4 Sezondur TRT 1 izleyicilerinin gözdesi olan Gönül Dağı, Anadolu insanının samimi, etkileyici hikayelerinin yanısıra, küçük bir kasabada yaşayan birbirinden ilginç insanların yaşamlarından kesitleri de ekranlara yansıtıyor. Dizinin en sevilen karakterlerinden biri de Mihriban. Kahveci Kellerin Rıfat'la evlenen ve yaşadığı engellerle amansızca mücadele ederek mutluluğu yakalayan Mihriban'ı genç sanatçı Hande Nur Tekin başarıyla canlandırıyor. Tekin'e  Gönül Dağı ve iş özel yaşamıyla ilgili sorular yönelttik.

-Gönül Dağı'nın en sevilen karakterlerinden Mihriban'ı canlandırıyorsunuz. Mihriban, Anadolu'nun çilekeş, sabırlı, hoşgörülü, samimi kadınlarının en güzel örneklerinden biri. Siz, Mihriban'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Mihriban, sevgi dolu bir ailede ve insani duyguların bütün incelikleriyle büyütülen ama onları bir trafik kazasında kaybetmesiyle dünyası başına yıkılan bir genç kız. Sonrasında akrabalarının zorbalığına da, hayatın bütün zorluğuna da boyun eğen, bunu bir sınav gören ama gittiği yeri ve elinin değdiği şeyi güzelleştirmekten de vazgeçmeyen birisi. Yalan, kötülük nedir bilmeyen, canı yansa da saygısızlık etmeyen, saf ve gerçek olanı, kısacası kaybettiği aileyi tekrardan bulmayı, kurmayı umut eden nahif ama çok çalışkan bir Anadolu kadını ben bence.

-Çocukluğundan bu yana büyük acılar çekmiş Mihriban, Rıfat ile evlendiğinde onun yaşadığı büyük travmalara tanıklık etmişti. Ama o asla pes etmedi, sabırla birçok olaya katlandı sabretti ve sonunda aradığı mutluluğu buldu. Rıfat'la çok sevilen bir çift oldular ve çocuklarıyla, anneleriyle mutlu bir aile tablosu çiziyorlar. Siz Mihriban'la ilgili hayranlarınızdan, dizi fanlarından ne gibi tepkiler alıyorsunuz. Mutlu evliliğin formülünü çözmüş olan Mihriban, evlenme hazırlığı yapan çiftlere rehberlik yapabilir mi?

-Bana en çok gelen ve beni en çok gülümseten teyzelerin, amcaların 'Allah bana senin gibi gelin nasip etsin' yorumu oluyor. Keza en çok duyduklarımdan 'Mihriban gibi eşim olsa, biri beni öyle sevse';  bazen de  'Biraz hakkını ara, ezdirme kendini' oluyor... Aslında Mihriban üzüldüğünde hırsını almaya çalışmadığı, yanlışa yanlışla cevap vermediği için ona üzülmemiz gereken ya da sırf hoşgörüsü nedeniyle hayatımızda olmasını istediğimiz kişi değil bence. O ne evliliğini ne de diğer ilişkilerini bir yarış haline getirmiyor. Haklı ya da haksız olmak değil, birinin canı yanıyorsa o tamamen çözüm odaklı. O kötülüğe tepki olarak iyi niyetle yaklaşıyor ki, karşı taraf hatasını görsün ve kendisi anlasın. Bugün ya da yarın... Sanırım sabrının karşılığını da burada alıyor. Çevresindekileri mutlu etmek için emek harcıyor. Birinin mutluluğuyla da mutlu olmayı bildiği için, onun mutluluğu da diğer insanlar için değerli kılınmaya başlıyor. Tabii ki Mihriban da bunları merhametine ya da insaniyetine inandığı kimseler için yapıyor. Bence insan olarak önce bizim iyi niyetli ve hassasiyetli adımlar atmamız gerekiyor, bir de tabii ki Mihriban gibi seven birini hak edebilmek için Rıfat olmak gerekiyor.

-Geçtiğimiz bölümlerde Elif ve Kenan'ın evlat edindikleri Sinem bebeğe süt annelik yapan, kasabada kim zor durumda kalırsa ailece yardımına koşan Mihriban'ın  ve eşi Rıfat'ın yaşadıkları ekonomik sıkıntılar sona erecek mi? Geçmişte çok büyük acılar çeken çiftin artık yüzü gülecek mi?

-Rıfat ve Mihriban, her yardıma ihtiyacı olan kişiye koşuyorlar evet, ama bugüne kadar sıkıntılarında da tüm kasaba onlar için bir araya gelmişti. Bizim dizinin verdiği en güzel mesajlardan biri de bu 'birlik ve beraberlik' kavramı zaten. Bu kavram aile içinde de yer bulunca, ekonomik sıkıntılar tabii ki bazı acılara vesile olmasına rağmen omuz omuza daha kolay atlatılıyor. Yeter ki huzurları olsun, birlikte gülerek yedikleri yemek dünyanın en güzel yemeği geliyor onlara. Sadece artık kalabalık bir aile olduklarından gereksinimleri için ekonomik rahatlığa ihtiyaçları var. Rıfat da Mihriban da çok çalışkan iki karakter ve artık yalnız değiller. Ben de merak ediyorum ama bu kadar güzel iki yürek, bir de bu kadar emek birleşince ben mükafatını alacaklarına düşünüyorum. Genel olarak hayatta böyle güzel değerlerin karşılıksız kalmayacağına inanıyorum.

-Dizideki partneriniz Hüseyin Sevimli ile Konservatuvar'dan da arkadaş olduğunuzu okuduk basında. Rol aldığınız dizide arkadaşlarınızın bulunması her zaman bir avantajdır. Gönül Dağı'nda Hüseyin bey dışında birlikte rol aldığınız ya da okuldan arkadaşınız var mı?

-Kesinlikle öyle, ilk işim olduğu için korktuğum noktalar vardı ve Hüseyin, bana o kadar güzel bir alan açtı ki, her zaman ona bir teşekkür borçlu olacağım. Şu anda da benim setteki en büyük konfor ve güvenli alanım. Aynı ekolden geldiğimiz için de paylaşabildiğimiz ve anlaşabildiğimiz yer çok başka. Keza aynı şekilde Semih Ertürk, onunla aynı döneme denk geldik sayılır. Onun olması benim için çok büyük şans. Ben okula girdiğimde ilk sahnelerimi oynadığımda o da okul ziyaretine gelir izlerdi, üzerine konuşurduk. Benim için duygusal ve özel şeyler bunlar... Şimdi beraber çalışmak, ihtiyacım olduğunda çalabileceğim kapılar olmaları, onlarla öğrenmek, gülüp eğlenmek benim için gerçekten çok değerli.

-Sosyal medyada ve dizi fanlarının paylaşımlarında Mihriban ve Rıfat, Gönül Dağı'nın efsane ikilisi olarak tanımlanıyor. Ayrıca "Yüreği ve yüzü güzel Mihriban, Hande Nur Tekin ne kadar çok benziyorsunuz karakterinize" şeklinde yorumlar var. Siz kendinizi Mihriban'la kıyaslasanız benzer yönleriniz nelerdir?

-İzleyicilerimizden böyle yorumlar gelmesi beni çok mutlu ediyor. Mihriban'la kendimi kıyasladığımda aslında onu anlayabildiğim çok nokta var. Mesela ben de çok hassas bir insanım ve sanırım bu yüzden, birini kırmaktan ödüm kopar. Kırıldığımda da o kişiye, bunu neden yapabileceğinden dolayı gerekçeler bulup, yaşadığım negatif duyguları hafifletmeye çalışırım. Kendimde bunu başarabiliyorken, sevdiğim insanlara karşı yapılan haksızlıklarda koruma içgüdüsüyle hırçınlaşabiliyorum ama ben de Mihriban gibi. Empatim o kadar güçlü ki, birinin derdini de sevincini de alıp evime götürüp yaşamaya devam ederim. Bir de Mihriban o kadar melek gibi bir karakter ki, daha fazla ortak noktamızı saysam Hande'ye övgü gibi olacak. O sebeple insani yönlerini, zaaflarını sevdiğim ve bildiğim bir yerden anlıyorum diyeyim. Bu da benim onu daha kolay içselleştirmemi sağlıyor.

-Hande Nur Tekin'in sanat dünyasındaki en büyük hayali nedir? Kendinizi önümüzdeki yıllarda nerede görmek istersiniz? Kariyeriniz için hedefleriniz nelerdir? Bunun için yol haritanızı çizdiniz mi?

-Bu soruyu cevaplamak bana çok zor geliyor çünkü beni o kadar heyecanlandıran hayallerim var ki, bunları dillendirirken iddialı cümleler kurmaktan korkuyorum açıkçası. Tiyatroda da kamera önünde de oynamak istediğim birçok rol var. İsteklerimin büyük olması çabamı da arayışımı da hevesimi de aktif tutuyor.  Her şeyin öncesinde adımdan iyi bahsedilen bir oyuncu olmak istiyorum. Umarım bir gün hayallerimi gerçekleştirme şansı bulabilir ve yaratabilirim.

-Dizi dışındaki zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Atları çok sevdiğinizi ve binicilik sporuyla ilgilendiğinizi biliyoruz. Başka spor dallarıyla, diğer sanat dallarıyla ilginiz nasıl?

-On yıl voleybol oynadım ve fırsat buldukça da oynarım. Voleybol hakemliğim de var, nadiren, memleketime gittiğimde kendime maç yazdırıp özlem gideriyorum. Binicilik eğitimine devam ediyorum. Aktif olarak bir tiyatro oyununda oynuyorum. Fırsat buldukça sinema ve sanatları gösterilerine gitmeyi seviyorum. Yan flüt çok sevdiğim bir enstrüman olduğu için onun eğitimini almaya başladım. Aktif bir yaşam sürmeyi sevdiğimden müsait zamanlarımı böyle aktivitelerle geçirmekten mutlu oluyorum.

Yapımcılığını Köprü Film/Ferhat Eşsiz, yönetmenliğini Yahya Samancı'nın üstlendiği Gönül Dağı'nın senaryosunu Ali Asaf Elmas, Teoman Gök ve Emel Çokçalışkan  kaleme alıyor.

Berk Atan, Semih Ertürk ve Cihat Süvarioğlu'nun başrolleri paylaştığı Gönül Dağı'nda, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Erdal Cindoruk, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Melis Sevinç, Hüseyin Sevimli, Ulviye Karaca, Sait Seçkin, Hande Nur Tekin, Sercan İnceer, Eren Can Vurucu, Faruk Karagül, Kaptan Gürman, Öznur Yağcı, Mesude Türkmen, Süeda Çil, Burak Can, Öge Sözbaş, Kaan Şençubukçu, Ataberk Tufan, Ömer Batu Dağlı, Bade Irazlı, Burak Haktanır, Müjde Zeynep Akdeniz, Merve Yıldız, İpek Uzkalan ve Şive Şenözen rol alıyor.