Hollandalı araştırmacılar çok önemli bir buluşa imza attı: Alzheimer’in 5 ayrı türü var. Bu sonuca beyin omurilik sıvısının incelenmesiyle varıldı,
Fenoreporter - Sağlık Haberleri Servisi
Peki, Alzheimer hastasının bu 5 türden hangisine yakalndığı nasıl belirlenecek? Bu buluş, yakında hastalığı ortadan kaldırma şansı yaratıyor mu? Uzmanlar, “En yaygın türe yakalanan hastanın daha uzun yaşama umudu belirdi” diyorlar.
İşte, Hollandalı araştırmacıların, Alzheimer hastalığıyla ilgili ulaştıkları son bulgular:
-Alzheimer hastalığı esrarını koruyor. Genç yaşta yakalanıp ölenler de var. Ama ilk belirtilerin 80 yaşından sonra ortaya çıktığı vakalar da bulunuyor. Alzheimer’in gelişmesi hastadan hastaya değişiyor.
-Kesinlikle bildiğimiz bir şey var: Hemen tüm hastalarda beyin omirilik sıvısında bulunan 2 proteiin değişiyor. Bu sıvılardan biri beyinde toplanan “Amiloyid”. Bu sıvı beyin hücreleri arasındaki iletişimi bozuyor, bu da hafıza kaybına yol açıyor.
-Ancak beyin omirilik sıvısı bini aşkın protein içeriiyor. Hepsini büyüteç altınaalmaya karar verdik. 600’ü aşkın kişiden incecik bir şırınga yardımıyla beyin omrilik sıvısı örneği aldık. Sinir hücreleri sırttaki omuralar aracılığıyla dallanabiliyorlar. Daha sonra yapay zeka yardımıyla Alzheimer’e yakalanmış olanların şemasını çıkarmaya çalıştık. Sonuç: 5 yrı tür tespit ettik. Her tür belirli bir protein yoğunlaşması gösteriyor ve farklı belirtiler gösteriyor.
-Alzheimer’ın vakaların yüzde 33’ünü oluşturan en yaygn türünde beyin hücrelerinde çoğalma gözleniyor. Normal olarak bu hücreler beyindeki küçük hataları onarıyor. Ama hastalarda fazlasıyla çalışıyor. Kaçağı onarmaya çalışıyorlar ama bunu o kadar hızlı yapıyorlar ki, hasarlara yol açıyorlar. Bununla birlikte, bu tür Alzheimer küçük bir umut ışığı yakıyor: En uzun yaşayanlar bu türe yakalananlar. Yakalandıktan sonra ortalama 9 yıl daha yaşayabiliyorlar.
-İkinci grup (Hastaların yüzde 30’unun yakalandığı tür) vücudun bir bölümü gereğinden fazla çaba harcıyor. Bu tür Alzheimer, beynin bağışıklık sistemini etkiliyor. Normal olarak bu sistem kötü şeyleri eliyor ama Alzheimer’in bu türünde aşırı dinamik oluyor. O zaman da zehir salgılıyor ve hastalık her salgıda daha da ağırlaşıyor. Sonuç: Hastanın en fazla nöron yitirdiği tür bu. Elbette bu da düşünce ve hafıza bozukluklarını getiriyor.
-Hastaların yüzde 18’inde görülen üçüncü tür Alzheimer, beynin organlarından birinde ortaya çıkan sorunla ilgili. Beyin omirilik sıvısı salgılayan bir oorgan bu. Hastalarda bu organın köreldiğini, bunun da iltihaplanmaya yol açtığını görüyoruz.
-Alzheimer hastalarının yüzde 13’ünü etkileyen dördüncü tür, kan beyin bariyerinde doku bozulmasıyla kendini gösteriyor. Bu bariyer aslında beyni dışardan gelen maddelere veya eriyikler karşı koruyor. Ancak hastalarda bir kaçak oluşuyor, bu da beyne hasar veriyor.
-Son tür Alzheimer, hastaların sadece yüzde 6’sını etkiliyor. Bu türde beyinde protein üretiminde sorun beliriyor. Alzheimer hastalığının en tehlikeli türü bu. Hastaların yaşam süresi çok kısa. Teşhis konulduktan itibaren ortalama 5,6 yıl yaşayabiiliyorlar.
-Bir başka tespit: Alzheimer için geliştirilen ilaçlar bazı hastalarda hiçbir işe yaramıyor. Tam tersine, durumlarını ağırlaştırıyor
-Hastaları gruplara ayırabilseydik, bu tür olumsuzlukları önleme imkanımız olurdu. Bağışıklık sistemi çok hızlı çalışanlarda yavaşlama sağlayabilir veya tam tersi bağışıklık sistemi zayıf olanlarda hızlandırabilirdik. Böylece kişiye özel tedavi geliştirebilirdik. Ve bu gerçekten Alzheimer ile mücadelede devrim olurdu.
-Peki, bu bulgular pratikte ne zaman hayata geçirilebilir? Bir hastanın hangi Alzheimer türüne yakalandığını tespit edebilirsek mevcut ilaçlarla bir yıl içinde çare bulabiliriz. Anak bazı türlerin ilacı yok. O türlerde nereyi hedeflememiz gerektiğini tespit edebilirsek, 5-10 yıl arasında çözüme ulaşabiliriz.