Depremde sahaya ilk giden arama kurtarma ekibinde bulunan isimlerden Merve Özkorkmaz, Twitter sayfasından yaptığı paylaşımda enkaz bölgesindeki koordinasyonsuzluğu gözler önüne sererken, anlattıkları sosyal medyada gündem oldu.
Depremde sahaya ilk giden arama kurtarma ekibinde bulunan isimlerden Merve Özkorkmaz, Twitter sayfasından yaptığı paylaşımda enkaz bölgesindeki koordinasyonsuzluğu gözler önüne sererken, anlattıkları sosyal medyada gündem oldu. Depremde sahaya ilk giden arama kurtarma ekibinde bulunan isimlerden Merve Özkorkmaz, Twitter sayfasından yaptığı paylaşımda enkaz bölgesindeki koordinasyonsuzluğu gözler önüne sererken, anlattıkları sosyal medyada gündem oldu.
Birgün gazetesinin haberine göre; Depremde sahaya ilk giden arama kurtarma ekibindeki Merve Özkorkmaz'ın anlattıkları organizasyonsuzluğu ve geç kalınmışlığı bir kez daha gözler önüne serdi. Yönlendirildikleri deprem bölgesi Gaziantep'e varmalarının 14 saati bulduğunu ve bu süreçte neler yaşadıklarını anlatan Özkorkmaz, "Acil durumda bağımsız aksiyon alması beklenen AFAD kurumunu saatlerce imza, karar, yazı bekleyen bürokrasiye mecbur bırakacak kadar vasıfsız hale getiren, bu durumda payı olan, imzası olan en dipten en tepeye her bir kişinin ülke insanlarından özür dileyerek acil şekilde istifa etmeleri gerekiyor" dedi. 6 Şubat'ta sabaha karşı saat 04.17'de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 büyüklüğünde, saat 13.24'te de Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Depremler; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay illerinde büyük yıkıma neden oldu. Deprem bölgesine ilk intikal eden ekiplerden birinde yer alan Merve Özkorkmaz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamasında depreme müdahaledeki koordinasyonsuzluğu ve gecikmeyi gözler önüne serdi. Sakarya’dan, kilometrelerce öteden ekibiyle birlikte deprem sahasına, İslahiye’ye giden Merve Özkorkmaz da sahaya gidip kurtarma çalışmalarına katılan ekipteki insanlardan. Başından sonuna kadar yaşanan tüm problemleri anlatan Özkorkmaz halkın “Ekip erken gelse, erken müdahale etse enkaz altından yüzlerce insan kurtarılabilirdi” isyanını doğrulayan organizasyonsuzluğu, geç kalınmışlığı anlattı:
“KRİZ MERKEZİNE DEPREMDEN 14 SAAT SONRA VARDIK”
Merve Özkorkmaz’ın yazdıkları şöyle:
“İsmim Merve Özkorkmaz. 6 şubat Pazartesi sabahı deprem bölgesine ilk intikal eden ekipteki arama kurtarmacılardan biriyim. Bölgeden paylaştığım bir takım fotoğraf ve videolardan sonra yerli ve yabancı gazete ve kanallar günlerdir devamlı röportaj vermem istiyor ancak medyanın en ufak bir çarpıtmasını kaldıracak bir ortam olmadığı için süreci size kendim anlatacağım. Benim arama kurtarma girişimim 2021 Temmuz’unda başlayan orman yangınlarını, sonrasında Ağustos’ta Kastamonu’da olan sel felaketini ekran başından görüp de çaresiz kalmam, tahammül edememem ile başladı. Eğitim alabileceğim pek çok STK olduğunu gördüm, ancak yaşanılan yere dışarıdan yardım gelmesini beklerken mahallede örgütlenme fikrini savunan bir gruptan eğitim almaya karar verdim. Yaşadığım yer olan Sakarya’da böyle bir eğitimi bize vermeleri için en az 30 kişilik bir ekip olmamızı istediler ve gerekli duyuruları yaptım, kurumlarla görüştüm, sayıyı tamamladık ve eğitimlere başladık. Stres yönetimi, kriz planlaması, mahalle afet merkezi kurulması, iple kurtarma, yatay dikey yaralı taşıma sistemlerinin kurulması, enkazda hilti, elektrikli testere, jeneratör kullanımı, enkazda güvenli geçit inşa etme, afet lojistiği, sel ve su baskınında arama kurtarma, yangın ve ev kazaları, geniş kapsamlı ilk yardım eğitimlerini saha pratikleri ile birlikte 6 ayda tamamladık.
Deprem sabahı Sapanca ekibinden 5 kişi merkez ekiplerle koordine bir şekilde yola çıktık. 7 üstü bir depremi 99 yılında yaşamış ve binamızın çatısının yıkılması sebebi ile karanlıkta kısmi bir yıkıntıdan çıkmış bir depremzedeyim. Yarım gün içinde askerlerin çadır kurulumlarını tamamladıklarını, çadırlardaki sobayla ısındığımızı, karnımızın sıcak yemek ile doyduğunu, daha ertesi sabah Kızılay’ın battaniyesi ile uyuduğumu hatırlıyorum. Kafamda bu senaryoyla ve yeni öğrendiğim arama kurtarma bilgileri ile yola çıktım. Plan uçak ile en hızlı şekilde bölgeye intikal edilmesi idi. Aracımız ile kar yağışlı İstanbul yolunda bir kaza atlatarak inanılmaz hızlı şekilde havalimanına vardık. Havalimanındaki tüm güvenliklerden saniyeler içinde geçtik ancak uçağa sevkimiz ve kalkış 2 saat sürdü. Yolculuk ve iniş 2 saat daha. Gaziantep Havalimanı bölgede tek sağlam kalan iniş alanı olduğundan buraya iniş yaptık, otobüslere sevk edilip Gaziantep afet merkezine yönlendirildik. Afet merkezini bulmamız 2,5 saat sürdü çünkü boşaltılan ve taşınan 2 farklı lokasyona yanlış gittik ve kimse faal AFAD binasının nerede olduğunu bilmiyordu. Bu saatler sonunda üçüncü lokasyonda binaya vardık ve 1 saat otobüste sevk edileceğimiz yeri bekledik. Gaziantep’in İslahiye ilçesine yönlendirildik. Yolda trafik vardı, yakınlarına ulaşmaya çalışanlar ve şehirden kaçmaya çalışanlar yolu tıkamıştı ve yoldaki yarıklardan pek çok araç geçemiyordu.
Birbiri ile bağlantılı birkaç deprem olduğu için bölge yolları hem gidiş hem geliş çift taraflı kilitlenmişti. Ambulanslar ve arama kurtarmacılar maalesef hareket edemiyorlardı. 1 saatlik ana yolu 4 saatte geçtik ve İslahiye’ye saptık, bu sefer de yola köprünün yıkılmış olduğunu gördük. Otobüs Offroad bir araç olmamasına rağmen yan tarafından risk alarak geçtik ve kriz merkezine depremden 14 saat sonra vardık.”
“OTOBÜSTE UYUYUN, SABAH ÇIKARSINIZ”
Yol boyunca bir şey yapamamanın verdiği azap ile gözümüzü kırpamadık. Afet merkezine vardığımızda 1 polis arabası, bir tank, 1 mobil tır kapalı bir şekilde bekliyordu. Tuvaletler taşmıştı. İçecek su, yatacak yer, sarılacak battaniye yoktu. Polis benden, ben askerden, kriz merkezi jandarmadan su istiyordu, kimsede içecek su yoktu. Elektik vardı bir tek jeneratör sayesinde. Biz komut almaya hazır beklerken bize şöyle dendi, ‘Otobüste uyuyun, sabah çıkarsınız.’ Eğitimlerde saniyelerle yarıştırılırken gerçek bir afet anında uyuyun komutu aldık. Yıkılan binaların tespiti ve gelen ekiplerin dağıtımı yapılamamıştı, bürokratik yazılar ve imzalar bekleniyordu, acil durumda bile harekete geçilemiyordu.
“AFAD’IN DEVLET BÜROKRASİSİNİN İÇİNDE NASIL İŞLEVSİZ KALDIĞINI O AN ANLADIM”
AFAD’ın devlet bürokrasisinin içinde nasıl işlevsiz kaldığını o an anladım. İlk ekibin helikopter ve malzeme ile direk alana, kriz merkezine bile değil mahallelere sevkiyatı sağlanabilir, AFAD’ın içinden çıkamadığı envanteri biz bu süreçte çok kısa zamanda oluşturabilir, ihtiyaç duyulan makine ve teçhizat konusunda bilgilendirme yapabilirdik. Yetkilendirme yapılmadı, sorumluluk alınmadı. Kar soğuğunda enkaza müdahale edemediğimiz dakikalarda uyuyamadım. Otobüsten inip alandaki ekip başlarından bilgi almaya çalıştım. Neden sorularımın cevabı yoktu, kötü bir niyet de yoktu, herkes birbirinin suratına boş boş bakıyordu, devlet destekli bir afet kurumunun iş yapamamazlığıydı karşımdaki; ancak zaten bu kurumu bu yıla kadar bu halde var etmek, buna göz yummak kötü niyetin ta kendisi idi. Sabah aç, susuz, uykusuz, tuvaletini yapamamış bir şekilde alana sevk edildik. Atandığımız enkazda bir inşaat ustası ve birlikte çalıştığı inşaat işçileri 5 kişiyi kazma kürekle çıkarmışlardı, geriye insan gücünün yetmediği çatı ve katları kontrollü kaldırarak altındaki 20 kişiyi çıkarmak kalmıştı. 30. saatteydik, alandaydık ancak ekipmanımız yoktu. Siz uçakla gidin, arkadan göndereceğiz denilen ekipmanlar karayollarının kilitlenmiş, yıkılmış durumundan bize ulaşamadı. İkinci günümüz sadece alan analizi, enkazda sesle kontrol, enkaz yakınlarını sakinleştirme, onlardan bilgi alma, mahalleden sağ kalanların bulduğu ekipmanlarla ufak tefek girişimler yaparak geçti. Çok üşüdük, su içemedik, sıcak herhangi bir gıda yiyemedik ekip ve mahalledekiler olarak.
“İKİNCİ GÜN ENKAZ ALTINDAN GELEN SESLER ARTIK GELMEMEYE BAŞLADI”
Üçüncü gün kriz merkezi kalabalıklaştı, koordinasyon hızlandı ancak kalabalığa yetişemedi, ufak vinç ve ufak ekskavatörlerle çatıyı kaldırma denendi, başarısız olundu. İkinci gün enkaz altından gelen sesler artık gelmemeye başladı. Köpekle kontrol yapıldı, ancak canlılık belirtisine ulaşılamadı. Enkazdan hafif ceset kokuları gelmeye başladı. Rüzgar çok olduğundan koku alamamış olabilir diyerek enkaz alanımızın değiştirilmemesine karar verildi. Akşamında kriz merkezine döndüğümüzde temiz mobil tuvalet vardı, mobil tır işlevlendirilmiş, 2 adet çadır kurulmuş, sıcak yemek pişirilmişti. İlk defa elimizi yıkadık, ilk defa uyuduk.
GERÇEK MÜDAHALE ANCAK 4. GÜNDE BAŞLAMIŞ!
Dördüncü gün neredeyse bütün çeşitteki ve büyüklükteki makineler alandaydı, yabancı ekipler gelip gidiyordu, helikopter sesleri ilk kez duyuluyordu. Tüm süreci aynı inşaat ustası yönetti, biz sadece güvenlik zaiyatı olan noktalarda ona müdahale ettik. Bize zaman zaman küstü, her seferinde ikna edip döndürdük. Kendisinin de aynı enkazın altında akrabaları vardı. Yakınlarını bekleyenlerin sabrı taşmıştı, önce bize, sonra birbirlerine girdiler. İlk saatler ortamı sakinleştirmek ve kolluk kuvveti desteği istemekle geçti. Eksiksiz olunmasını takiben olabildiğinde müthiş bir hızla çatı kaldırıldı, katların blokları bölünerek alındı. Bu işlemler güvenli şekilde altındaki olası canlı bireylere zarar vermemek için dikkatli ilerliyordu. Enkazımızdan devamlı cansız bireylerin bedenleri ve uzuvları ambulansla kontrol sonrası cenaze nakil araçlarına sevk ediliyordu. Beşinci gün hem arama kurtarmacı, hem de yardım etmek isteyen bireysel kitleler İslahiye’ye akmıştı. Yeni gelen yerli ve yabancı ekiplerin sismik dinleme cihazları, termal kameraları, köpekleri, envai çeşit malzemeleri ve bizden kat ve kat iyi uzmanlıkları ve tecrübeleri vardı. Bizim enkaz lokasyonumuz değiştirilmişti. Artık yattığımız ve işgal ettiğimiz yer, yediğimiz yemek bizi utandırır hale gelmişti, yorgunluk, harcanmışlıktan duygu durumumuz kontrol edilemez haldeydi. Sapanca ekibi olarak alandan ayrılmaya, yerimizi taze arama kurtarmacılara bırakmaya karar verdik.
Aracımızdaki ekipman ile dönüş yolunda İskenderun'da Bursa Yıldırım Belediyesi Park Bahçeler ekibinin pişirdiği çorbayı içtik ve biraz konuştuktan sonra birlikte hareket etmeye karar verdik. Birkaç enkaz gezdik ve bir tanesine teknik yardım sağladık. Ertesi sabah üniversitenin bahçesinde ve merkezde yüzlerce binlerce ekip vardı. Yardımların lojistiği sağlanıyordu, çadırlar ve tuvaletler kuruluyordu, yemekler pişiyordu. Başka bir mahallede hasar görmüş 6 katlı apartmanın girişinde oturan ve evinden otizmli çocuklarının aidiyet krizine girmesi sebebi ile ayrılamayan bir ailenin evinin riskli olmayacak kadar yakınına çadırı kurulumu yaparak depremin altıncı gününde Sakarya'ya döndük.
“ÇOK GEÇ KALDIK”
Bu yaşadıklarımdan kendime çıkarımım, benim bir arama kurtarmacı olamayacağımdır. Küçüklüğüm anne babamın işi dolayısıyla hastanede geçti, yaralılara, kan görmeye dirayetliyim. Üniversitede mağaracılık yaptım, klostrofobim de yok. Tüm eğitimleri eksiksiz tamamladım, ancak enkaz altına girerek sesli arama yaptığım ilk gün zeminden girmiş olduğum delikten kafa lambası ile yaptığım taramada görmüş olduğum insan uzuvları ve nükleer saldırı olmuş gibi donan insan sahneleri karşısında metanetimi koruyamadım. Çok geç kaldığımız için kendimi suçladım. Dışarıda bekleyen yakınların gözü önünde bağıra bağıra ağladım. Yapmamam gerekirdi, tüm arama kurtarmacılardan özür dilerim. Mahalledekilerin beni teselli edişlerini unutamıyorum. Arama kurtarma görevimi ve Sakarya ekibi liderliğini bırakıyorum. Bu işleri benden çok daha iyi yapabilecek arkadaşlarım var burada. Bundan sonra lojistik, gıda, organizasyon gibi işlere devam edeceğim şekilde ekipte olacağım.
Acil durumda bağımsız aksiyon alması beklenen AFAD kurumunu saatlerce imza, karar, yazı bekleyen bürokrasiye mecbur bırakacak kadar vasıfsız hale getiren, bu durumda payı olan, imzası olan en dipten en tepeye her bir kişinin ülke insanlarından özür dileyerek acil şekilde istifa etmeleri gerekiyor. Bu işleri bu kişilerden çok daha iyi yapabilecek uzman, tecrübeli kişiler var. Bu işler sorumluluk gerektiren işler ve bu sorumluluklardan bir tanesi de hatayı önlemek kadar yanlış yaptığını kabul etmek ve istifa edebilmektir. Yetkilileri bu son görevlerini yapmaya çağırarak yazımı bitiriyorum.
Dipnot: Bu yazıda geçen her iddiayı fotoğraf ve videolarla, yer, saat ve lokasyon ile belgelendirdim. Bu yazı yalnızca benim görevlendirildiğim noktalarda gerçekleşen olayları anlatmaktadır, diğer bölgeler ile ilgili, yaralı ve yardım lojistiği ile ilgili bu süreçte hiçbir istihbaratım olamamıştır.”