Kentlerde yaşayanların bağırsakları, kırsal kesimde yaşayanlara göre çok daha az çeşitlilik gösteriyor. Bunun nedenlerinin başında bitkisel gıda tüketiminin kentlerde yaşayanlarda daha az olması geliyor.
Fenoreporter - Dış Haberler Servisi
Sadece kentlerde ve kırsal kesimlerde yaşayanlar arasındaki fark belki ölçü değil: Birkaç kuşak öncesi ile bugünün insanlarının bağırsak mikrobiyotları da çok farklılaştı. Bu da metabolizma sağlığı açısından hiç de iyi bir haber değil.
Bağırsaklarımızın bitkilerde bulunan lif besinlere ihtiyacı var.Bu, hem genel sağlığımız, hem de bağırsak mikrobiyotunun sağlığı için gerekiyor. Bu lif besinlerin başın selüloz geliyor. Bitkilerin hücrelerinin çeperlerini bir halı gibi kaplayan bir madde bu.
Yeni bir araştırma, işlenmiş ürünlere dayalı beslenme rejiminde lifli maddelerin yokluğunun veya eksikliğinin bağırsakların sert, y ani sindirimi daha güç yiyecekleri öğütmekte çok zorlandığını ortaya koydu.
Bilim insanları son 20 yılda bağırsaklardaki bakterilerin selülozu sindirebildiğini keşfetti. Bu bakteri, canlılara göre 3 türe ayrılıyor: Geviş getirenlerde farklı, maymun türü “Primat”lerde farklı, insanlarda farklı. Ama hepsinin kökeni aynı: “Ruminococcs. Yani, tek mideli hayvanların (Buna insanlar da dahil) selülozlu maddeleri sindirmesine yardım eden bakteri.
Araştırmacılar, dışkılardan yola çıkarak, çeşitli çağlarda ve değişik bölgelerde yaşamış nsanların bağırsak mirobiyotlarını tahlil ettiler. Vardıkları sonuca göre, eski toplumlarda (Avcı toplayıcılar ve kırsal kesimde yaşayanlar), saydığımız bakterinin 3 türü de boldu. Buna karşılık, modern ve sanayileşmiş günümüz toplumlarında söz konusu bakteriler iyice seyrekleşti. Nedeni, o bakteriyi besleyecek lifli yiyeceklerin azalması. Bu da daha güç bir sindirim süreci ve daha kötü bir organizma sağlığı demek. Uzmanlara göre, bu sıkıntıyı aşmanın yolu, takviye besin veya probiyotik besin ile insan bağırsağına bu bakteriyi yeniden entegre etmek olabilir.