İsrail dün sabah Hamas'ın saldırılarıyla sarsılırken Başbakan Binyamin Netanyahu'nun 'İsrail uzun ve zorlu bir savaşın içine girdi' ifadelerini kullanarak savaşın başladığını duyurdu. 

 

İsrail dün sabah Hamas'ın saldırılarıyla sarsılırken Başbakan Binyamin Netanyahu'nun 'İsrail uzun ve zorlu bir savaşın içine girdi' ifadelerini kullanarak savaşın başladığını duyurdu. 

 

BBC Türkçe'nin haberine göre; İsrail, Hamas'ın Gazze'den başlattığı şimdiye kadarki en iddialı operasyon karşısında şaşkına döndü. Daha önce bu boyutta bir şey yaşanmamıştı. Hamas, Gazze'yi İsrail'den ayıran bariyeri birçok yerden aşarak İsrail'in çok uzun süredir karşılaşmadığı ciddi bir sınır ötesi saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırı, 1973'te Mısır ve Suriye'nin sürpriz saldırısının 50. yıldönümünden bir gün sonra gerçekleşti. 50 yıl önceki saldırı Orta Doğu'da büyük bir savaş başlatmıştı. Hamas liderleri de bu tarihin önemini biliyor olmalı. İsrail Başbakanı Binjamin Netanyahu ülkesinin savaşta olduğunu ve bunun bedelini düşmanlarına ödeteceğini söyledi. İsrailli ölü asker ve sivillerin video ve fotoğrafları sosyal medyada yaygın paylaşıldı. Silahlı Hamas üyelerinin Gazze'de İsrailli askerleri ve sivilleri esir aldığını gösteren başka videolar da İsraillileri öfkelendirdi ve alarma geçirdi. Birkaç saat içinde İsrail Gazze'ye hava saldırılarıyla karşılık verdi ve çok sayıda Filistinliyi öldürdü. Ordu muhtemelen bir kara operasyonu planlıyor olacak. İsrailli rehinelerin olması, bunun önceki saldırılardan daha karmaşık olacağı anlamına geliyor. Aylardır Filistinli silahlı gruplar ile İsrail arasında artan bir patlama riski kendisini gösteriyordu. Hamas'ın silahlı kanadı dışında bunun nasıl ve nerede gerçekleşeceğini bilen yoktu. İsrailliler ve Filistinliler, Kudüs ile Ürdün sınırı arasında kalan ve İsrail'in 1967'den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria'da yıl boyunca süreklilik gösteren çatışma ve şiddet olaylarına odaklandı. Özellikle Batı Şeria'nın Cenin ve Nablus kentlerinde faaliyet gösteren silahlı Filistinliler, İsrail askerlerine ve Yahudi yerleşimcilere saldırdı. İsrail ordusu onlarca baskın düzenledi. Silahlı yerleşimciler Filistin köylerine karşı misillemelerde bulunarak yasaları kendi ellerine aldılar. İsrail'in sağcı hükümeti içindeki aşırı dinci milliyetçiler, işgal altındaki toprakların tamamının Yahudi toprağı olduğu iddialarını tekrarladılar.

 

Hiç kimse Hamas'ın Gazze'den böylesine karmaşık ve koordineli bir operasyonu tasarlamasını ve titizlikle planlamasını beklemiyordu. İsrail'de istihbarat servislerinin olacakları göremediğine dair suçlamalar başladı bile. İsrailliler, muhbirler, ajanlar ve yüksek teknolojili gözetimden oluşan geniş bir ağın iş yapacağını umuyor.

 

Sonuçta İsrail istihbaratı, İsraillilerin dini bir bayramın kutlandığı hafta sonunda dinlendikleri ya da dua ettikleri sırada gerçekleşen Hamas operasyonu karşısında gafil avlandı. Hamas, Kudüs'teki camilere yönelik tehditler nedeniyle harekete geçtiğini söyledi. Geçtiğimiz hafta boyunca bazı Yahudiler, Suudi Arabistan'daki Mekke ve Medine'den sonra Müslümanlar için en kutsal üçüncü yer olan Mescid-i Aksa'nın içinde dua etti. Aynı bölge, İncil'deki Yahudi tapınağının bulunduğu yer olması nedeniyle Yahudiler tarafından da önemli görülüyor. Dindar Yahudilerin Tapınak Tepesi olarak adlandırdıkları yerde dua etmelerini Filistinliler son derece kışkırtıcı bulduğu için İsrail tarafından yasaklandı. Yine de, her zaman ulusal ve dini çatışmaların alevlendiği bir yer olan Kudüs'ün standartlarına göre, olağanüstü gergin değildi.

 

Hamas operasyonunun karmaşıklığı bunun aylar öncesinden planlandığını gösteriyor. Son bir hafta içinde Kudüs'te yaşanan olaylara aceleyle verilmiş bir yanıt değildi. Hamas ve İsrail'in bir kez daha savaşa girmesinin nedenleri çok daha derinlere uzanıyor. İsrailliler ve Filistinliler arasındaki çatışma, uluslararası haber kuruluşlarının manşetlerinden uzak olduğu zamanlarda bile ısınmaya devam ediyor. Yine de, İsrail'in yanı sıra bağımsız bir Filistin'i içeren iki devletli çözüm yoluyla barışı resmi olarak talep eden ülkeler tarafından büyük ölçüde göz ardı edildi. 1990'lardaki Oslo barış süreci sırasında bir süre için iki devlet ihtimali gerçek bir umuttu. Şimdi ise boş bir slogan.

 

Filistin-İsrail çatışması ABD Başkanı Joe Biden'ın Washington DC'deki yönetimi için bir öncelik değil. İsrail ile yakınlaşma karşılığında Suudi Arabistan'a güvenlik garantileri sunmanın bir yolunu bulmaya çalışıyor. Amerika'nın barış sürecini yeniden başlatmaya yönelik son girişimi on yıl önce Başkan Barack Obama döneminde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Sorunun temelinde Araplar ve Yahudiler arasında Akdeniz ile Ürdün nehri arasındaki toprakların kontrolü için yüzyıllardır süren ve bir türlü çözülemeyen anlaşmazlık yatıyor. Hızla tırmanan bu olaylar, çatışmanın basitçe yönetilemeyeceğini bir kez daha kanıtlıyor. Çatışma kendi haline bırakıldığında şiddet ve kan dökülmesi kaçınılmaz oluyor.