ABD’de 25 yaşında bir sanatçı olan Mary Schlais Minneapolis’ten 600 kilometre mesafedeki Chicago’da bir sergiye yetişmek için otostop yapıyordu. Ne yazık ki Minneapolis’in 120 kilometre dışındaki bir yolda cansız bedeni bulundu. Bir çok kez bıçaklanmıştı.

 

Polis olay yerinde sadece bir bere bulabildi. Ama bu da hiçbir şüpheliye götüremedi.

 

Aradan yıllar geçti. Genetik soyağacı araştırmalarındaki gelişmeler sayesinde polis berede bulunan DNA sayesinde genç kadının katil adayının bir profilini oluşturmayı başardı. Kadının bir aileyle bağı tespit edilmişti. Önce Milwaukee’de yaşayan bir adama ulaşıldı. Hayır, katil o değildi. Sonra Michigan’da yaşayan kuzen bulundu. Hayır, onun da cinayetle ilgisi yoktu. Bu da 50 yıl önce Mary Schlais’i öldüren şüpheliler listesinin sonu demekti.

 

Bir ihtimal kalıyordu: Şüphelinin aile üyelerinden birinin evlatlığı olması, o nedenle soyağacında görünmemesi! Aileden biri kendi genetik profilinin kullanılmasını kabul etti, böylece soruşturma devam edebildi.

 

Bu sayede bir şüpheli daha belirlendi. Beredeki DNA sözkonusu şüphelininkiyle bire bir uyuştu. 

 

Ve polis bir sabah şüphelinin kapısını çaldı. 84 yaşındaki Jon Miller adlı adam kapıyı açınca polislerin neden geldiklerini hemen anladı. Soruşturmayı yokuşa sürmedi, 50 yıl önce işlediği cinayeti hemen itiraf etti.

 

Jon Miller verilecek cezayla pek ilgilenmiyor. “Kendimi bıraktım, tanrı ne münasip görüyorsa o olsun” dedi.