Son dönemde imza attığı projelerle dikkat çeken Bella Nabivi ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte Bella Nabivi'nin Fenoreporter için yaptığı özel açıklamalar...
Son dönemde imza attığı projelerle dikkat çeken Bella Nabivi ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte Bella Nabivi'nin Fenoreporter için yaptığı özel açıklamalar...
Bella Nabivi kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Gazeteci bir babanın ve piyano öğretmeni bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Moskova’da doğdum, Bakü’de büyüdüm. Üniversite eğitimimi Güney Kore’de Sol Bridge International Business School’da aldım.
Oyunculuk yapmaya nasıl karar verdiniz? Hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?
Ben zaten sanatın içine doğdum. Evde annem piyano çalar, beni bebekliğimden beri tiyatro oyunlarına götürürdü. Ben de evde oyunları aklımda kaldığı şekilde ayna önünde veya anneme babama oynardım. Bir keresinde anneler günü için tiyatro oyunu yazıp kardeşlerimi bir ay boyunca çalıştırmıştım. O gün akrabalarımız da bizi ziyarete gelmişti ve onların önünde oynamıştık. Herkesin ilk sorusu “sen artist mi olacaksın” dı. Aslında her şey böyle başladı.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Mutlu ve sevgi dolu bir çocukluk geçirdim. Ailem verdiğim tüm kararlarımda beni destekledi, hiç karşı çıkmadı. Bugün bu kadar özgüvenli ve güçlüysem bunu onlara borçluyum. Bu arada çok hareketli bir çocuktum. 3 yaşımda baleye başladım, sonra annemden gördüğüm için evde sürekli piyano ile oynuyordum. 5 yaşımda özel yetenek sınavıyla devlet piyano okulunu kazandım. Piyanoya aşık olduğum için tutkulu bir şekilde ona yöneldim. Günde 4-5 saat yorulmadan prova yapıyordum. Beethoven, Mozart, Sebastian Bach, Chopin vs. ünlü dünya klasiklerinin eserlerini konserlerde çalmaya başladım. Aynı zamanda kendi bestelerimi yapıyor ve sözlerini yazıyordum. Konservatuara besteci olarak girmekti hayalim. Babam sürekli yurtdışına seyahat ettiği için bir iş kadını olursam onun yanında olurum diye üniversite tercihim uluslararası işletme yönetimi oldu.
Peki buradan oyunculuğa geçiş nasıl oldu?
Okulda tiyatro kulübündeydim, üniversitede de en çok zaman geçirdiğim tiyatro ve müzik kulübü oldu. Drama hocamın yönlendirmesiyle Güney Kore’de 2 sene drama eğitimi aldım. Sonra da farklı tiyatro oyunlarında yer almaya başladım. Türkiye’ye gelince de 2 sene kamera önü oyunculuk eğitimi aldım. Kendimi en mutlu hissettiğim zamanlar sahnede olduğum anlar diyebilirim.
Oyunculuk konusunda yakın gelecekteki hedefiniz nedir? Hangi karakterleri oynamak sizi daha çok heyecanlandırır?
Şu ana kadar yurtdışında ve Türkiye’de çoğunlukla tiyatro oyunlarında yer aldım. Vizyona girecek olan bir sinema filmim var. Çok ses getirecek bir film projesiyle yeni anlaştım, spoiler vermeyeceğim ama adımdan çok söz ettireceğim. Aksiyon, dans, dövüş sahnelerinin bir arada olduğu bir işte yer almak isterim. Senaryonun beni etkilemesi ve zor bir karakter olması daha çok dikkatimi çekiyor. Filmin başında kötü biri olarak başlayan, ama zamanla iyiye yönelen, seyircinin sempati duyduğu bir karakteri canlandırmak da beni heyecanlandırır. Genellikle izleyicinin beni kızı, torunu, sevgilisi olarak benimsemesini istiyorum. Üzgün birini canlandırdığımda bile aslında onun içindeki güçlü, pozitif, umutla dolu taraflarını seyirciye yansıtmayı seviyorum. Zaten insanların hayatı zor, onları iyi anlamda etkileyecek, onları doğru yöne çekecek ve akıllarında kalacak bir karakteri oynamak isterim.
En çok sevdiğiniz film hangisi ve neden?
Aslında izlediğim çoğu filmde kendime yakın bir şeyler bulabiliyorum. O yüzden en çok sevdiğim şu diye birini öne çıkaramıyorum. Düşününce birçok film aklıma geliyor, mesele “Piyanist” beni etkileyen filmler arasında. Adrien Brody’nin oynadığı karakter geleceği çok parlak konser piyanistlerinden biriyken bir anda savaşın hakim olduğu bir dünyada hayatta kalmak için mücadele ediyor. Onun hikayesi insanın içindeki direnme gücünü ve sanatın insan ruhunu nasıl besleyebileceğini gösteriyor. Bence “Piyanist” müzik, umut ve insan dayanışması üzerine çok dokunaklı bir hikayeye sahip.
Sizce bir oyuncu nasıl olmalı?
Öncelikle iyi bir insan olmalı. Şimdi bizi 100 binler takip ediyorsa zamanla bu milyonlara çıkacak. Yaptığımız işlerle insanlara örnek olmamız gerektiğini düşünüyorum. Dünya çok kötü bir yere gidiyor, o yüzden pozitifliyi, iyiliği, yardımı desteklememiz ve bunu paylaşmamız lazım. Verdiğimiz en küçük mesaj bile toplumun üzerinde çok büyük etkiye neden olabilir. Aynı zamanda oyuncu çok yönlü olmalı. Eğitim, gelişim süreci bana göre hiç bitmeyen bir süreç. Gezdikçe, okudukça, öğrendikçe aslında ne kadar az bildiğimizi fark ediyoruz. En az bir yabancı dil bilmeli mesela, yurtdışındaki temsil veya kendini, oyunculuğunu geliştirmek amaçlı; enstrüman çalmalı veya şan eğitimi almalı, ya da farklı hobilere yönelmeli. Özellikle biz oyuncular için proje bekleme süreci biraz sıkıntılı. Psikolojik olarak güçlü kalmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yurtdışında büyümüş okumuş biri olarak Türkiye ve Türkçe ile yolunuz nasıl kesişti?
26’dan fazla ülkede bulundum. Kore’ye uçarken Atatürk havalimanından aktarma yapıyordum ama İstanbul’u hiç görmemiştim, içimde hep uhde kalmıştı. Eğitimim bitince Bakü’ye döndüm orda çalışmaya başladım. Sonra ailem dahil herkese 10 günlük İstanbul’a tatile gitmek istediğimi söyledim. Geldim ve bir daha da geri dönmedim. Bir de benim farklı dillere ilgim var. Zaten ana dilim Rusça ve Azerice, ilk okulda da eğitimim İngilizceydi. Sonra Kore’deyken Korece öğrendim. Türkçeyi de açıkçası dizilerden öğrendim. Türkiye’ye gelince oyunculuk eğitiminin yanında birebir diksiyon eğitimi aldım. Şimdi de İspanyolca öğrenmek istiyorum.
Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?
Genelde şarkı söyleyerek dans etmeyi çok seviyorum. Dans edince mutlu oluyorum. Sevdiğim arkadaşlarımla zaman geçiriyorum. Zaten pek fazla arkadaşım yok, bu konuda çok seçici insanım. Kaliteli, entelektüel ve iyimser insanların etrafımda olmasına özen gösteriyorum. Çok film izlerim, okumayı severim. Üşenmezsem spor yaparım. Cilt bakımı yapmak, kendimle uğraşmak beni çok mutlu eden şeyler arasında. Çünkü günlük yaşantımda makyaj yapmayı pek sevmiyorum. Modayı yakından takip ediyorum, ama kendime neyi yakıştırırsam tercihim genelde o yönde oluyor.
Okurlara ne söylemek isterdiniz?
Yaptıkları iş ne olursa olsun hayallerinden asla vazgeçmesinler. Her şey hayal kurmakla başlıyor. Belki bugün gerçekleşmez ama doğru zaman çok önemli. Sonuca odaklanmasınlar, sürecin tadını çıkarsınlar. Hayatta istediğimiz her şeyi elde edebiliriz. Önemli olan azimle çalışmak.