Binbir Gece Masalları’nda sihirli lambasıyla bilinen Alaattin’in 18’inci yüzyılda Halep’te yaşamış Hanna Diyab adlı genç bir Suriyeli olduğu ortaya çıktı. Diyab, masaldaki Alaattin figürünü kendi hayatından esinlenerek yarattı.
Fenoreporter - Dış Haberler Servisi
Ortadoğu kökenli ama nedense Çin’de geçen bir masal iyi yürekli Alaaddin'in, içinde hapsedilmiş bir cin bulunan bir yağ lambası bulmasını ve hayatını değiştirmesini konu alıyor.
İlginç olan şu; “Alaattin’in Sihirli Lambası”, her ne kadar “Binbir Gece Masalları” külliyatında yer alsa da, orijinal Arapça metnin bir parçasını oluşturmuyor. Öyküyü 18’inci yüzyılda Fransız araştırmacı, çevirmen Antoine Galland, Suriyeli Maruni bir anlatıcı olan Hanna Diyab'dan alarak Binbir Gece Masalları'na ekledi.
Aslında Diyab, Fransız çevirmene masal niyetine kendi hayatını anlatıyordu.Ve hayatı masal kadar heyecanlıydı.
Tam adı Antuan Yusuf Hanna Diyab olan Halepli maceracı 1688’de doğdu. Biraz büyüyünce keşiş olması için ailesi onu Lübnan Dağı’ndaki bir manastıra gönderdi.
Ama manastırın yüksek duvarları arasında değil, özgür, alabildiğine özgür bir hayat hayal ediyordu.
Ortadoğu’da bir keşife çıkmış Fransız doğa bilimcisi ve Kral 14’üncü Louis’nin antikacısı Paul Lucas ile tanışınca istediği hayatın kapıları açıldı.
Diyab, Doğu dillerinin yanı sıra Fransızca ve İtalyanca da biliyordu. Lucas bu yetenekleri nedeniyle Diyab’a rehberi ve tercümanı olmasını önerdi. “Belki” dedi, “Paris’e birlikte döneriz, orada sana Kraliyet Kütüphanesi’nde bir iş ayarlayabilirim…”
Diyab, 1704 Ekim’inden 1708 Eylül’üne kadar Lucas ile birlikte Lübnan, Kıbrıs, Mısır’ı dolaştı. Ve, dönüş yolculuğunda Lucas ile Diyab,Trablus, Tunus, Toskana, Cenova, Korsika, Marsilya üzerinden Paris’e ulaştılar.
Lucas’ın Paris’te ilk işi kraliyet bürokrasisine Ortadoğu gezisini ballandıra ballandıra anlatmak oldu. Hikayesinin Kral 14’üncü Louis’ye nakledileceğini, onun da meraklanıp kendisini huzuruna çağıracağını biliyordu.
Öyle de oldu. Kral’ın huzuruna yanında Doğu’nun büyüleyici kaftanını giymiş Diyab ile birlikte çıktı. Diyab huzurda cebinden: Batı’da bilinmeyen Arap tavşanı çıkarıp salona bırakınca, saraydakiler büyülendiler. Diyab böylece birkaç gün içinde Fransız kraliyet sarayının ve de prenseslerin gözdesi haline geldi...
Ama Diyab, Avrupa’yı sevmemişti. Bunda 1709’daki donduran soğuk hava dalgasının da büyük etkisi oldu.
O sıralar yine Kral 14’üncü Louis’nin himayesinde olan antikacı, tercüman ve kraliyet kolejinin öğretim üyesi Antoine Galland (1646-1715), Binbir Gece Masalları’nı Fransızca’ya çevirirken bir engele takıldı: Arap masallarının tümünü bilmediği için, “Binbir Gece”nin bir çok gecesi eksik kalmıştı. Fransız halkı ise Şehrazat’ın maceralarının devamını sabırsızlıkla bekliyordu.
Paul Lucas’ın tavsiyesiyle Antoine Galland, 1709’da Diyab’la tanıştı. Suriyeli genç ona 16 Arap masalı anlattı. Galland bunlardan 10’unu seçti ve masal koleksiyonunun son 4 cildini oluşturdu. Beğendiği masallar arasında “Ali Baba ve Kırk Haramiler” ile “Alaattin’in Sihirli Lambası” da vardı.
Ancak, Paris Kraliyet Kütüphanesi’nde iyi bir mevki için sarayda kulis yapan Galland, Diyab’ı potansiyel bir rakip olarak gördü ve safdışı bıraktırdı.
Saray kütüphanesinde çalışamayacağını anlayan Diyab, 1710’da Marsilya, İstanbul ve İzmir üzerinden memleketi Halep’e döndü.
Yurduna gelince amcasının Halep çarşısındaki dükkanında kumaş tezgahtarı olarak çalışmaya başladı. Macera bitmiş, hayatı düzene girmişti.
54 yıl sonra, 1763 yılında Diyab gençlik maceralarını kağıda dökmeye karar verdi. 70 yaşın üstündeydi. Suriye’den ayrılışı, Paris’teki yılları, gerek orada, gerekse oraya gidip dönerken karşılaştığı kişileri o yaşta bile inanılmaz ayrıntılarıyla hatırlıyor ve anlatıyordu.
Sözü elbette “Alaattin’in Sihirli Lambası” masalına da getirdi. Antoine Galland’ı ve onun “Binbir Gece Masalları”nı Fransızca’ya çevirme tutkusunu vurgulayıp, “Bu adam anlamadığı metinler için benden yardım istiyordu. Özellikle Binbir Gece’de kayıp gecelerin masalları için. Ben de hatırladıklarımı anlatıyordum.”
Diyab’ın anılarının metni 1928’de bir şekilde Roma’ya ulaştı. Kahire’de görevli Suriye Katolik Kilisesi rahibi Paul Sbath bulmuştu metni. 347 sayfalık Halep aksanında Arapça yazılmış Diyab’ın anıları o günden beri Vatikan Kütüphanesi’nde bulunuyor.
1993’te tarihçi Jerome Lentin, Vatikan Kütüphanesi’ndeki araştırmaları sırasında Diyab’ın anılarına rastladı, derinlemesine inceledi..
Vardığı sonuç: Diyab, Alaattin karakterini yaratmak için kendi kişiliğinden esinlenmişti.
Tarihçi ayrıca, Arap edebiyatında “Binbir Gece Masalları”nın hiçbir versiyonunda “Alaattin’in Sihirli Lambası” öyküsünün bulunmadığını da saptadı.
Sonuç: Alaattin masalı Doğu’nun sözlü, Batı’nın yazılı edebiyatının buluşmasıydı. Masaldaki dekor ise batılı araştırmacı Antoine Galland’ın Topkapı Sarayı’na, Halepli genç Diyab’ın ise Versailles Şatosu’na duydukları hayranlığın harmanlanmasıydı.