaya çalışmışlardır. Sinema da bu bağlamda toplumlar ve insanlık nezdinde etkili bir şekilde karşılık bulmaktadır. Yaşadığımız toplumun değerleriyle birlikte, bizleri etkileyen, derinden sarsan ya da sevinçlere boğan, ortak paydada buluştuğumuz olaylar ve durumlar, kişisel olarak da bizde izler bırakmaktadır. Sinemanın sahip olduğu kitlesel etkileme gücü, olayları eleştirel gözlerle değerlendirme kapasitesi ve toplumsal dönüşümlere ışık tutma becerisiyle, hem global hem de ulusal düzeyde insanların günlük hayatında yer etmiş olumlu, olumsuz, sıra dışı ya da tekdüze tüm duyguları yansıtma yeteneğine sahip olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda, sinemanın toplumların dönüşümünde nedenli etkin bir konuma sahip olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
5- Kadına Şiddet Konulu Kısa Film: Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri üzerine çektiğiniz kısa film, oldukça önemli bir sosyal sorumluluk projesi. Bu projeye başlamanızdaki motivasyon neydi? İzleyicilerde nasıl bir farkındalık yaratmayı umuyorsunuz?
Kadına Yönelik Şiddet Konusundaki Farkındalığa Katkı: Yeni Kısa Film Projem Hepimizin bildiği gibi, kadına yönelik şiddet maalesef toplumumuzda giderek artan bir sorun haline gelmiş durumda. Son yıllarda bu şiddet olaylarının, hatta cinayetlerin bu denli artması, ailelerin ve toplumumuzun kanayan yaralarından biri haline geldi. Devletimizin bu konuda aldığı tedbirler, koruma önlemleri ve cezalardaki artışa yönelik düzenlemeler elbette olumlu adımlar. Ancak tüm bu değişimlere rağmen, ne yazık ki kadınlara yönelik şiddet olaylarında anlamlı bir azalma yaşanmadığını görüyoruz. Bu önemli meseleye dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla bir kısa film projesinde yer aldım. Umuyorum ki, kadınların yaşadığı bu tatsız hadiselerin ortadan kalkabilmesi ve toplumumuzdaki bu tür olayların sona ermesi adına projemiz amacına ulaşır. Tüm kadınların daha güvenli bir dünyada yaşayabilmesi için bu tür çalışmaların toplumda bir dönüşüm yaratmasını diliyorum.
6- Uluslararası Perspektif: Sanatın evrensel bir dili olduğuna inanıyorsunuz. Türkiye dışındaki projelerde yer alma ya da kendi projelerinizi global kitlelere ulaştırma konusunda nasıl adımlar atıyorsunuz? Özellikle uluslararası festivallerde yer alacak projeleriniz var mı?
Sanatın Küresel Etkisi ve Film Projelerimizin Hedefleri Sanat, barındırdığı tüm unsurlarıyla insanlığa ve toplumlara derin etkiler bırakan küresel bir kavram. Yapmış olduğumuz film projelerinin geniş kitlelere ulaşması ve içerdikleri hikayelerin, mesajların hedeflerine ulaşabilmesi benim için büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda, projelerimizin dünya genelindeki festivallerde yer alması ve izleyicilerle buluşması yönünde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son olarak tamamladığımız "Savaş, Çocuklar ve Makarna" isimli bağımsız filmimiz, savaşın olumsuz ve ölümcül etkilerinin, özellikle bebekler ve çocuklar üzerindeki geri dönülmez sonuçlarını gözler önüne seren bir yapım oldu. Filmde, ülke yöneticilerinin aldıkları duyarsız ve kötücül kararların toplumları nasıl geri dönüşü olmayan sonuçlarla baş başa bırakabildiği vurgulanıyor. Bu mesajları dünya kamuoyuna taşımak, filmi bu bağlamda daha etkili bir hale getirdi. Diğer bir bağımsız filmimiz olan "Teşhir" ise, insanların yaşamları boyunca geçmiş travmalarıyla nasıl yüzleştiğini ve bu travmatik duyguların bireyin tüm hayatı üzerinde nasıl etkili olduğunu konu alıyor. Film, insanın psikolojik dünyasına dair derin bir yolculuk sunarak, kişinin kendi iç hesaplaşmalarını gözler önüne seriyor. Her iki filmimizin de hem yurt içi hem de yurt dışı festivallerde ve platformlarda gösterilmesi için görüşmelerimiz ve çalışmalarımız devam ediyor.
7- Filistin ve Savaşın Çocuklara Etkileri: Filistin'deki çocuk ölümleri ve savaşın çocuklar üzerindeki etkileri sizin için hassas konular. Bu tür evrensel meselelerde sanatın rolünü nasıl görüyorsunuz? Gelecekte bu temalara değineceğiniz başka projeler olacak mı?
Dünyanın dört bir yanında devam eden savaşlar, çatışmalar ve yerinden edilmiş ailelerin zorunlu göçleri sonucu, ne yazık ki bebeklerin, çocukların ve nihayetinde masum insanların hayatını kaybettiği bir döneme hep birlikte tanıklık ediyoruz. Şahit olduğumuz bu acı olaylar, hepimizi derinden sarsmakta ve insanlığımızı sorgulamamıza yol açmaktadır. Bu trajediler, benim de bu felaketlerin durdurulması ve önlenmesi yönünde adımlar atma güdümü ve arzumun daha da güçlenmesine neden oldu. Neticesinde, daha önce değindiğimiz film projemizle birlikte, bu gerçekleri tüm çıplaklığıyla dünya kamuoyuna ve toplumumuza paylaşma gayreti içindeyiz. Şüphesiz ki sanat, icra edildiği tüm dallarla, bu tür yaşananlara dikkat çekmeli; kalplere, vicdanlara ve insanlığa seslenebilme gayesinde olmalıdır. Yapmaya çalıştığımız tam olarak budur. Toplumsal sorunlara parmak basacak, farkındalık oluşturacak yeni projeler için çalışmalarımız aralıksız devam ediyor.
8- Eğitim ve Gelişim: METOD AKADEMİ'de aldığınız eğitimler, kariyerinizde nasıl bir fark yarattı? Özellikle kamera önü oyunculuğu konusunda öğrendiğiniz en önemli şey neydi?
Metot Akademi ve Oyunculuk Eğitimim Üzerine Metot Akademi, sahip olduğu derin düşünce anlayışı ve oyunculuk eğitimindeki tüm vasıfları, hem öğretim hem de eğitim bağlamında bana kazandırdı. Bilişsel, düşünsel, teorik ve pratik alanlarda sundukları fırsatlar sayesinde, sahip olduğum yetenekleri en üst düzeyde sergileme imkanı buldum. Başta, bu değerli kurumun mimarı ve sahibi saygıdeğer Erol Bey'e şükranlarımı sunuyorum. Metot Akademi'de aldığım oyunculuk eğitimleri, benim yerleşik oyunculuk anlayışımın değişimini ve gelişimini son derece olumlu yönde etkiledi. Atölyelerde gerçekleştirdiğimiz çeşitli çalışmalar, oyunculuğuma ve kendime olan katkılarımı değerlendirirken kıymetli hocalarım Ayşen İnci, Engin Benli, Ali Savaşçı, Emrah Uslu ve uluslararası festivallerde aldığı ödüllerle başarısını sürekli yukarıya taşıyan yönetmen Yeter Çiçek'ten eğitim alıyor olmak benim için paha biçilmez. Eğitim aldığım bu kurum, geldiğim nokta ve ulaşmayı hedeflediğim yerler açısından benim için gerçekten çok kıymetli. Kamera önü oyunculuğu ise, günlük hayatta sergilediğimiz doğal davranış biçimlerini, yani bizleri biz yapan halleri kamera önünde de en doğal ve gerçekçi haliyle yansıtabilmeyi gerektiriyor. Olağan dışı durumların, duyguların ve düşüncelerin seyirciye geçebilmesi, benim için oyunculukta en önemli nüanslardan biri. "Rolmüş gibi yapma, gerçekten onu yaşa" tabiri, bu durumu en iyi özetleyen cümledir. Oyunculuk yapmak, bir role fazladan eklemeler ve abartılar katarak performans sergilemek anlamına gelmez. Bunu, Metot Akademi'deki eğitimim süresince öğrendiğim en değerli anlayışlardan biri olarak özümsedim.
9- Yeni Projeler ve Hedefler: Gelecekte hangi projelerle karşımıza çıkmayı planlıyorsunuz? Sinemada ya da televizyon projelerinde yer almak istediğiniz yeni alanlar var mı?
Son yaptığımız filmlerin etkileşimleri ve yankıları olumlu yönde devam ediyor. Bu gelişmelerle ilişkili olarak, yeni projeler yönünde düşüncelerimiz var. Ayrıca, çok farklı hikayeler ve oluşumlar da gündemimizde. Uzun metrajlı bir film projesi için çok yakında çalışmalara başlayacağız. Bunun dışında televizyon dünyası, bize çeşitli seçenekler sunmakta. Kendi içinde olacağım projelerde, özellikle hikayesinin ulaştığı ya da ulaşacağı kitleleri göz önünde bulundurarak dizi film projelerinde de yer almayı düşünüyorum. Bağımsız film, uzun metraj film ya da dizi film projeleri benim için, sanatımı icra edebileceğim, toplumlara ve izleyicilere hayatın tam merkezinden, herkesin yaşadığı durumları, olayları gösterebileceğim çok özel oluşumlar. Bundan sonra da aynı anlayış ve motivasyonla izleyicilere ulaşmayı, kalıcı olarak yer edebilmeyi umuyor ve istiyorum.
10- Toplumsal Sorunlar ve Sanat: Sanatla dünyaya mesaj vermek sizin için bir misyon haline gelmiş durumda. Özellikle ekonomik eşitsizlikler, insan hakları ihlalleri gibi evrensel sorunlara dair planladığınız yeni projeler var mı?
Sanatın evrensel gücü ve toplumlar üzerindeki etkisi, hepimizin kabul edeceği bir gerçektir. Sanatın içinde yer alan kişiler olarak, eminim ki hiçbir sanatçı, yarattığı eserler aracılığıyla hepimizi derinden etkileyen olumlu ya da olumsuz ekonomik yetersizliklerin, eşitsizliklerin ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin yansımalarıyla ilgili bir sorumluluk hissetmez. Sanat, seslerini duyuramayan sessiz çoğunlukların da sesi olma görevini üstlenmektedir. Adalet arayışındaki toplumun her kesiminden insanların sorunlarının dile getirilmesinde ve haksızlıkların üst makam ve mevkilerde yer alan yöneticilere bildirilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, toplumsal ve sosyal problemlerin işlendiği, dile getirildiği ve ilgililere önemli mesajlar iletildiği kapsayıcı, çok boyutlu projeler her zaman gündemimizin ilk sıralarında yer alacaktır.
ECEM NAZ TUNCA / DERGİ