1997'de Çağla Şıkel'in güzellik tacını taktığı Miss Turkey'de ilk 10'a giren Özgül Kavruk, sonrasında oyunculuğundan pilates eğitmenliğine değişen hayatını anlatırken çarpıcı ifadeler kullandı.
1997'de Çağla Şıkel'in güzellik tacını taktığı Miss Turkey'de ilk 10'a giren Özgül Kavruk, sonrasında oyunculuğundan pilates eğitmenliğine değişen hayatını anlatırken çarpıcı ifadeler kullandı. 1997'de Çağla Şıkel'in güzellik tacını taktığı Miss Turkey'de ilk 10'a giren Özgül Kavruk, sonrasında oyunculuğundan pilates eğitmenliğine değişen hayatını anlatırken çarpıcı ifadeler kullandı.
Habertürk’ten Aytekin Teker’in haberine göre; Bir dönemin ünlü mankeni ve 2000'lerin ilk dönemlerinde canlandırdığı 'kötü kadın' rolleriyle tanınan Özgül Kavruk'un artık gözlerden uzak bir hayatı var. Podyum dünyası 1990'lı yıllarda oldukça güçlüydü. Mankenler, gösteri dünyasının önemli figürleriydi. Özgül Kavruk da podyum dünyasının aranılan isimlerindendi. Özgül Kavruk, mankenliği bıraktıktan sonra pek çok dizide canlandırdığı 'kötü kadın' karakteriyle de tanındı. Soğuk ve sert bakışlarıyla karakter oyuncusu olmaya başlamışken ekranları bıraktı ve kendine bambaşka bir hayat kurdu. Yıllardır gözlerden uzak sakin bir yaşam süren Özgül Kavruk ile bir araya geldik, hem geçmişi hem de bugünleri konuştuk.
"YARIŞMAYA KATILDIĞIMDAN HABERİM YOKTU”
1997'de Çağla Şıkel'in güzellik tacını taktığı Miss Turkey'de ilk 10'a giren Özgül Kavruk, yarışmaya katılma süreciyle ilgili şunları söyledi: İzmir'de modellik yaptığım dönemlerde menajerim benim adıma yarışmaya başvuru yapmış. Haberim yoktu yani. Bir gün telefonum çaldı, 'Ön elemeyi geçtiniz' dendi. Ben de 'neyin ön elemesi' diye yanıt verince 'Miss Turkey'e başvuru yapmışsınız' cevabını aldım. Ben de 'tamam' dedim hemen menajerimi aradım ve 'benimle dalga mı geçiyorlar?' dedim. Benim adıma başvuru yaptığını söyledi. Adının güzellik yarışması olması ilginç gelmişti. Çünkü güzellik çok göreceli bir şey. Modellik sektörüne çok fazla manken kazandırma imkanı sağlıyordu. Profesyonel çerçevede bakarak gittim yarışmaya. İyi ki de katılmışım. Bir dönem podyumların aranılan ismi, "Bizim zamanlarımızda mankenlik önemli bir meslekti. Asker gibi çalışırdık. Disiplinli ve keskin kuralları olan ve bu mesleğin profesyonel yapılması gerektiğini Uğurkan Erez'den öğrendik. Süreç içerisinde ekonominin değişmesi, tekstil firmalarının yönünü başka yöne çeviriyor olması ve hazır giyim markalarının ortaya çıkması modellik sektörünü aşağıya çekti" dedi. Özgül Kavruk ayrıca günümüzde en beğendiği mankenin Didem Soydan olduğunu belirterek, "Kafa olarak bu işi çok ciddiye aldığını düşünüyorum. Kişisel hayatı nasıldır hiçbir fikrim yok ama modellik olarak gördüğüm kısım beni çok etkiliyor ve başarılı buluyorum" ifadelerini kullandı.
"OYUNCULUĞU SÖKE SÖKE ALDIM”
Emekli manken, 'Oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?' sorusuna ise gülerek, "Söke söke aldım oyunculuğu" yanıtını verdi. Kavruk, "Ekran güzel kadın ve yakışıklı erkek istiyor çoğunlukla. İstisnalar, kadiye bozmaz. Güzelliğiyle ön planda olmayan çok başarılı oyuncular da var tabii. Oyunculuğu sadece bu işin eğitimini almış kişiler yapmalı diye bir zorunluluk yok. Çünkü yapımcılar da zaten öyle değil. Dolayısıyla bu kendi içinde bir sarmal hale gelmiş durumda" dedi. Özgül Kavruk, "Oyunculuğu çocukluktan beri istiyordum. 18 yaşındayken 'Derman Bey' dizisinden teklif geldi. Beni gördükleri fotoğraflardan birinde yetişkin bir kadın gibi görmüşler. Yapımcı da öyle bir kadın arıyormuş. Yapımcı beni görünce 'evladım sen çocuksun, bize yetişkin bir kadın lazım' dedi. 'Makyaj yaparım kendimi büyük gösteririm, sonuçta fotoğraftaki kişi benim' dedim. 'Çok zayıfsın deyince' ben de 'yemek yerim kilo alırım' diye yanıt verdim ama kabul etmediler uğurladılar beni, gittim. Yapım ekibi sonra kendi aralarında 'bu kız çok istiyor, hevesli' diye konuşmuş olacaklar ki daha sonra benim için diziye karakter eklediler. Ertesi gün Uğurkan Erez aradı ve 'Sen nasıl konuştuysan seni yine görüşmeye çağırdılar' dedi. Diziye dâhil oldum. Oyunculuk üzerine bir eğitimim yoktu. Yeditepe Üniversitesi İngilizce Halkla İlişkiler Bölümü'nde mezun olmuştum ama öğrenmeye çok açıktım. Hem yönetmenim ve hem oyuncu büyüklerim çok yardımcı oldular" ifadelerini kullandı. 2000'de 'Derman Bey'de Kadir İnanır ile kamera karşısına geçen Özgül Kavruk, ardından 'Böyle mi Olacaktı', 'Gurbet Kadını', 'Doktorlar' ve 'Sakarya Fırat' dizilerinde canlandırdığı 'kötü kadın' karakterleriyle izleyicilerin hafızalarında yer edinmişti. Özgül Kavruk, "Evet, dizilerde sert karakterleri oynadım. Gerçek hayatta disiplinli birisiyim. Telefon numaramı bilmeyecek kadar beni yakından tanımayan insanlar sert olduğumu düşünüyor. Birazcık mizaçım öyle... Yakınımdaki insanlar şefkatli olduğumu söyler. Onların yalancısıyım (Gülüyor)" dedi. Fatma Girik ile 'Gurbet Kadını'nda birlikte kamera karşısına geçen oyuncu, "Muazzam bir ekipti. Timuçin Esen, Mahmut Cevher, Meltem Cumbul ve Burak Hakkı gibi isimlerle çalıştım. Çekimler çoğunlukla Şanlıurfa'daydı. Orada edindiğim bazı dostluklarım hâlâ sürüyor. 'Gurbet Kadını' profesyonel olarak da benim bir kademe yukarıya çıktığım işlerden bir tanesiydi" diye konuştu.
"O DİZİDEN SONRA MAHKUMLARDAN MEKTUPLAR GELDİ”
2008'de hapishane konulu ilk Türk dizisi olan 'Parmaklıklar Ardında'da alan Özgül Kavruk, bazı mahkumlardan mektuplar aldığını yapımcının kendisinin güvenliğinden endişe ettiğini söyledi: Dizideki gibi bir hapis hayatı yaşıyordum. Kamera arkası stresli bir işti. Çok sahnem vardı. Set ve otel arasında bir hayatım olmuştu. Tarihî Sinop Cezaevi'nde çekiliyordu. Yapımcılar, sokağa çok çıkmamı istemiyordu. Çünkü sürekli cezaevindeki mahkumlardan mektuplar geliyordu. 'Şu tarihte çıkacağım, seni görmeye geleceğim' gibi...İlk başta çok farkında olmadım ama dizi beni etkilemişti. Dizi, tatile girdiğinde İstanbul'a gelmiştim. Eşim, 'otel odası kadar alan kullanıyorsun evde' demişti. Giydiğim kıyafetlerin tarzı ve renkleri de değişmişti. Sarı-yeşil giyen bir kadınken siyah-beyaz-gri renkleri giymeye başlamışım. Sosyal ilişkilerim azalmıştı. İki sezon çekmiştik. Bir sezon sonrası için teklif gelince kabul etmedim.
"EŞİMLE GECE KULÜBÜNDE TANIŞTIK”
2008'de Elektrik Mühendisi Ömer Seçkin ile evlenen oyuncu, eşiyle tanışma hikâyesini de anlattı: Gece hayatım neredeyse sıfırdır ama eşim ile Taksim'deki bir gece kulübünde tanıştık. (Gülüyor) Yılda bir kez dışarı çıkıp eğlenen biriyim. Kız arkadaşlarımla eğlendiğim bir akşam ortak arkadaşlarımız sayesinde tanıştık. Ömer ile iyi bir arkadaşlığımız başladı. 8 aylık arkadaşlığımız sonra aşka dönüştü. Tanıştığımız 19 yıl olmuş, hâlâ da arkadaşlığımız devam ediyor.
"ANNELİK BİR DELİLİK HALİ”
2020'de kızı Azya'yı dünyaya getiren Özgül Kavruk, "Anne olmak bende her şeyi değiştirdi. Bambaşka bir kadın haline geldim. Yaratıcılığım ve birtakım becerilerim çok arttı. Onun daha iyi gelişebilmesi için daha çok düşünüyor ve çalışıyorum. Eş zamanlı bir panik duygusu ve muazzam bir kaygı da içerisindeyim. Annelik, bir delilik hali. Çok pozitif bir duygu ile çok negatif bir duygunun eş zamanlı gittiğini düşünün. Çocuğu olmayan bir kişinin anlayamacağı bir duygu" ifadelerini kullandı.
ARTIK PİLATES EĞİTMENİ
2010-2013 arasında yayınlanan 'Sakarya Fırat' dizisinde canlandırdığı 'Jiyan' karakteriyle de tanınan Özgül Kavruk, şimdilerde ise pilates eğitmenliği yapıyor. Kadıköy Bostancı'da salonu bulunan emekli manken, 'Sakarya Fırat' dizisinin zorlu geçen çekimlerinin ardından zor günler geçirmiş. Özgül Kavruk, "Bir gün hapşırdıktan sonra üç ay belimden aşağısını hareket ettiremedim. Omurgamda ciddi bir fıtık olmuşmuştu. 'Sakarya Fırat'ı 2 bin metrede dağlarda ve tepelerde çekiyorduk. Üzerimde 20 kiloluk techizat vardı. Taşlık ve kayalık zemindeydik. Sürekli çatışma sahneleri oluyordu. Aynı dönemde de spor yaptığım için vücudumu dinlendirmedim. Bir tedavi süreci geçirdim, yeni yürümeye başlayan bebekler gibi adım atarak tekrar yürümeye başladım. Pilatesin çok büyük bir faydası dokundu. Bir arayış içindeydim o dönemde ve eşimin de desteğiyle pilates eğitmeni oldum. Çeşitli eğitimler aldım ama ve bu alanda uzmanlaştım" dedi. Özgül Kavruk, yeniden oyunculuğa dönmek gibi düşüncesinin olmadığını da sözlerine ekledi.