NPR’de yayınlanan Nellie Gilles tarafından hazırlanan Radyo Günlükleri podcastinde bir Hollywood klasiği olan “Casablanca” filminin gösterime girişinin 80. yıl dönümüne dair anılar yer alırken, Casablanca filminin senaristleri Epstein kardeşlerin oğlu ve yeğeni Leslie Epstein ile, Helmut Dantine’un dul eşi Niki Dantine dikkat çeken açıklamalar yaptılar.
NPR’de yayınlanan Nellie Gilles tarafından hazırlanan Radyo Günlükleri podcastinde bir Hollywood klasiği olan “Casablanca” filminin gösterime girişinin 80. yıl dönümüne dair anılar yer alırken, Casablanca filminin senaristleri Epstein kardeşlerin oğlu ve yeğeni Leslie Epstein ile, Helmut Dantine’un dul eşi Niki Dantine dikkat çeken açıklamalar yaptılar.
İşte Nellie Gilles’in Radyo Günlükleri podcast programında Casablanca filminin 80. gösterim yılına özel yayından öne çıkan bilgiler..
SADECE BİR AŞK HİKAYESİ DEĞİL!
Aşk üçgeni etrafında Rick’s Cafe isminde Fas’ın Casablanca şehrinde İkinci Dünya Savaşı zamanında geçen Casablanca filminin dünya çapında gösterime girmesinin 80. yılını kutluyoruz bugün. Rick karakterine hayat veren Humphrey Bogart bu filmde Amerikalı kibirli ve insanları küçümseyen, alaycı bir bar sahibine hayat verirken, savaş konusunda nötr ifadeler ile dikkat çekmiştir. Filmde Ingrid Bergman, Ilsa Lund isminde Paul Henreid’in canlandırdığı direniş lideri Victor Laszlo ile evlenen bir kadına hayat vermiştir ama Casablanca hiçbir zaman sadece bir aşk hikayesi değildir.
Casablanca her zaman bir aşk hikayesinden fazlasıdır. Film Nazi Avrupası’nda Naziler tarafından istila edilmiş Avrupa’da mültecilerin yaşadığı göç dalgası ve savruluşunu da işlerken, bu rolleri canlandıran kişilerin gerçekten de mülteci olması filmi daha da enteresan hale getirmiştir.
Casablanca filminin senaristleri Philip and Julius Epstein’ın oğlu ve yeğeni Leslie Epstein bu rollerde yer alan oyuncular için “Burada konuşan insanların aksanları gerçek. Bu da filme ayrı bir otantiklik katıyor çünkü aslında buradaki insanlar kendilerini oynuyor, canlandırıyorlar.” ifadelerini kullanmıştır.
İLGİNÇ HAYAT ÖYKÜLERİ!
Helmut Dantine bu aktörlerden bir tanesiydi. Dantine Avusturya’da dünyaya gelmiş, ve gençliğinde Viyena’daki anti-Nazi gençlik hareketinin lideriydi. 1938 yılında Avusturya’ya giren Nazi ordusu 19 yaşındaki Dantine’yi bu yüzden tutuklamıştı. Ailesi politik bağlantılarını kullanıp Nazi Almanya’sı ile pazarlık yapmış ve sonrasında kendisini Amerika’ya yollamışlardı. Los Angeles’a gelen Helmut Dantine, UCLA’de eğitim gördü ve sonrasında oyunculuk kariyerine adım attı. Dul eşi Niki Dantine Helmut Dantine için “Çok yakışıklı bir adamdı. Salona girdiğinde çevredeki bütün kadınlar onun enerjisini damarlarına kadar hissederlerdi” ifadeleriyle eşine olan hayranlığını dile getirmiştir.
Casablanca filminde Jan Brendel isminde bir genç mülteciye hayat veren Dantine, rolünde eşiyle birlikte Avrupa’da sürülmüş bir mültecidir. Filmde rulet oynarken görülen bir sahnesi bulunan Dantine burada kendilerini bu ülkeden kurtarmaya yetecek vizeyi alacak kadar para kazanmak için rulet masasına oturmuş, fakat kaybetmiştir. Fakat Rick, kaybettiğini gören Brendel karakterine yardımcı olarak kazanmalarını sağlamış ve çiftin Casablanca’dan Amerika’ya güvenli geçişlerine yardımcı olmuştur.
Daha sonra başka savaş filmlerinde Dantine Nazi subayı, hikayenin kötü adamı olarak da rol almıştır. Bunlardan bazıları Nothern Pursuit (1943), Escape in the Desert (1945)’dir. Radyo günlüklerinde bu durum için dul eşi Niki Dantine “Bu onun için duygusal olarak çok zor olmuş olmalı. Gençliğinde anti-Nazi hareketinin lideri iken, filmlerde Nazi’leri oynamak” ifadelerini kullanmıştır.
Dantine ile birlikte Avrupa’da doğup, Nazi Almanyası’ndan kaçarak Amerika’ya sığınan başka aktörler de bulunmaktadır.
Casablanca filminde rol alan Condrad Veidt Strasser isminde bir Nazi subayına hayat vermiştir. Veidt bir Alman aktördü. Eşi yahudiydi. Dantine gibi o da Nazi’den kaçmış ve ekranlarda başarılı olmuştu.
Ayrıca Peter Lorre filmde Ugarte karakterine hayat vermiştir. Ugarte Rick’s Cafe’de Alman kuryesini çalan bir müşteri rolündedir. Lorre oyunculuk kariyerine Viyana ve Berlin’de sahnelerde oynadığı tiyatro oyunlarıyla başlamıştır. Fritz Lang’s M (1931) ve Amerika’da rol aldığı The Maltese Falcon dünya çapında tanınan bir oyuncu haline gelmiştir.
S.Z. Sakall aynı filmde garson Carl karakterine hayat vermiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Sakall Macaristan’da kabare oyuncusuydu. Ailesinin üyeleri Naziler’in toplama kamplarında hayatlarını kaybederken, kendisi Amerika’ya kaçarak hayatını kurtarmıştı.
Ayrıca kurpiyer Emil karakterine hayat veren Marcel Dalio Fransa’da bir yıldızdı. Jean Renoir’un 1937 yılında çektiği Le Grande Illusion ve 1939 yılında çekilen The Rules of the Game en çok bilinen filmleridir. Dalio yahudiydi ve 1940 yılında Paris’e Casablanca filminde Yvonne’yi canlandıran eşi Madeleine Lebeau ile birlikte uçmuştu.
Bugün ekranda izleyiciler bu karakterleri Yahudi mülteciler olarak görse de o dönemde kendileri asla bu ifadeyi kullanmazlardı. 1927 yılındaki The Jazz Singer filminden 1947 yılında çekilen Gentleman’s Agreement filmine kadar olan sürede Hollywood filmlerinin senaryolarında “Yahudi” kelimesi çok nadir olarak geçerdi.
1944 yılında Casablanca filminin yazarları Epstein kardeşler tarafından kaleme alınan Mr. Skeffington filmi bunun dışında kalan istinalardandır. Radyo Günlükleri programında “Hollywood’daki patronlar, Washington’daki yetkililer kimse Amerikan halkının İkinci Dünya Savaşı’nın Yahudiler için verilen bir savaş olduğunu düşünmelerini istemiyorlardı” ifadelerini kullanan Leslie Epstein Casablanca filminin yine de izleyiciye çok güçlü bir mesaj verdiğini dile getirmiştir.
CASABLANCA FİLMİ BİR PROPAGANDA FİLMİDİR!
We’ll Always Have Casablanca kitabının yazarı Noah Isenberg film için “Casablanca filmi bir propaganda filmidir. Bu filmde savaşmak için ikna olmamış bir Amerikan halkına bu savaşın, savaşmaya değer bir savaş olduğu anlatıldı” ifadelerini kullanmıştır.
Buna örnek olarak; filmdeki Bogart tarafından canlandırılan Rick Blaine karakteri Amerika ve Amerika’nın dış politikasına yapılmış iyi bir göndermedir. Rick filmin başında herkesten kendisini soyutlayan ve kendisi dışında hiçbirşey için savaşmayan biri iken hikayenin devamında Dantine ile olan sahnesinde yardımcı olarak kaçmalarına yardımcı olması aslında bu karakterin o kadar da katı ve soğuk yürekli biri olmadığının kanıtıdır. En sonunda da “La Marseillaise” şarkısının söylendiği sahnede Rick’in orkestraya direniş şarkısının çalınmasına izin vermesi. Şarkının çalındığı anda mültecilerin davranışları ve Fransız aktris Madeleine Lebeau gözlerinden akan yaş ile sahne bitirilmiştir.
Madeleine Lebeau ile Marcel Dalio savaştan iki yıl önce Paris’e uçmuşlardı. Leslie Epstein “Bu gözyaşlarının gliserinden kaynaklanan sahte gözyaşları olmadığını, bunun tamamen gerçek gözyaşları olduğunu” ifade etmiştir.
İkinci Dünya Savaşı boyunca Hollywood savaştan kaçan Avrupalı mülteci oyuncular için güvenli bir liman oldu. Savaştan sonra Casablanca’da oynayan mülteci aktörlerden bazıları karakter rollerinde başarılı oldular fakat çoğu Hollywood’un yeniden Amerikan yaşamına odaklanan hikayeleriyle kuruyup gittiler. Bazıları Amerika’da yer alan azınlık gruplarına üye oldular, bazıları ise Avrupa’ya geri döndüler.
Casablanca ekranlardaki en iyi aşk hikayelerinden biri olarak değerlendirilir fakat verdiği politik mesaj zaman içinde çeşitli şeylere uyarlanmıştır. Niki Dantine’e göre Casablanca bir iz bırakmıştır. Bu konuda sözlerine devam eden Niki Dantine sözlerini “Bence Casablanca filmi Amerikalı’lara savaş zamanında hayatın nasıl dengelendiğini ve hayatta kalmanın nasıl birşeye benzediğini çok iyi bir şekilde anlatıyor” ifadeleriyle sözlerini bitirmiştir.