Düzenbazlık İnsanın Genlerinde Var!

Tarih asla insan belleğinden silinmiyor. Hiç ummadığınız ya da beklemediğiniz bir anda, bir köşe başında karşınıza çıkabiliyor.

 

Fenoreporter - Dış Haberler Servisi

 

Bazen ömrünüzle sınırlı, bazen bir kaç kuşak öncesiyle, bazen de yüzlerce, binlerce yıl evveliyle ilgili olsun.

 

O nedenle ben tarihçilere, arkeologlara, dil bilimcilere (Özellikle ölü dillerin şifrelerini çözenlere) büyük saygı duyarım. Çünkü onlar insan oğlunun karanlığa gömülmüş geçmişine ışık tutuyorlar.

 

İşte size bir örnek…

 

M.Ö. 18’inci yüzyıldan kalma çivi yazısı ile o dönemin en yaygın dili Akatça yazılmış bir kil tablet.

 

Irak’ta, Ur’da bulundu. 1953 yılında British Museum’a getirildi.

 

11.6 santimetre yüksekliğinde, 5 santimetre genişliğinde, 2.6 santimetre kalınlığında. Hafifçe hasar görmüş.

 

duzenbazlik insanin genlerinde var

 

“Ea Nasir tableti” diye adlandırılan bu belge, dünyanın en eski şikayet dilekçesi olarak biliniyor.

 

Ea-Nasir o zamanlar metal, özellikle de bakır ticareti yapan bir tüccarın adı.

 

Nanni adındaki bir müşterisiyle en kaliteli bakır vermek için sözleşme imzalıyor. Ama en kalitesiz üründen gönderiyor. Üstelik müşterinin yolladığı adamını aşağılayıp hakaret ediyor.

 

Şikayet dilekçesini aktarmadan önce dönemin özelliğini ya da ekonomik durumunu anlatayım. Güçlü bir Sümer şehir devleti olan Ur (Basra Körfezi’ne yakın) günlük hayatta kullanılan eşyalar için yeterince metale sahip değildi. O nedenle tüccarlar mal almak için bölgedeki diğer şehirlere, özellikle de bin kilometre güneyde, Arap Yarımadası’ndaki Dilmun’a (Günümüzde Bahreyn) gidiyorlardı. Hem zahmetli, hem de masraflı bir yolculuktu bu. Üstelik yol boyunca geçtikleri şehirlere ödedikleri vergi de cabası.

 

İşte Ea-Nasir de Dilmun’da yaşayan tüccarlardan biriydi. Ea-Nasir’e sipariş veren Nanni adındaki müşteri, malı alması için Ur’dan Dilmun’a adamını gönderdi. Sipariş bedeliyle birlikte. Adam malı getirdiğinde Nanni, tüccarın sözünde durmadığını, kalitesiz külçe bakır yolladığını gördü.

 

Gerisini kil tabletten okuyalım:

 

“Ea-Nasir’e söyle. Nanni böyle konuşuyor de.

 

Bana ‘Adamın Gimil-Sin’i gönder. Ona en kaliteli bakırı vereceğim’ dedin. Ama bana verdiğin sözü tutmadın. Adamıma kalitesiz mal verdin ve ona ‘Almak istiyorsan al, almak istemiyorsan defol’ dedin.

 

Beni kim sanıyorsun ki, aşağılıyorsun? Sana gönderdiğim parayı geri getirmeleri için aracılar gönderdim. Ama onları her seferinde hakaret ederek elleri boş gönderdin.

 

Bugüne kadar hiçbir tüccar bana böyle davranmadı. Bu kalitesiz bakır için mi sana para ödeyeceğim? Senden paramı iade etmeni bekliyorum. Bir de şunu bil: Bundan böyle yüksek kalitede olmadıkça senden hiçbir mal almayacağım. Başka tüccarlarla başımın çaresine bakacağım. Senden de paramı geri göndermeni bekleyeceğim.”

 

M.Ö. 1750 yılından bize seslenen bu kil tabletin verdiği ders şu: Demek ki, yaklaşık 3.800 yıl önce bile düzenbaz, sözünü tutmayan, hatta müşterisini dolandıran ticaret erbabı varmış…

 

Ve o zamanlar ne yazık ki, tüketici derneği, tüketici mahkemesi gibi kurumların esamesi bile okunmuyormuş…

 

Hoş, bugün var da, ne oluyor?



Etiketler: