Erol Evgin Kimdir? Nerelidir? Sevgilisi Var Mı?

Erol Evgin kimdir? Türk pop müziğin duayen isimlerinden Erol Evgin ile ilgili bilgiler sosyal medyada ve internette kullanıcılar tarafından sıklıkla merak edilmektedir. Peki Erol Evgin kimdir? Nerelidir? Evli mi? Burcu nedir? Kaç yaşındadır? Cevaplar haberimizde..

 

Erol Evgin kimdir? Türk pop müziğin duayen isimlerinden Erol Evgin ile ilgili bilgiler sosyal medyada ve internette kullanıcılar tarafından sıklıkla merak edilmektedir. Son dönemde ağabeyini kaybetmesiyle gündemde olan ünlü sanatçı Erol Evgin ile ilgili bilgiler sosyal medyada ve internette kullanıcılar tarafından sıklıkla merak edilmektedir. Peki Erol Evgin kimdir? Nerelidir? Evli mi? Burcu nedir? Kaç yaşındadır? Cevaplar haberimizde..

 

erol evgin kimdir nerelidir evli mi

 

Erol Evgin kimdir? Nerelidir? Evli mi?

 

Erol Evgin kimdir? Erol Evgin 16 Nisan 1947, İstanbul doğumlu, POPSAV'ın kurucusu olan Türk pop müziği sanatçısıdır. Sunuculuk, oyunculuk ve mimarlık da yapmıştır. Yüksek mimar Emel Evgin ile evli ve 2 çocuk babasıdır. Oğlu Türk pop müziği sanatçısı Murat Evgin’dir. Erol, 16 Nisan 1947’de, İstanbul, Moda’da, Naciye ve Cevdet Evgin çiftinin beş çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Ailesi bir kız çocukları olsun çok istiyordu. Erol da varlığını bu duruma borçlu olduğunu yıllar sonra verdiği bir röportajda, muzip bir dille aktaracaktı. Erol’un çocuk yaşlarından beri hayali bir ses sanatçısı olmaktı. 3-5 yaşlarında başlamıştı bu hayal. Tangolar hayallerini öyle güzel süslüyordu ki, bu sesi bölen geleneksel bir Anadolu ailesinden gelen ve onu yaşatmanın hevesinde olan babası olacaktı. Cevdet Bey, belki oğlunun bu heveslerini başta bir çocuksu hal olarak değerlendirdi; ama yine de “Bileğinde bir altın bileziğin olsun evladım” değerinden hiç uzaklaşmadı. Annesi ise, kendisinin tanımıyla çok şefkatli, hiç eleştirmeyen bir kadındı. Erol, babasının gönlünü kazanırken, hayallerinin de peşinden gitmenin bir yolunu bulacaktı elbet… Erol, liseyi İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra, babasının istekleri arasından birini seçmeye hazırlanmıştı bile. Kalbinin ve aklının en temiz köşesinde muhafaza etti müziği. Bunun yanında da doktorluk, mühendislik, mimarlık, avukatlık gibi pek çok altın bilezik değeri gören meslek arasından mimarlığı seçti. (Mimar Sinan Üniversitesi) Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nü kazandı.

 

Kendisine en yakın bu mesleği görmüştü. Nihayetin de o da bir sanattı. Yıllar sonra konuk olduğu bir televizyon programında hayatından bahsederken, mimarlığı şöyle tanımlayacaktı: “’Susmuş bir musiki’ derler mimarlık için. Benzer yanları vardır müzikle mimarlığın. Ve mimarlığı seçtim”.

 

Erol, mimarlığı sadece seçmemiş, başarılı bir eğitim hayatından sonra, okulda akademisyen olarak da kalmıştı. Ama yine şöyle bir cümlesi vardı ki programda, aslında bir insanın hayal kurmaya görsün, gönlüne söz geçiremeyişini özetliyordu: “Sonra hatta asistan oldum, üniversitede öğretim görevlisi olarak kaldım. Ama şarkılar o kadar ısrarla çağırdı ki beni…” Bir röportajında ise, seçtiği mesleğin, hayaline etkisinden memnun olduğu yanları şöyle anlatıyordu: “…Ben de müzik okumadım, mimarlık okudum ailemi mutlu etmek için, ama sonradan mesleğimi çok sevdim. Estetik kavramını müthiş öğrenirsiniz, neden sonuç ilişkisini de net biçimde ortaya koyan bir meslektir. Ben de bunu müziğe taşıdım. Örnek yok, ekol yok, okul yok, o yüzden mimarlıktan çok faydalandım”.

 

Müziğin ona seslenişine kayıtsız kalamamış, çocuk kalbinin sesiyle birleşince de her şey bir şölene dönüşmüştü. Şu dünyada bir insanın çocuk yaşlarından beri kurduğu hayalin gerçekleşmesinden başka sayılabilecek eşdeğer güzelliklerin sayısı çok az olmalıydı… İlk şarkısı “Eski Günler”di. 1969’ta ilk 45’liği, “Sen-Eski Günler” çıkmıştı. Sesi güzeldi; ancak dışarıdan bakıldığında bilinen bir “ünlü” profili yoktu. Gri takım elbiseleri ve kravatı ile “Senden star olmaz, boşuna uğraşma” eleştirilerine kulaklarını tıkıyordu. Elbette çok morali bozuluyordu; ama iyi ki de bu sözleri kulak ardı edebiliyordu… Bir zaman sonra Erol, dezavantaj olan bu durumu, avantaja dönüştürdü. Kendini, insanlara olduğu gibi sevdirmeyi başarmıştı. Yıllar sonra verdiği bir röportajında sevilişini şöyle açıklayacaktı: “İnsanlar beni öyle sevdiler. Ailelerin şarkıcısı oldum. Kızlarına aradıkları düzgün damat adayı modeli gibi. Bunu isteyerek yapmadım, zaten tipim öyle”. Ünlü olmaktan çok işini yapmaya odaklanmıştı. Nasıl olsa şöhretin gelip kendisini bulacağına inancı tamdı… Eski Günler, festival birincisi bir şarkı olan “Canzone per te” şarkısının üzerine Türkçe sözler yazılmış haliydi. Erol, kendisi yazmıştı sözleri. Bir söz yazarıyla çalışmıyordu. Buna biçtiği çocuksu sebebi de yine konuk olduğu televizyon programında şöyle açıklayacaktı: “’Bir şarkı sözü yazarı, bana bir söz verir, ben de onu beğenmezsem nasıl reddederim’ diye çocukça bir şeyle kendim yazdım 6-7 yıl şarkılarımı. Çiğdem ile tanışana kadar…” Erol, kendisi gibi Yüksek Mimar olan Emel ile 28 Şubat 1973’te evlendi. Bu evlilik onlara, Elvan ve Murat adını verdikleri iki çocuk getirdi.nDaha sonra Erol, Ozan ve Eren adlı torunları da katılacaktı aileye…



Etiketler: