Bilinmeyen bölgeleri keşfetmeye çıkan Sir John Franklin ve ekibinin öyküsü son sırlarını vermeye başladı. Soğuk ve aç kalan mürettebatta uyanan vahşi içgüdülerin yol açtığı yamyamlık onu korkunç bir sona götürdü.
Herşey 1845’te İngiliz kaşif Sir John Franklin’in Amerika kıtasının kuzey-batı istikametinde bir geçiş yolu bulmak için 128 adamıyla birlikte çılgın bir sefere çıkmalarıyla başladı. İngiltere’den yola çıkan Franklin ve mürettebatı Kuzey Kutbu’nun Kanada bölgesindeki uçsuz bucaksız ve acımasız coğrafyasına götürdü.
Baffin Körfezi’ni geçtikten sonra keşif heyetinden hiçbir haber veya hayat işareti alınamadı. Bu da, trajik bir dönemin başlangıcı oldu. Gemileri buzulların ancak yaz aylarında çözülmeye başladığı Kral Guillaume adası civarında sıkışıp kalmıştı. Tüm kışı buzullar arasında hapis olarak geçirdiler. Ama buzullar çözüldüğünde çoğu hayatta değildi.
11 Haziran 1847’de John Franklin bilinmeyen nedenlerden öldü. 22 Nisan 1848’de mürettebattan hayatta kalanlardan bir kaçı buzullar arasında geçirdikleri 19 aydan sonra karaya ulaşabilmek için gemileri terketti. Mürettebatın başına gelenler ancak 2014 ve 2016’da bulunan 2 geminin defterlerinden ve bazı denizcilerin notlarından öğrenilebildi. Bu notlar arasında kaptan ve ekibin üçüncü en önemli üyesi olan James Fitzjames adlı, 1848’de ölmüş birinin cesedinden kalanlar da vardı. Bu ceset kalıntılarının analizi mürettebatın son üyelerinin korkunç sonlarını aydınlattı.
Fitzjames ve mürettebattan bazı denizcilerin kalıntıları Kral Williams adasında bulundu. Gemiyi terkettikten sonra herhalde oraya sığınmışlardı. Orada başlarına ne geldiği pek bilinmemekle birlikte yamyamlığın kurbanı olduklarına ilişkin güçlü delillere ulaşıldı. Hayır, yerli halktan değil,